Şu sıralar siyasette HDP kadar zor durumda kalmış bir partinin olduğunu sanmıyorum.
Demirtaş iki taraflı bir sıkıştırmayla iyice bunalmış halde. Bir yandan Ak Parti ve diğer partiler PKK’ya silah bırakma çağrısı yap, diye sıkıştırıyor; öte yandan PKK sanki HDP’yi provoke etmek isterecesine ateşkesi bitirip saldırıya geçiyor.
Düşünsenize, seçimlerde büyük başarı sağlayarak 81 milletvekili ile Meclis’e gelmiş bir parti… Kendisine oy verenler savaş bitsin, sorunlar artık siyaset zemininde çözülsün diye vermişler. HDP ne kadar güçlü olursa, siyasi çözüm de o kadar kolay olur deyip bir mucize yaratmış, partinin oy oranını ikiye katlayıp barajı aşırmışlar.
Ama daha Meclis’teki sandalyelerine yerleşmelerine fırsat kalmadan, Kandil HDP’yi köşeye sıkıştırmak istercesine ateşkesi bitiriyor ve saldırıları başlatıyor.
İleri sürdüğü gerekçeler o kadar absurd, o kadar kabul edilemez ki, herhangi bir siyasi partinin kısmen bile sahip çıkması imkansız.
Bölgedeki yol inşaatları ve barajlar durdurulmalıymış; çünkü askeri amaçlıymış! Son dönemde bölgede tutuklamalar artmaktaymış. Bu tutuklamaların her biri misilleme nedeni sayılacakmış!
HDP’nin bu ultimatomların bir ucundan tutup “demokratik bir talep”e dönüştürmesi ve savunması mümkün mü?
Bölgede her gün kamu araçları yakılır, kamu yatırımlarına saldırılar düzenlenir, güvenlik güçlerine ateş açılır ve insanlar ölürken “bu bölgede kimse tutuklanmayacak” demek, bu bölge devletin yargısına kapatılmıştır; TC’nin hakimi – savcısı bu bölgede iş yapamaz” demektir.
Yasal bir parti, ülkenin bir bölümünde yargı faaliyetlerinin tatil edilmesini savunabilir, hatta ima edebilir mi?
Tabii savunamıyor; sıkıştıkça sıkışıyor.
Sanırım bu saldırıların arka planında, hareketin legal kanadının kazandığı seçim başarısıyla birlikte gücünü ve prestijini yükseltmesinden duyulan endişe var. Savaş ağaları henüz vakit erkenken, siyasi kanada aralarındaki hiyerarşiyi hatırlatıyor.
Böylece HDP de silahla siyasetin bir arada yürüyemeyeceği gerçeğini şimdiye kadar hiç olmadığı kadar derinden hissediyor.
Düzenledikleri Bayram Kampı’nda sanırım bu meseleyi enine boyuna konuşacak ve bu sıkışmışlıktan bir çıkış noktası arayacaklar.
* * *
Bu arada, gerek HDP’nin, gerekse çözüm süreciyle ilgilenen herkesin hesaba katması gereken bir noktanın altını çizelim:
Önümüzdeki süreçte nasıl bir siyasi tablo ortaya çıkarsa çıksın, değişmeyecek olan yeni bir gerçek var:
Ak Parti, bu süreçte yaptığı en büyük hatayı anlamış vaziyette ve Çözüm Süreci dediğimiz sürecin dağdan inenlerin ya da Kandil’in militanlarının bölge halkına ağalık taslayacakları bir süreç olmaması konusunda kararlı.
Bundan böyle hükümet o bölgede halka yönelik bütün tehditleri bertaraf etmek için elinden geleni yapacak. Bölgede özgürlük havasını solutmak, her vatandaşın düşünce özgürlüğünü, seçme ve seçilme hürriyetini ve serbestçe siyaset yapma hakkını garanti altına almak gibi devlet olmanın getirdiği görevlerini yerine getirecek.
Bunu yaparken “güvenlikçi yaklaşım” diye vızırdanıp duranlara da pek aldıracak gibi görünmüyor.
Not: İki haftalık yıllık iznimi kullanmak üzere köşemden ayrılıyorum. Herkese iyi bayramlar dilerim.
Akşam gazetesi, 18.07.2015