İş, Çalışma ve Kazanç

Türkiye’de işsizlik problemi olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Oysa işsizlik tek problemimiz değil. İş algısı, çalışma şartlarına ve kazanca ilişkin algılarda da bir sürü problem var. Genel beklenti şu şekilde; “Devlette olsun, garanti olsun, rahat olsun ve çok kazanayım! “…. İş dünyası gerçeklerine uymayan birbiriyle çelişen bu beklentileri bir potada nasıl eriteceğiz? Problem bu…

Birkaç ay önce sosyal medyaya bir haber düştü, kamuoyunda çok dikkat çekmedi. Haber şu: On binlerce insan Ankara Büyük Şehir Belediyesi’ne iş başvurusu yapıyor. Belediye yetkilileri OSTİM ve İVEDİK OSB bölgelerindeki fabrika, atölye ve çeşitli işyerleri ile görüşerek bu başvurular için iş görüşmesi randevusu alıyor. Sonuç ne olsa beğenirsiniz? 120’den fazla kişi bu görüşmelere gitmiş, 17 kişi de işe başlamış. Bu randevuların bildirildiği pek çok kişi sanırım şöyle içinden geçirdi: “Ben belediye kadrosunda çalışmak istiyorum, OSTİM’in ya da İVEDİK OSB’nin yolunu bilmiyor muyum!”

İş

ABB’nin yaşadığı tecrübe bize neler anlatmaktadır. İlk bakışta; iş arayan çok insan olduğu, yorumunu yapabiliriz, bu herkesin göreceği basit bir çıkarım. Haberdeki sürece odaklandığımızda asıl çıplak gerçek karşımıza çıkıyor. “İşi, devlette, belediyede  arıyorum, yani işime gelirse çalışırım” sonucu yüzümüze vurmaktadır. Çalışma çağındaki genç, orta yaş kesimi, rahat edeceği, çalışmasa da para kazanacağı işleri aramaktadır. Gerçek anlamda iş bile aramamaktadır. Bu sonuç, hükümetin, yönetim birimlerinin, iş dünyasının kamu kurumlarının, üniversitelerin ve okulların en önemli konusudur. Nerdeyse, 20 yıl çeşitli eğitim kademelerinde eğitim alan genç kuşak nasıl bu hale gelmiştir? Aileler, çalışma hayatına hazırlanan çocuklarına nasıl mesajlar vermiştir? Bu ve benzeri sorular can yakıcı sorulardır… Yıllarca gençlerin üniversite tercih sürecinde danışmanlık hizmeti verdim. Anne ya da babalardan şunu çok duydum: “Hocam rahat etsin fazla çalışmasın…” Bundan daha yıkıcı kaç cümle vardır acaba?  Çalışmayalım ama para kazanalım, terlemeden yükselelim, risk almadan zengin olalım. Sorunumuz işte bu zihniyettir.

Çalışma

Kariyer planlaması ile ilgili bir çalıştayda Metin Pişkin Hoca, yeni insan kaynağının özellikleri hakkında konuştu, katılımcılardan (kamuda çalışan rehber öğretmenler) itirazlar geldi, daha sonra Metin Hoca 5 -6 kişilik gruplara ayrılmamızı ve bir iş ilanı ve adaylarda aradığımız özellikleri (eğitim, yabancı dil), yetkinlikleri (problem çözme, liderlik vb.) yazmamızı istedi. 30 dakika sonra her grup ilanda yer alan şartları sıraladı… Ortaya çıkan; “aranan özellikler” Metin Hoca’nın başta ifade ettiği özelliklere rahmet okutacak cinstendi. Yani, iş dünyasının şartları hızla değişmektedir ve bu dünyaya adım atacak kişiler ekstra donanımlı ve sürekli gelişim içinde olmalılar, özellikle de beyaz yakalı işlerde…

İş arayanlar başta olmak üzere, gençler çalışma hayatına o kadar yabancılar ki aç kalmamaları mucize gibi bir şey… Üniversite okuyanların durumu daha da kötü, sadece imza atacağını zannediyor, öğrendikleri ile iş dünyasında hep var olacağını zannediyor, oysa onun öğrendiği beceri çoktan piyasada eskimiş, başka yenilikler kabul görmektedir.

Çalışma, çaba olmadan iş dünyasında hayatta kalmak çok zordur; hangi sektör, iş kolu olursa olsun çalışma, öğrenme ve değişime, yeniliğe ayak uydurma başlıca meziyetlerdir artık.

Kazanç

Bütün bu iş yaşamının en kritik konusu hiç şüphesiz kazanç meselesidir, zira iş dünyasının hengâmesine katılanların temel derdi para kazanmaktır. Para kazanılmayan bir işten söz edemeyiz. Bu ancak sosyal yardım veya gönüllü hizmetler olarak tanımlanır.

İşte kazanılan paranın değerlendirilmesi de son derece karmaşık bir konudur, bunu genel olarak 1. Ekonomik değer, 2. Sübjektif değer ve 3. Sosyal değer olarak ifade edebiliriz. Birincisi; ülkede geçerli para birimi üzerinden ifade edilen reel kazançtır, aylık 10.000 TL, asgari ücret gibi… 2. Sübjektif değer; daha çok çalışanın yaptığı iş için elde ettiği meblağın kişi için anlamı olarak ifade edilebilir. Örneğin: ‘Bu iş, bu çaba için aldığım/kazandığım para az ‘ gibi değerlendirmedir. 3. Sosyal değer: İş dünyasındaki bireyin kazandığı meblağın, grup, çevre sektör, aile gibi sosyal çevrelerin kazanca ilişkin yorumudur. ‘Bu iş için çok kazanıyor’ gibi ifadeler olarak karşımıza çıkar ve iş yaşamındaki bireyin kararlarında etkilidir.

Türkiye’de kazanca ilişkin özellikle, bireysel ve sosyal çevreden genelde negatif yansıtma yapılır. Bir arkadaşım bir akrabası ile arasında geçen konuşmayı aktardı:
– Hani bir işe başlamıştın nasıl gidiyor?

– Abi ben o işi bıraktım.

– Neden?

– Abi parası azdı, değmez.

Bu yanıtı alan arkadaşım şu muhteşem yanıtı vermiş:  – Ama 0’dan fazla!

Buna benzer konuşmalar her ay binlerce evde yapılıyordur, demek ki sadece iş ile ilgili değil, işten elde edilen kazanç ile ilgili beklentilerde algılarda da çok ciddi problemler var. İş dünyasında kazançla ilgili bazı kurallar/modeller söz konusu.

Kamuda çalışanlar, eşit ücret denilen bir kazanç elde ederler, yani az çaba sarfeden ile çok çaba sarfeden aynı kazanca sahip olur. Kamuda çalışanlar ömür boyu iş garantisi, emeklilik ve sosyal destek ödemesi alırlar. Genel olarak kamu sektöründe az ama sürekli gelir söz konusudur. Özel sektörde genellikle ilk işe düşük ücret ile başlanır, çalışkanlık, yaratıcılık ile yıllar içinde kazanç miktarı artar. Girişimciler ise, ilk başlarda nerdeyse karın tokluğuna iş yaparlar ama başarılı olurlarsa çok önemli miktarda para kazanabilirler. Son olarak riskli sektörlerde iş yapanlar ise, küçük miktarlarla çok para kazanabilirler (borsa, forex, kripto para piyasası gibi). Adı üstünde riskli sektörlerde kısa sürede büyük para kayıpları da olabilir.

İş yaşamının kıyısında olan gençlere birkaç öneri ile bitirelim.

  1. İşte belli bir süre para kazanımı olmayabilir, buna hazırlıklı olun.
  2. Sabırlı olmak, iş kazancını doğrudan etkiler.
  3. İş değişimi kararlarını acele almayın ve alternatif işi bulmadan işinizden ayrılmayın.
  4. İşte gelişime önem verin.
  5. İşin yanında, para kazanabileceğiniz aktiviteleriniz olsun.
  6. İşten ayrılma durumunda yapabileceğiniz en az 3 iş alanı bulun ve işleri takip edin.
  7. Kazanç aksaklıkları için daima ‘Kara Gün’ paranız olsun ve bu parayı ilk fırsatta harcamayın.
  8. Genel emeklilik sigortası dışında özel tasarruf sigortalarına para yatırın.

İş yaşamı, insan ömrünün yaklaşık % 60’nı kapsayan, iniş çıkışları olan uzun bir zaman dilimidir. Eğitimden işe girişe, işte yükselmeden iş değişikliğine ve emekliliğe doğru devam eden bu süreçte bazen her şey yolunda gitmeyebilir. Her duruma hazırlıklı olmak işleri bir nebze olsun kolaylaştırır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et