Hükümet Daha Fazla Otoriterleşmeli

Modern kafa, büyük anlatılar peşinde koşup, büyük hikâyeler dinlemek istese de, bize düşen; inadına küçük şeyler anlatmaya devam etmek.

Büyük projelere imza atan Ak Parti Hükümetlerinin hayatı kolaylaştıran küçük işlere neden odaklanmadığını sorgulamak.

En önemlisi de idarî zihniyetin dönüştürülmesi konusundaki Ak Parti Hükümetlerinin yetersizliğini dillendirmek.

Evet, bürokratik zihniyeti dönüştürmenin dağları delmekten daha zor olduğunu biliyorum. Fakat Ak Parti Hükümetlerinin yavaş yavaş bürokratik zihniyet tarafından kuşatılmasından endişe ediyorum.

Bilemiyorum, belki de Ak Parti Hükümetleri, askerî darbe girişimlerinden, yargısal müdahalelerden, paralel yapılanmadan, terör isyanlarından kafasını kaldırıp küçük şeylerle uğraşmaya fırsat bulamıyordur.

Fakat hayatı zorlaştıran ya da kolaylaştıran şeylerin önemli bölümü küçük şeylerdir. Hayatı daha yaşanabilir kılan bu küçük şeyler için büyük kaynaklar gerekmez ama büyük çaba gerekir.

Evet, Ak Parti Hükümetleri büyük projeleri hayata geçirdi ama hayat sadece büyük projelerden ibaret değil ki. Örneğin yaptığı duble yollarla hayatımızı kolaylaştırdı. Bulunduğu şehirden doğduğu şehre gitmek için bin kilometreden daha fazla yol kat eden birisi olarak, Ak Parti Hükümetlerinin bu ülkeye kazandırdığı duble yolların ne anlama geldiğini en iyi hissedenlerden birisiyim.

Yine trafikte geçmişe kıyasla bir sürü iyileşmelerin olduğu ortada. Artık trafik polisleri rüşvetle anılmıyor. Ama trafik sorunu bir türlü çözülemedi. Milli Eğitimdeki sınav sistemi gibi ikide bir ehliyet sistemi de değiştiriliyor fakat işler yolunda gitmiyor. İnsanlar aylarca özel kurslara alınıyor ama trafik kurallarına tam uyulmuyor.

Ya uzmanlar siyasîleri yanıltıyor, ya da siyasîler gerekli kararlılığı gösteremiyor. Sanırım bu konuda uzmanlar siyasîleri yanıltıyor. Yıllarca çocukları okullarda tutup temel toplumsal kuralları kavratamayan eğitim uzmanları, sürücüleri eğitmek için dershaneler icat ediyor, gereksiz bilgileri sürücü adaylarına zorla ezberletiyor.

Bana sorarsanız yarından tezi yok Hükümet, sürücü kurslarını derhal kapatmalı; kuralların neden gerekli olduğunu açıklayan pedagojik nitelikte basit bir kitapçık hazırlamalı, bilgisayar ortamında 18-20 soruyu geçmeyen, herkesin istediği zaman girebileceği bir sınav yapmalı, 18-20 sorudan 15-16’sına doğru cevap verenleri uygulamaya almalı; uygulamada paralel park yapabileni trafiğe çıkarmalı; başarılı olanların fotoğrafını çekip geçici ehliyetini hemen eline teslim etmeli, üç gün sonra da kalıcı ehliyetini adresine göndermeli. Ayrıca ehliyet alma yaşını 16’ya düşürmeli, 18 yaşına kadar ön koltukta kıdemli bir sürücünün eşliğinde trafiğe çıkmasına izin vermeli.

Trafik kurallarını ihlâl etmeyen sürücülere dokunulmazlık sağlamalı, kural ihlâli yapmadıkça kesinlikle durdurmamalı, belge sormamalı; fakat en ufak kural ihlâli yapanlara şüpheli muamelesi yapmalı, tehdit olarak görmeli, değil ki belgelerini, yedi sülalesini sorgulamalı.

Hükümet trafiği bir güvenlik ve düzen meselesi olarak görmeli, trafik polisi uygulamasına son vermeli; zabıta da dâhil olmak üzere tüm güvenlik güçleri trafik ihlâli yapanlara görüntü eşliğinde müdahale etmeli. Ve pusuculuğa dayalı fahri trafik müfettişliği uygulamasına derhal son vermeli.

Trafik levhalarını insan odaklı, sürücü dostu bir yaklaşımla düzenlemeli; hız sınırının nerede başlayıp nerede bittiğini açıkça belirtmeli.

Siyasî iradesini ortaya koyarak polisleri hizaya sokan, trafikte rüşvet dedikodusuna son veren Ak Parti Hükümetleri bunları da yapabilir diye düşünüyorum. Yeter ki, işin uzmanı olan bürokratlara ne zaman, nerede, ne kadar güvenileceğini bilsin.

Hükümetlerin kendi atadıkları da olsa bürokratlar, siyasîlere uzmanlık bilgilerini her zaman saf olarak sunmazlar, bazen teknik bilgilere bürokratik zehir de katarlar. Çünkü bürokratlar, süreklilik gösteren yapılarıyla, elde ettiği güç kaynaklarıyla kimi zaman doğal ve toplumsal gerçekliği tersyüz ederler.

Uzmanlık bilgilerine saygımız var, fakat hayatında halk olmamış kişilerin toplumu yönetmesi, modern devletin en zayıf halkasıdır. Demokrasilerde bu zayıf halka, siyaset kurumuyla, istişareyle, katılımla güçlendirilmiştir.

Bu anlamda siyaset kurumu bu tür bürokratik hastalıkların panzehridir. Onun için siyaset kurumu güçlenmeli, bürokrasiyi sürekli denetim altında tutmalıdır. Hatta Ak Parti’nin otoriterleştiğini iddia edenlere inat, Hükümet, bürokrasiye boyun eğdirmek için daha fazla otoriterleşmeli; bürokratlar halkın temsilcilerinin nefesini sürekli enselerinde hissetmelidir.

Ama benim bildiğim bürokrasi, bir yolunu bulur, yerine göre tehdit ederek, yerine göre hürmet ederek, bazen de imkânlar sunarak siyasîleri kuşatır, esir eder, ayaklarını yerden keser ve halkla bağlarını koparır. Onun için bürokrasinin sadece tehditlerine karşı dik durmak yetmez, sunduğu imkânlara ve nimetlere karşı da mesafeli olmak gerekir.

Eski İran kaynaklarında bürokrasinin (divanın) bir anlamının da şeytanîlik olduğu söylenir. İblisin, insanın ölümsüzlük duygusunu istismar ederek, yasak meyveyi tattırıp, insanı günahkâr olarak cennetten kovdurduğu söylenir. Modern dönemde siyasîlerin sürekli iktidarda kalma duygusunu istismar eden bürokrasi, belki de şeytanî zekâsıyla siyasîlere yeni imkânlar sunarak, onlara ölümsüzlük vadediyordur.

İnsanların iblisten, siyasîlerin de bürokrasiden kurtulması pek mümkün değil gibi. Fakat insanların da siyasîlerin de ne yapacağı kitapta yazılı. Yeter ki irademize hâkim olalım.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et