Helva

Önce “eldeki malzeme”ye bakalım.

Oslo’dan farklı ve daha derin bir sürecin yaşandığı açık.

Bir kere görüşmeler, doğrudan yapılıyor. Arabulucu bir ülke yok; geçmişten farklı olarak daha fazla çözüm iradesine sahip oldukları sezilen taraflar taleplerini herhangi bir aracıya gerek duymadan birbirlerine iletme ve tartışma imkânına sahipler.

Görüşmelerin merkezinde Öcalan duruyor. Daha önce Öcalan’la yapılan görüşmelerde gaye, Öcalan üzerinden PKK’yi tasfiye etmekti. Sonuç alınamamasının önemli nedenlerinden biri de buydu. Bu kez Öcalan ile temas ederek PKK’yi sürece dâhil etme hedefleniyor; bunun başarıya ulaşma olasılığı daha yüksek.

İşin siyasi ayağı ihmal edilmemiş. BDP, daha baştan itibaren görüşme trafiğinin içinde yer alıyor. BDP’nin süreç içindeki varlığı; hem farklı aktörler arasında bağlantı kurulabilmesi, hem toplumun bilgilendirilip ikna edilmesi ve hem de olası kışkırtmaların boşa çıkarılması bakımından önemli.

Süreç, kısmi bir şeffaflıkla yürüyor. Şeffaflık; halkın bu görüşmelere tepki vermediğinin ve bunun kendisi için bir risk oluşturmadığının AKP tarafından da kabul edildiğini gösteriyor. Keza bu defa sonuç alınabileceğine dair umudun yüksekliğini de. Ayrıca sürecin halkın gözü önünde işlemesinin bir işlevi daha var: O da, eğer görüşmeler bir şekilde kesilirse, bunun sorumlusunun kim olduğunun belirlenmesini sağlayacak olması.

Taraflar, azami beklenti yaratmamak adına sürekli bir ihtiyat uyarısında bulunuyor. Her ne kadar hükümete yakın ve hükümetin içinde bazı kalemler, demokratların ihtiyat çağrılarını bile “örgütün silahlı varlığını sürdürmesine örtülü bir destek” olarak yorumlasa da, ihtiyatlı olmakta yarar var.

Gerçekten de temkinli olmayı gerektirecek birçok husus da sözkonusu:

İlki, dünkü bir meseleden değil, uzun bir tarihsel arka planı ve çok çeşitli boyutları olan bir meseleden bahsediyoruz. Bunun bir çırpıda hemen hallolamayacağı hatırda tutulmalı.

İkincisi, PKK sadece dağdaki silahlı mensuplarından ibaret değil. Devasa bir örgüt. Etkin bir sivil topluma, geniş bir tabanı olan bir siyasi organizasyona ve güçlü bir medya ağına sahip. Kandil, cezaevi ve Avrupa, bu yapının farklı güç merkezlerini oluşturuyor. Tüm bu unsurların, zarar vermelerini engellemek ve onları sürecin bir parçası hâline getirmek güç bir iş.

Üçüncüsü, geçmişin ağır bir yükü var. Daha önceki denemelerden başarıyla çıkılmaması, taraflar arasında bir güvensizliğe sebebiyet vermiş durumda; bu da temkinli olmayı zorunlu kılıyor.

Dördüncüsü, soruna bir çare bulunmasını istemeyen de çok sayıda aktör var. Türkiye ile ilişkilerinde problemler yaşayan Irak, İran ve Suriye’nin PKK kartının devreden çıkmasından hoşnut olmayacaklarını tahmin etmek zor değil. Keza gerek devlet, gerek PKK içindeki derin odakların da süreci sabote etme konusunda yüksek bir beceriye sahip oldukları da biliniyor.

Beşincisi, Öcalan’ın gücünden duyulan kuşku. Öcalan ile anlaşılsa dahi buna PKK’nin diğer odaklarının özellikle de Kandil’in ne kadar uyacağı konusunda gerek devlette, gerekse toplumda bir şüphe var. Öcalan’ın 14 yıl önceki pozisyonunda olmadığı su götürmez. Dolayısıyla Öcalan’ın bir karar verirken, Kandil’in hassasiyetlerini gözardı etmeyeceği, dengeleri gözeteceği kesin.

Ama kesin olan bir diğer husus da; PKK’deki hiç kimsenin doğrudan Öcalan’ı muhalefet edemeyeceğidir. Zira PKK gibi hareketlere asıl güç veren halk desteğidir; halk nezdinde ise karşılığı olan tek aktör Öcalan’dır. Diğer aktörler savaşabilir, emirlerinde silahlı birimler bulunabilir ama 1990’lardan beri bilinçli bir biçimde bir kült hâline getirilen Öcalan’a karşı çıkamaz. PKK tarihi, bir efsane iken Öcalan ile ters düştükten sonra bir hiç mesabesine indirilen isimlere dair örneklerle doludur.

Öcalan’ın bu konumu bir avantaj olarak değerlendirilmeli. Devlet, görüşmelere eşlik edecek bir siyasi reform programıyla Öcalan’ı daha da güçlü ve belirleyici kılabilir.

Süreç başarıya ulaşır mı?

Bunun bütün şartları var aslında: Tarafların silahla artık daha fazla yol alamayacakları noktasına gelmiş olmaları, güçlü bir siyasal iktidarın varlığı, tüm taraflarının sürece katılma olanaklarının bulunması ve toplumsal destek.

Ve bütün bu riskleri bugün kamusal olarak bütün açıklığıyla tartışıyor olmamız.

Yani malzeme hazır; iş helvayı yapmada.

Bu da aşçıların maharetine kalmış.

Taraf, 11.01.2013

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et