Düşünmek ve yazmak kendi içlerinde çok güzel iki faaliyet. Hatta belki de kavram demek gerekiyor onlara. Biraz biraz düşünüyorum, biraz biraz yazıyorum. Kendilerinin içindeki doğrunun içeriği ile ilgileniyorum, gerçeğin boyutlarını keşfetmekten keyif alıyorum. Düşünceden türeyen bir kavram olarak fikirlerin geçerliliklerini takip ediyorum. Dünyanın içeriğinde bir yer olmak için olabilir bunlar. Bireyin kendine verdiği değerle alâkalı diyorum bir yandan da. Birey olmanın geçerliliğinin verdiği yaşamsal bir boyutu genişletmenin ne kadar önemli olduğunun farkında olmaya çabalıyorum. Kendi bireyselliğimin içinde olmanın bir varoluş anlamı olduğunu düşünüyorum. Daha anlamlı bir dünya, daha anlamlı bir yaşam.. Daha anlamlı bir “kendiliğim”…
Hür Fikirler’de yazı yazmayı özellikle seviyorum. Fikir, mana ve anlam yaratmanın içinde olmanın son derece değerli olduğunu varsayıyorum. Hür Fikirler’de yer almaya başlamamı sağlayan Atilla Yayla gibi ben de, meselelerin “fikri” boyutunu merkeze almayı kendi içimde geçerli tutmaya devam ediyorum. Siyaset yapmanın çeşitli yollarından ve bence en önemlisi olan bir kavram ve boyut, fikir çalışmaları. Bunu geçerli yapan etkenlerden en önemlisi sayılabilecek liberalizmin de sağladığı bir alan aynı zamanda. Liberalizmin üzerimdeki en etkili faydası da diyebilirim bir yandan. Belki ileride bu fikrim değişebilir ama en azından bugün için böyle düşünüyor ve hissediyorum.
İlk 100 içinde, fikirlerin temellendirilmesi açısının içinde çalışırken de buldum kendimi. Liberalizmin yapısal içeriklerinden yola çıkarak bakmak siyasete biraz da. Siyaset elbette ki sadece liberalizmden oluşmuyor ama liberalizm en kuvvetli ayaklarından bir tanesi olarak kendisini etkin tutmaya devam ediyor. Bu etkinlik ve etkenlik de beni liberalizme çekmeye devam ediyor olabilir. Hür[riyetçi] bir fikir olarak liberalizmin etkinliği ve etkenliğinin varlığı ile ayrıca “güzellik” içeren estetik yanını yaşamaya çalışmak da ayrıca bir “iyilik”..
Süreç içindeki film yazılarını da unutmamak lazım. Doğrudan siyaset olmadığı halde siteye bir boyut katmak ayrıca keyifli. Filmlerin düşünsel yanlarını ve yaşamda yansıttıklarını merkeze almak, yaptığım aynı zamanda. Filmlerin anlattıklarının farklı bir tercümesi de olabilir bu. Entelektüel bir yan katmaya çalışmak da. Üzerinde uzun zamandır durduğum kültürün kültürel iktidarı düşüncesinde liberal bir perspektif kurmaya çalışmaya da çok önem veriyorum. Kültür dünyasındaki kolektivist-otoriter-totaliter hakimiyetin ne kadar “zarar”lı olduğunu bilerek bu alana bir tane nokta bile olsa özgürlükçü nefes katmak çok önemli. Kolektivist-Marksist kültürün kültürel iktidarına karşı gelmek gerekiyor. Bir yanıyla da özellikle, kültürün “siyasal” fayda açısından değil sadece “estetik” değer olarak algılanabilmesi de son derece önemli.
Şimdilerde yeni 100’ün içinden notlarımı alıyorum. Enerji biriktirmek benzeri aslında. Belirli bir içerik düzeyini korumak hâlâ başlıca kaygılarımdan. İlk 100’ün içindeki bazı konuları daha da derinleştirmek aklımda yer etmeye devam ediyor. İçimden “tutkulu bir dille” liberalizm savunmaları yapmak da geçiyor ama, bir yanım hâlâ bunu kısmen engelliyor.
Yeni 100’ün içinde liberalizmin müzikal ifadeleri fikrine de eğilmek istiyorum. Bu alanda neleri, nasıl şekillendireceğimi ben de merak ediyorum. Liberalizm klasikleri üzerinden bir konsept kurgularken, duyguların ve hislerin farklı bir kategoride alacağı şekilleri düşünmek heyecan yaratıyor. Umarım kendilerine bir dünya verebilirim.
İlk yazımdan bugüne, yaklaşık 5 yıldır her yazımı okuyan, editörlüğümü yapan ve verdiği olağanüstü geri dönüşler ile moralimi her zaman yüksek tutan Özlem Çağlar Yılmaz’a büyük teşekkürlerimi sunuyorum. Türkiye’deki liberal literatürün oluşmasında en büyük paya sahip kişi olan Atilla Yayla hocama, bu alana benim de küçücük bir katkı yapmama olanak sağladığı için de özellikle teşekkürlerimi iletiyorum.