Yanı başımızda kültürel derinliği, mistik ve kadim öğretileri ile otantik bir medeniyet olan İran her zaman ilgimi çekmiştir. Yalnızca kadim öğretileri ve kültürünün-dilinin zenginliği ile değil politik olarak da İran’ı takip etmek ve anlamaya çalışmak keyif aldığım konulardan biri oldu. Hiç şüphesiz İran politikasında en merak ettiğim ve anlamaya çalıştığım figürlerden biri de Humeyni’dir. Devrimin mimarı, Ayetullah, Ruhullah Musevi yani bilinen adıyla Humeyni, ülkesini “kralların kralı” döneminden “mollaların mollası” dönemine geçirmeyi başardı. Bugün devrim ve getirdiği düzen sorgulanırken, Humeyni’yi devrime ve sisteme açıkça muhalif olanlar dışında kimse sorgulayamıyor ve eleştiremiyor. Hatta asla azımsanamayacak bir kesim Humeyni’ye derin bir saygı ve hayranlık besliyor. Humeyni, ülkesinde önemli bir kesim için “baba” modeli olarak halen yaşıyor.
Öte yandan Humeyni, elde ettiği ihtişamlı güce rağmen mütevazı yaşamının perdelerini aralamadığı için kendisi ve yaşantısı hakkında bilgi sahibi olabilmek oldukça zordu. Bu yazının konusu olan ve yaklaşık 2 aydır raflarda yerini alan Katajun Amirpur tarafından kaleme alınan Humeyni Bir İslam Devrimcisi adlı eser Dilek Çınar’ın çevirisi ve İletişim Yayınları’nın hazırlığıyla dilimize kazandırıldı. Kitabı çıktığı hafta edindim ve kısa sürede bitirdim. Notlarımı toparladıktan sonra bu yazıyı kaleme alarak eseri tanıtmak ve üzerine birkaç not düşmek istedim.
Öncelikle esere geçmeden evvel, yazarı Katajun Amirpur’a değinmek gerektiğini düşünüyorum. İran araştırmaları deyince oldukça öne çıkan isimlerden biri olan Katajun Amirpur, Almanya’da profesör olarak çalışmalarını sürdürüyor. Amirpur, pek çok akademik yayının yanı sıra Ahmedinejad’ın BM’deki bir konuşmasında çeviri hatasını ortaya çıkararak da adını duyurmuştu.
Diğer yandan Katajun Amirpur’un adının anlamını da merak ettim ve İranlı bir arkadaşıma sordum. Bu sırada temel düzeyde Farsçamla ben de okudum ve arkadaşımın da ifade ettiği üzere isim “Katajun” değil de “Katayun” telaffuzlu “kraliçe” anlamına geliyormuş. Katayun, İran’da kullanılan bir kadın ismiymiş. Yazarın isminin Farsça yazılışı da şu şekilde:کتایون
Oldukça önemli olan bu eser titiz bir çalışma sonrasında kaleme alınmış. Kitap, Humeyni’nin fikirlerinin yanı sıra İslam Devrimi’nin getirdiği bazı kavramları da detaylıca açıklıyor ve tartışıyor. Kitap İran’ın yakın tarihini, fikirsel tartışmaları da kapsayacak şekilde ele almış ve bu yönüyle de okunmaya değer bir eser. Ayrıca Humeyni’nin rakiplerini veya etkilendiği kişileri de ele almayı ihmal etmiyor.
Kitapta en şaşırdığım kısmı ise en baştan yazmış olayım. Humeyni’nin “aşk, şarap, kadın” temalı şiirler kaleme aldığını ilk kez öğrendim. Şiirler, Mesih Nefesli Aşk adlı eserde toplanmış ve dilimize de kazandırılmış durumda. Bu tarz şiirlerin, Ayetullah Humeyni tarafından yazılması aynı zamanda yüzyıllardır tartışılan bir meseleye de adeta cevap niteliğindedir ve sanırım Hafız, Hayyam, Sadi gibi üstatların da takip ettiği bir geleneğin devamı niteliğindedir. (Nitekim kitabın 281. sayfasında şiirlerindeki Hafız etkisinden bahsedilmektedir.) Zaten bu dünyada üzerine şiir gibi ifade edilişin en süslüsü, en üst mertebesini hak eden başka kaç şey var öyle değil mi?
“Ah sâki! Doldur kadehi
şarap doldur, temizlesin ruhumu
köpürüyor çünkü ruhum
köpürtüyor onu şöhrete olan tutkum.
Doldur kadehi;
ruhu söndüren şarabı
kurutsun fesadın çekirdiğini
boşa çıkarsın ustaca kurduğum tuzakları”
Kitapta yer alan ve Humeyni’nin 1933 yılında Hac yolundayken eşine yazdığı mektuptaki romantiklik de sert imajından beklenecek türden değil:
“Benim sevgili karım,
Sürekli seni düşünüyorum; senden, en sevdiğimden ve güven kaynağımdan ayrıldığımdan beri. Güzel görüntün kalbimin aynasına kazınmış. Sevgilim benim. (…) Bu şehirde deniz de harika ancak maalesef benim sevdiceğim burada benimle değil oysa ne güzel olurdu esas o zaman.
Seni seven Ruhullah”
On beş bölümden oluşan eser, Humeyni’nin çocukluk ve gençlik yıllarından başlayıp Humeyni’nin torunlarına kadar pek çok konuyu ele alıyor. Aynı zamanda kısa bir İran yakın tarihi anlatısı niteliğini de haiz olan kitap bu yönüyle de oldukça değerli. Ancak kitapta Humeyni’nin Ankara’da ve Bursa’da kaldığı döneme yer verilmemiş. Bu yönüyle bir eksiklik içerdiğini ifade etmem gerekiyor.
Yazının devamında okuyucuyu ayrıntıya boğmadan Humeyni’nin kişiliği ve fikirleri olmak üzere iki bölümde kitaba dair notlarımın bir kısmını paylaşmak istiyorum:
Kişiliği
Asıl adı Ruhullah Musevi olan Humeyni 24 Eylül 1902 tarihinde Humeyn köyünde doğmuştur. Eğitimli bir ailede ancak küçük bir köyde yetişen Ruhullah Musevi, İslam Hukuku eğitimine yönelmiş ve iyi bir eğitim almıştır.
Kitabın, 205. sayfasında Humeyni’nin kişiliğine dair Daryuş Foruhar’ın şu ifadelerine yer verilmektedir:
“Humeyni az konuşurdu; ama herhangi birisi ona karşı çıkar ve kendisinin inandıklarını ve prensiplerini sorgulamaya kalkarsa, insafsız hale gelirdi. Aynı zamanda dostaneydi, bu nedenle de çok farklı kişileri etrafında toplamayı ve kendi safına çekmeyi becerebiliyordu.” s.205
Kitapta Humeyni’nin günlük rutini de yer almaktadır. Kitaba göre Humeyni’nin Paris’teki günlük rutini şu şekildedir:
“gece saat 11’de yatıyor 3 civarında kalkıp yazdığı metinlere çalışıyor, mektupları okuyor, sabah namazı kılıp 7’de kahvaltı ediyor, 9’a kadar İran’dan gelen haberler ile ilgileniyor, 10 ile 12 arasında dua ediyor sonrasında öğlen yemeği yiyor, 2-3 arasında kaylule (siesta) yapıyor sonrasında ise akşam 9’a kadar devrimi örgütleyip akşam 9’da ailesiyle yemek yiyor” (s.178)
Humeyni’nin kişiliğine ilişkin bir diğer ipucu ise kitabın 59. sayfasında, ders anlatımına ilişkin kısımda yer almaktadır:
“Humeyni’nin biyografisinin yazarı Baqer Moin’e göre ileride bir devrim lideri olarak ön plana çıkacak özellikleri daha o zaman gün ışığına çıkar: Otokrasi, kararlılık ve dediğim dedik, çaldığım düdük tutumu.”
Bunlara ilaveten, gerek kitabı okurken gerekse de farklı kaynaklarda Humeyni’ye ilişkin okuduğum makalelerden çıkardığım bir diğer özellik ise Humeyni’nin pragmatist bir keskinliğe sahip olduğudur. Humeyni bu özelliği ve acımasız hırsları sayesinde devrim lideri olmayı başarmış sonrasında ise rakiplerini teker teker sindirmiştir. Yazık ki bu süreç içerisinde köklü İran medeniyeti de oldukça hasar almıştır.
İyi ve temiz giyimli, modern ama mütevazı özelliklere sahip olan Humeyni, bu yönüyle de yaşadığı dönemdeki İranlı din adamlarından ayrışmaktadır. Aynı zamanda iyi bir hatip olan Humeyni, cesareti ile de dönemindeki pek çok kişiden farklı bir kişiliğe sahiptir.
Fikirleri
Humeyni’nin fikirlerini bir yazıda ele almak hiç de kolay bir iş değildir. Nitekim kitapta da Humeyni’nin yıllara sari değişen fikirleri anlatılmış, farklı kaynaklardan aktarılmıştır. Humeyni, bir İslam alimi ve siyasetçi olarak farklı zamanlarda farklı yaklaşımlara sahip olabilmiştir. Örneğin bazı zamanlar hoşgörülü bir anlayışa sahip olan Humeyni bazı zamanlar ise (örneğin Bahailer’e karşı tutumunda olduğu gibi) oldukça katı ve keskin bir tutum sergileyebilmektedir. Diğer yandan yukarıda kişiliğini tanımlarken belirttiğim, pragmatist keskinlik özelliğini destekler nitelikte kitapta “muğlak retoriğine” atıf yapılmakta bu yönü ortaya koyulmaktadır. Bana göre bir söz ustası olan Humeyni, bu muğlaklığı ve yeri geldiğinde kullandığı keskinliği son derece bilinçli bir şekilde işlemektedir.
Humeyni’nin pragmatistliğine bir diğer örnek ise zaman zaman “laik muhalefetinkiyle de örtüşen bir dizi kaygıyı, çıkarı ve prensibi dile getirdiği için kendini anayasal bir hükümetin savunucusu” olarak göstermesidir.
Humeyni’nin fikir hayatında gençlik döneminde kendisine eğitim veren kişiler etkili olmuştur. Kitapta bu kişilerle ilgili şöyle denmektedir:
“Ayetullah Abdulkerim Hairi Yezdi, idam edilmiş olan anayasa karşıtı Feyzullah Nuri, tütün fetvasının yazarı Hasan Şirazi ve meşrutiyetçi hareketin önemli aktörlerinden olan Ahund Horasani gibi tanınmış ve siyaseten aktif din alimlerinin öğrencisi olmuştu.” s.42
Bu kişilerden aldığı eğitim hem fikir dünyasını hem de kişiliğini etkilemiştir. Nitekim, kitapta Humeyni’nin rol modeli olarak Yezdi gösterilmiştir. Tam olarak bu noktada Ayetullah Yezdi’den bahsetmek Humeyni’yi anlamak için oldukça önemli olacaktır. Yezdi, İran’da İlmiye Havzası’nı modernleştiren kişi olarak anılmaktadır. Yezdi’nin en önemli farkı ise yeni bir ilim havzası olan Kum İlim Havzasını inşa ederken idari ve mali reformlar uygulayarak, bu havzadan yetişen kişilerin İran toplumsal hayatında etkili olmasını hedeflemesidir. Nitekim Humeyni ile bunu fazlasıyla başardığı da söylenebilir.
Humeyni oldukça başarılı geçen eğitim hayatında felsefe veya İslami ilimlerin diğer alanlarıyla değil de İslam Hukukuyla ilgilenmiş, önce Hüccetil İslam (İslam’ın delili) unvanını almış sonrasında ise Allah’ın delili anlamına gelen Ayetullah unvanını almıştır. Humeyni aynı zamanda etrafında takipçiler toplayarak merci-i taklid seviyesine de ulaşmıştır.
Humeyni’nin fikirleri içerisinde herhalde en çok dikkat çeken ve tartışılan teori “velayet-i fakih” teorisidir. Kısaca velayet-i fakih teorisi kayıp olan 12. imamın yetkilerinin fakihler tarafından kullanılması, yani zekat toplanması, cihad kararı, hükümlerin uygulanması, ganimet taksimi gibi kısacası dünyevi yönetim yetkisinin fakihlere verilmesi anlamını taşımaktadır. Nitekim bugünkü İran yönetimi bunun üzerine kuruludur. İran İslam Cumhuriyeti Anayasasına göre devletin lideri bir fakihtir.
Humeyni’nin “reşit olmayan halkın velisi” şeklindeki görüşü ihtiva eden velayet-i fakih anlayışı Ali Şeriati’den de etkilenmiştir. Şeriati’nin “imamet idaresi” fikri ile velayet-i fakih teorisi benzeşmektedir. Hatta Şeriati’nin “ulaşılmak istenen hedef, kullanılacak yöntemleri meşru kılar” anlayışı da Humeyni’nin pek çok yönteminde hayat bulmuştur. Nitekim onu şiddetli bir şekilde eleştiren ve en büyük rakibi olarak görülen Ayetullah Şeriatmedari de bu yöntemlerden nasibini almıştır.
Zaman içerisinde otoritesini pekiştiren, sert bir tutum benimseyen, pek çok kaynağa göre Irak-İran savaşını gereksiz yere uzatan, İran’ı dünyadan koparan, İslam dünyasını birleştirme ve lideri olma ümidi olmasına rağmen kurduğu düzenin bir süre sonra Şii sistemi ihraç etmeye çalışır hale geldiği ve bu yönüyle İslam dünyasında ciddi bir ayrılığı pekiştirdiği gerçeği açıkça ortada olan Humeyni, bugün halen tartışılmakta ve popülerliğini korumaktadır. Kimine göre “türbanlı şah” kimine göre ise “tanrısal özellikleri olan” bir hukukçudur.
Dilimize kazandırılan ve Humeyni, İran ve İran alimleri hakkında oldukça değerli bilgiler edinebileceğiniz eseri ilgililerine muhakkak tavsiye ediyorum.
Av. Haldun Barış
Yararlanılan Diğer Kaynaklar
Khomeini: “We Shall Confront the World with Our Ideology”, https://merip.org/1980/06/khomeini we-shall-confront-the-world-with-our-ideology/
Mehmet Deniz Karakışla, Ayetullah Abdulkerim Heiri Yezdi’nin Kum İlmiye Havzası’nın Ortaya Çıkışındaki Etkisi, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Haziran / June 2023 – 40(1), 315-325, www.dergipark.gov.trE.T:11.10.2023
Richard Pearson, “Ayatollah Ruhollah Khomeini The Mullah Who Transformed Iran”, Washington Post, 5.6.1989 https://www.washingtonpost.com/archive/politics/1989/06/05/ayatollah-ruhollah-khomeini-the-mullah-who-transformed-iran/6aaea9ff-84bd-406c-a0d9-8d8b4851e3bf/
“Katajun Amirpur”, Wikipedia https://en.wikipedia.org/wiki/Katajun_Amirpur
Richard Falk ,Ayatollah Khomeini: A rare encounter with a true revolutionary ,https://www.aljazeera.com/opinions/2014/2/3/ayatollah-khomeini-a-rare-encounter-with-a-true-revolutionary
“Interesting Facts About Ayatollah Khomeini”, https://toplist.info/top-list/interesting-facts-about-ayatollah-khomeini-6281.htm
“İmam Humeyni’nin Hayatı ve Eserleri”, https://tr.irna.ir/news/84355009/İmam-Humeyni-nin-Hayatı-ve-eserleri