Erkeklerin eşlerini aldatması hep gündemde kalmıştır ve çok konuşulur. Erkeğin bu aldatmayı “nasıl bir kadınla” yaptığı ve kim olduğu merak uyandırır. Erkek bu işi “diğer bir kadınla” yapmaktadır. Bu diğer kadınların bir kısmı da, tıpkı erkek gibi evli bir kadındır…
Erkeklerin aldatması üzerine epey araştırma ve spekülasyon yapılmaktadır. Kadınların aldatması biraz gizli kalmaktadır. Çünkü kadınlar erkekler gibi bunu bir övünme veya “skor” meselesi haline getirmezler. Ayrıca, “aldatma hakkının” sadece erkeğe verilmesi de kendilerini gizlemelerini zorunlu kılmaktadır. Erkekler “ne kadar erkek” olduklarını “beraber oldukları kadın sayısının çokluğuyla” ölçerler. Kadınlar istisnalar hariç tek bir erkeğe bağlanırlar. Onların “skor” derdi yoktur. Onlar duygu, sevgi, aşk, paylaşım sonra da seks ararlar.
Çoğunlukla tek eşliliğe inanan (monogam ) kadın nasıl olur da erkeğini aldatır? Sebepleri nelerdir?
Birliktelikte sevgi, aşk, romantizm, heyecan, sürpriz arayan çoğunlukla kadındır. Erkek için, eve giderken eşine çiçek götürmek, özel günlerinde (doğum günü, evlilik yıldönümü, sevgililer günü) hediyeler almak basit ve gereksiz geliyorsa; yağmurlu havada yürümek, ormanda koşmak, el ele tutuşmak bir şey ifade etmiyorsa; erkek eşine, kadınına duygusal olarak ulaşamıyor, yetemiyor demektir. Bu duygular yok olamayacağına göre, şartlar, ortam elverişli ise bazı kadınlar eşini, sevgilisini aldatabilir. Kadının bu isteklerini karşılayabilen erkekler, bu tür kadınları cezbeder…
Bir diğerine aşık olan kadının gözü çok “karadır”. Gemileri de yakar, Roma’yı da.
Aşık olan kadın “çok tehlikelidir”. Evini, eşini, işini, çocuklarını, her şeyini aşkı uğruna geride bırakabilir. Aşık olan kadınların belki %99’u bunu yapar. Ama aşık olan erkeklerin ancak %1 i bunu yapabilir.
Bazı erkekler “seni seviyorum” demekten çekinir ya da sanki kadına karşı küçülecekmiş gibi bir komplekse kapılırlar. Oysa bu, kadınların sık sık duymak istediği bir sözcüktür. Kadın erkeğin eve geldiğinde güler yüzlü, sempatik olmasını; kendisine sarılıp, öpmesini bekler, bazen işte iken “eşini hatırlayıp” telefonla aramasını bekler. Erkeğin kadının her türlü duygusal taleplerine ; “işim çok yoğun, bunca iş arasında bunları nasıl düşüneyim, ben kimin için çalışıyorum” şeklinde yanıt vermesi kadınları üzmekte ve hayal kırıklığı yaşatmaktadır.
Kadınlar bu tarz bir yaklaşımda “işin kendilerine tercih edildiğini” düşünürler. Bazen doğrudur da… Erkek bilmez ki; veya işin-paranın, statünün verdiği hazla, tatminle düşünemez ki, kadın önce, ilgi-sevgi-şefkat ister.
“İşiyle evli” olan erkeklerin bir kısmının aldatılma riski yükselir. Kadına duygusal ve romantik yaklaşan birileri kadının gönlünü “çelebilir”.
Diğer bir aldatma nedeni de kadına sürekli uygulanan sözel ve fiziksel şiddettir. Yaptıkları küçümsenen, aşağılanan, sürekli dayak yiyen bir kadın; günün birinde kendisine iltifat eden “adam yerine koyan” sevgi sözcükleriyle hitap eden bir erkeğe “tesadüf” edebilir. Böylelikle kendisine güven gelir. Sürekli eleştirilen kadın, kendisini yetersiz, değersiz hisseder. Onu “onore” eden, değer veren birisi ile bir ilişki başlatabilir. Böylelikle hem fiziksel olarak gücü yetmediği erkekten intikam alır, hem de “işe yaradığını” keşfeder…
Erkek tarafından aldatılan kadınların bir kısmı “misilleme” olarak eşini aldatıp “eşit” konuma geçer. Ve ancak o zaman rahatlarlar. Bazı ailelerde bu “eşitlenme” nedeniyle daha “huzurlu” bir ortam gelişir. Bir kısmı bunu bir kere yapar ve bırakır. Bazıları eşi devam ettiği sürece yapar. Diğerleri ise bu “yeni dünyadan” kendilerini kurtaramazlar. Sürekli eşini aldatan erkeklerin bazıları; suçluluk duygusu ve vicdan azabı çekmemek için eşlerini bir şekilde aldatmaya teşvik ederler. Cinsel sapıklığa yatkın olanlar ise, eşinin değişik partnerlerle olmasından ve eşinin onlarla nasıl yatıp-kalktığını anlatmasından zevk alırlar. Bunlar da eşlerini bilerek bu yola iten grupta yer alırlar.
Kadının bulunduğu çevresi ve şartları bu tür ilişkilerle iç içeyse; zamanla özenti, eğilim ve “deneme” merakı uyanabilir. Aldatmanın sıradan olduğu ortamlarda bu rahatlıkla gerçekleşebilir. Bu aile çevresinde, eş-dost-akraba veya arkadaş, iş yeri çevresinde, ya da internet ortamından olabilir.
Ekonomik yoksunluk nedeniyle eşini aldatıp “para kazanan” kadınlar da vardır. Bir bölümü ihtiyacı kadar aldatır. Bir kısmı bastırdığı her şeyi ortaya çıkartıp, tatmin olmak için, daha sık aldatır. Dünyevî yaşama dair fazla hırsı ve beklentisi olan bazı kadınlar da “para ve güç” elde etmek için eşini aldatabilir.
Diğer yandan sosyal statü değişimi ve yeni bir ortam, yeni bir yaşam anlayışına girmek de aldatmaya yol açabilir. Kadın yapamadığı, bastırdığı aldatma dürtüsünü bu yeni ortamın rahatlığıyla gerçekleştirebilir. Kadının ekonomik özgürlüğünü kazanıp, erkeğinin “önüne geçmesi” bazı kadınların “uyuyan dürtülerini” gıdıklayabilir.
Evlilik yaşının çok erken olması, aşk yaşayamama ve aşka özlem; kalabalık aile içinde yaşama, eşiyle rahat ve huzurlu bir ortamda aşk yaşayamama kadınlarda aldatma sebeplerinden olabilir. Kalabalık aile modelinde kadın eşiyle rahat ve özgür “oynaşamaz, cilveleşemez, seks yapamaz”. Özellikle bir de ağır sorumlulukları varsa cinsellik ve kadınlığı ikinci plana itilir. Günün birinde bu yönlerine vurgu yapan ve uyandıran bir erkek kadına cazip gelebilir…
Diğer yandan seks yaşamında erkeğin bencil davranması ve kadını düşünmemesi de aldatmaya itebilir. Bazı kadınlar erkeği cinsellik dışında “iyiyse” bunu pek önemsemezler. Ama hem kaba-saba bencil, öz bakımına dikkat etmeyen, hem de sekste eşini tatmin edemiyorsa aldatma olabilir. Erkeğin şehvetinin eksik, cinsel sorunlarının olması ve tedaviye yanaşmaması da aldatma sebebi olabilir.
Erkeklerin kadının cinsel uyarı bölgelerini çok iyi öğrenmesi gerekir. Kendisini tutmasını ve kadını hazırlamasını bilmelidir. “Kendi işini bitirip” eşine sırtını dönen erkek bir gün “sırtından vurulabilir.”
Bazı erkeklerin pasif, kişiliksiz olması, sorumlulukları hep eşine “yıkması” da kadını güçlü, dirayetli bir erkeğe itebilir. Peyami Safa şöyle der: “Her kadın kendisinden güçlü ve kendisini sahiplenecek bir erkeğe sahip olmak ister.”
Bazı kadınların eşlerini aldatmalarının önemli bir nedeni de hastalıklardır. Bazı ruhsal ve fiziksel hastalıklar kişiyi aldatmaya itebilir. Depresyon geçiren bir kadın çektiği acıyı, yalnızlığı gidermek için (eşiyle, eşinin ailesiyle de biraz sorunluysa) başını alıp gittiği bir parkta, kafede, tatilde tanıştığı veya sosyal medyada tanıştığı biriyle çıkabilir ve eşini aldatabilir.
Veya düşünce-duygu ve davranışları aşırılığa, taşkınlığa giden “manik-depresif” bir hasta da hiçbir kural tanımadan eşini aldatabilir. Çünkü manik hasta çok konuşur, uyumaz, sürekli gezer, çok alış-veriş yapar, çok girişken ve sevecen olur, aşırı sekse düşkün olur…
Kişilik bozukluklarında Borderline, Histerik ve Psikopat kişilikler de eşlerini zaman zaman aldatabilir. Zekası zayıf ve telkine yatkın insanlar da bu yola girebilirler. Sürekli heyecan-adrenalin peşinde koşan bazı kadınlar da sık sık partner değiştirerek bu dürtülerini tatmin ederler.
Kullanılan bazı ilaçların etkisiyle cinsel güç artıp kişiyi değişikliğe itebilir. Veya aşırı östrojen hormonu salgılayan bir tümör de kadını hiper seksüel yapıp, aldatmaya sürükleyebilir. Bazı antidepresanlar da aşırı bir özgüven ve karşı cinse yönelimde artış yapabilir. Bu durumda da aldatma olabilir.
Alkol, uyuşturucu, kumar bağımlısı bazı kadınlar da, zamanla kişilik erozyonları ve değer yargılarında aşınma olduğundan aldatma daha kolay olabilir.
Veya çoğul kişilik bozukluğu olan bir kadın, kişiliklerinden biriyle aldatmayı gerçekleştirebilir…
Diğer yandan temporal epilepsisi olan bir insan da nöbeti esnasında böyle bir şey yapabilir ve hatırlamayabilir.
Neticede, aldatma insanda olabilen bir özelliktir. Kadınlar daha az aldatırlar. Genetik özellikleri, toplumsal yargılar ve baskılanmalarından dolayı “erkeklere yetişemezler”. Fakat kadınlar bu işi erkeklerden daha “akıllı ve kurnazca” yaptıklarından, aldatma oranları gerçekçi şekilde kamuoyuna yansımaz. Hastalıkları, kişilik patolojilerini bir kenara bırakırsak; kadının aldatmasındaki en büyük etmen: SEVGİ VE İLGİ EKSİKLİĞİDİR…
Aldatıldığını anlayan erkek ne yapmalıdır
Kadınların hemen hemen hepsi, eşlerinin bir kez de olsa, kendilerini aldattıklarına inanırlar. Duymadıkça, görmedikçe bunu kabullenirler.
Erkekler de ise tam tersidir. Çoğunluğu, eşlerinin asla kendilerini aldatmayacağı düşüncesindedir. Hayallerine dahi gelmez. Kendilerinden çok emindirler. Bu yüzden, aldatıldığını öğrenen erkek, aldatıldığını öğrenen kadından daha çok etkilenir ve “yıkılır”. Dünyası başına yıkılır. Utanır, öfkelenir, toplum içerisine girmek istemez. Bir kısmı eşini ve aşığını yaralar hatta öldürmek ister. Bir kısmı alıp başını başka diyarlara gider. Bir kısmı, eşini “derhal” boşar. Bir kısmı eşiyle günlerce tartışır, kavga eder, fiziksel şiddete başvurur. Bazısı eşini sokağa atar. Bazısı baba evine bırakır…
Her erkek, kendi kişilik ve değer yargısına göre bir davranış geliştirir.
Peki ne yapmak daha doğru olabilir?
- Böyle bir durumu ASLA kabul edemeyeceğinizden eminseniz ve önceden de bu fikirdeyseniz boşanmak bir yoldur.
- Boşanmak niyetiniz yoksa ve eşinizi seviyorsanız; onunla açık açık konuşun ve anlamaya çalışın. Niçin aldattığının sebeplerini çözmeye çalışın. Bu sebepleri ortadan kaldırıp, yeni bir yaşama başlayabilirsiniz. Eskisinden daha kaliteli bir yaşamınız olabilir. Ama geçmişi asla başına “kakmayacaksınız”. Ev, ortam, şehir değişikliği de yapabilirsiniz.
- Eşinizi seviyorsunuz, çözüm buldunuz berabersiniz. Fakat eşiniz tekrar aldattı, bu durumda ya boşanacaksınız ya da kabul edebiliyorsanız bu şekilde bir yaşam süreceksiniz.
- Bu durumu ailelere ve etrafa ASLA YAYMAYIN! Yarın barışıp yolunuza devam ettiğinizde “tükürdüklerinizi yalamak” zorunda kalırsınız…
- Çok çok güvendiğiniz bir kişiyle belki paylaşabilirsiniz. En iyisi ise, bir uzmana başvurup profesyonel bir destek almak. Eğer uzman hep sizi haklı bulup, hemen boşanın diyorsa, başka bir uzman gidin…
- Etrafınız ve aileniz olayı duymuş ya da bir şekilde siz söylediyseniz, sakin ve sağduyulu olun. Kimsenin “gazına” gelip, fevrî hareket etmeyin. Aklı başında, tarafsız akil insanlarla ve mutlaka bir uzmanla da istişare ederek hareket edin.
- Asla ve asla öldürme gibi ilkel bir yola başvurmayın. Her insan, her türlü “günahı” işleyebilir. Hiç birimiz günahsız değiliz…
- Gerekirse bir süre ayrı yaşayın, uzaklaşın. Vicdan muhasebesi yapın.
- Çocuklarınız varsa, lütfen onların yanında bu mevzuyu konuşmayın. Eğer duymuşlarsa, onları işin içine çekmek, hatta kendinize “taraftar” etmeye çalışmayın.
- Boşanacaksanız da çocuklarınızı eşinize karşı “düşman” etmeyin. Medenî bir şekilde anneleriyle ilişkisi olsun. Çocuklar annede kalacaksa, siz çocuklarınızla mutlaka düzenli görüşün. Çocuklarınızdan “boşanmayın”.