Bu kıyamet günlerinde bu konuya eğilmek zorunda kalmak ağırıma gidiyor. Ama bunu aynı zamanda bir görev telakki etmek gerektiğini biliyorum. Beni rahatsız eden, PKK terörüne şu veya bu sebeple tavır koyamayanların aynı zamanda barış, demokrasi kardeşlik havarisi kesilmesi.
Bir senaryom var:
IŞİD merkezi Suriye’de bulunan ve ana faaliyet alanı Türkiye olan bir örgüt. Terör örgütü. Hedefleri uğruna Türkiye’de asker ve sivil öldürüyor, cinayet işliyor, oraya buraya bomba koyup patlatıyor. Tabanı saydığı toplum kesimlerinden haraç alıyor, çocukları dağa kaldırıp adına ülkeye silah sıkmaya zorluyor. Türkiye’de Müslüman Halkların Kardeşliği Partisi (MHKP) diye bir parti var. Bu parti IŞİD ile organik ilişkilere sahip. IŞİD cinayetlerini asla kınamıyor. Tek istediğinin barış, kardeşlik, eşitlik ve demokrasi olduğunu söylüyor. İnsanların Müslümanlığına hitap eden propaganda kampanyaları yürüterek 5 milyon oy alıyor. Genel Başkanını IŞİD şefi belirliyor. Seçimlerde kimlerin milletvekili adayı veya belediye başkanı adayı yapılacağını da. IŞİD partiden seçilen belediye başkanlarının yanına bir eş başkan atıyor. Asıl yetkileri bu eş başkan kullanıyor…
Böyle bir partiye bu ülkedeki, sol, sosyal demokrat, Kemalist kesim nasıl bakardı? Partinin meşru olduğunu söyler miydi? Demokraside kanlı bir terör örgütüyle organik bağlara sahip olan bir partiye izin verilebileceğini söyler miydi? IŞİD’in hizmetinde çalışan belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyum atanmasına itiraz eder miydi? Bunun yapılmasının demokrasiye darbe indirmek anlamına geldiğini iddia eder miydi? Elbette hayır. Bu örgütü açık ve net biçimde terör örgütü olarak görür ve kabul ederdi. Böyle bir partinin meşru bir demokratik aktör olamayacağını öne sürerdi. Kayyum atanmasının demokrasiye uygun olduğunu haykırırdı.
Öyleyse HDPPKK’ya karşı farklı tavrın meşru ve makul gerekçeleri neler? PKK’nın ve HDP’nin durumunun yukarıda yazdığım senaryodaki IŞİD ve MHKP’nin durumundan ne farkı var? Ben söyleyeyim: İdeoloji farkı var. HDPKK Türk solunun bağrında büyüdü ve Türk solu ahlâksız ve ilkesiz olduğu için şiddete-teröre bakışta çifte standart kullanır. Seküler sol görüş adına kullanılan şiddeti tasvip eder, en azından ona karşı sessiz ve hareketsiz kalır, ama dinî temelli ve gerekçeli şiddet olursa onu geri ve yanlış bularak karşı çıkar. IŞİD’e her halükârda karşı çıkacak Kemalist kesim ise, istisnalar hariç, Menderes ve Özal’dan Erdoğan’a uzattığı nefreti yüzünden IŞİD’e karşı alacağı tavrı, en azından bu dönemde, HDPPKK’ya karşı almaz.
Demokrasinin ilk şartı şiddeti dışlamaktır. Şiddeti dışlamayan, şiddet ile arasına mesafe koymayan, şiddeti amasız fakatsız kınamayan hiçbir kişi, grup, yapı, örgüt, parti asla demokrat olamaz. HDP demokrat bir yapı değildir totaliter bir terör örgütünün açık uzantısıdır. HDP’nin bu vasfını görerek ona göre tavır almayanlar da aslında demokrasiye değil demokrasi düşmanlığına ve demokrasinin işleyememesine kendi çaplarında taş taşımaktadır.