Öyle günlerdeyiz ki insanın itidalli olabilmesi çok güç; itidalle kaleme alınacak bir yazının bile yanlış anlaşılmaya müsait olduğu bir süreçten geçiyoruz. Gencecik evlatlarımız teröre kurban giderken hangi itidalden bahsettiğimizi soracakların çıkması da normal. Psikolojik olarak terörün bizi getirmek istediği nokta zaten bu. Biz sıradan insanlar itidali kaybetsek ve tepkilerimizi kontrolde zorlansak da ülkeyi yönetenlerin söylemde bize yaklaşsa bile uygulamada ve alınacak tedbirlerde itidali kaybetmemeleri gerekiyor.
Çünkü geçmişte, yöneticilerin itidal ve tedbiri elden kaçırdıklarında neler yaşandığını az çok hatırlıyoruz. İçimizde o günlere özlem duyanlara o gün alınan tedbirlerin yarayı sağaltmak yerine daha da irinleştirdiğini hatırlatmakta fayda var. Demokratik yollarla hak talep edenler ile terörü araç edinenleri ayırt edebilmek maalesef böyle günlerde çok daha güç. Bu nedenle ikisini biz değilse bile idarecilerin ayırt edebilecek tecrübe ve bilgi birikimine ihtiyacı var.
Bu nedenle karşımızda bizi bölmek ve parçalamak isteyen güçlerin olduğuna inanıyorsak onların eline koz verecek hatalara düşmekten kaçınmalı ve düşmandan daha akıllı olmak zorundayız. Bir klişe olarak geçmişte her vesile ile tekrarlanan “Birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günler” gerçekten de kapımıza dayanmış olabilir.
DAEŞ’inden PKK’sına terör örgütleri terörü büyük şehirlere kadar taşıyıp, güya hedef seçiyormuş görüntüsü sergileyerek birilerine şirin gözükmeye çalışıyorsa, büyük güçlerin oyununda birer piyon olmamak için çok daha dikkatli olmakta fayda var demektir.
Ülkemiz insanının derin fay hatları ile pek çok konuda fikir ayrılığına düştüğü ve duygudaşlık problemi yaşadığı düşünülürse devletimizin ve iktidarın çok dikkatli olması şart. FETÖ darbe girişiminin yaralarını sarmaya çalıştığımız günlerde atacağımız adımlara çok dikkat etmeliyiz. Sosyal medya üzerinde yaşanan çılgınlıklara dâhil olmamak gerekiyor. Bütün Orta Doğu ve İslam dünyasının kan ağladığı bu günlerde kendi içimizde bir türlü çözemediğimiz problemlerin gecikmeden çözümünün ne kadar önemli olduğu kendisini bir kere daha açıkça bizlere gösteriyor.
Bir sözde “Camdan evin varsa, komşunun evine taş atma” deniliyor. Kendi içimizdeki sorunları çözemezsek dünden bugüne ve yarına başımıza daha çok iş getirileceği açık. Bunca yıldır yaşananlara karşın yeterli dersleri alamadığımız da ortada ve çok çabuk öfkemize teslim oluyoruz. Gerek içeride gerekse dışarıda olan bitenleri çoğu kez duygularımızla değerlendiriyoruz. Duygular elbette önemli ancak süreçleri doğru analiz edebilmek için biraz da akıl ve mantık süzgecinden geçirmek gerekiyor.
Biz istesek de istemesek de çevremizdeki ve dünyadaki devletler ve güç odakları ile ilişkilerimiz sürecek; ancak bunlara karşı elimizin güçlü olabilmesi için içeride ve dışarıda neler yapmamız gerektiğini iyi tahlil etmemiz gerekiyor. Dün komşularla sıfır sorun diyerek çıktığımız yolda geldiğimiz noktayı, içeride yapmaya çalıştığımız açılımlarda neden başarısız olduğumuzu salim kafayla değerlendirmek gerekiyor.
Açılımları yanlış bulanların aksine doğru olduğunu düşünüyorum. Ancak, gerek tecrübesizlik gerekse atılması gereken adımların atılmasında yaşanan tereddütler ve de bazı iç ve dış güçlerin ayak oyunları süreçlerin başarısızlıkla sonuçlanmasına zemin hazırladı. Bu tür süreçlerde herkesin gizli ajandalarının olması kaçınılmaz ama önemli olan bu gizli ajandalara rağmen bizim neyi istediğimizi çok iyi bilmemiz. Yaralarını sarmış ve sorunlarını aşmış bir Türkiye tarihsel rolünü yeniden oynayabilir. Bunun için gidilmesi gereken çok yol var. Ama biraz tarih bilmek gerekiyor.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet ve yakınlarına sabır dilerken onlara güçlü, kuvvetli, insanlarının mutlu ve dostça yaşayabildikleri özgür ve herkesin gıpta ile baktığı bir ülke bırakmanın borcumuz olduğunu unutmayalım.