Pazartesi gecesi yaptığımız “Olmasa olmaz mı?” programının konusu askeri yargı idi.
Askeri Yargıtay Onursal üyesi Ali Fahir Kayacan, emekli Başsavcı Reşat Petek ve Yard. Doç. Dr Vahap Coşkun ile birlikte konuyu enine boyuna tartıştık.
Konuklarıma sorduğum soru özetle şuydu: Adli yargıdan ayrı olarak askeri bir yargıya neden ihtiyaç var? Askeri yargı olmasa olmaz mı? Her kurumun kendi içinde, kendi özel durumundan kaynaklanan özel ihtiyaçlar, özel kurallar, özel yasaklar olabilir. Ama bunlar için mahkeme kurulmaz; sadece özel bazı yönetmelikler, özel disiplin kuralları, bunları uygulayan disiplin kurulları olabilir ve nitekim var da… Peki, bunun dışında neden bir asker bir suç işlediği zaman, aynı suçu işleyen bir sivilden başka bir mahkemede yargılanır?
Soruyu gündeme getirmemin nedeni şu ana kadar verilen cevapların beni hiçbir şekilde tatmin etmemesiydi.
Bilindiği gibi, askeri yargının savunucuları genellikle bu “ihtiyacı” birkaç şekilde gerekçelendiriyorlar.
Birincisi, milli savunma görevinin bütün diğer görevlerden daha kritik olduğu iddiası. Buna bağlı olarak, orduda disiplinin önemi ve işlenen suçların derhal cezalandırılmasının hayati önem taşıdığı, oysa adli yargının işleyişinin yavaş olduğu söyleniyor. Ayrıca, askeri suçların değerlendirilmesinin özel uzmanlık gerektirdiği de ileri sürülüyor.
Ne var ki ileri sürülen bu gerekçelerin hiçbiri yeteri kadar ikna edici değil. Çünkü hepimiz biliyoruz ki ekonomik kriz ya da salgın hastalık gibi olağanüstü haller savaş halinden çok daha sık başımıza gelen felaketler. Ülke ekonomisini altüst eden büyük bir ekonomik krizde üst düzey bir ekonomi bürokratının işlediği suç ya da bir salgın hastalık halkı kasıp kavururken bir ilaç karaborsacısının işlediği suç, savaş halindeyken bir komutanın işlediği suçtan daha az tahribat yaratmaz. Ama Merkez Bankası Başkanı’nı İktisat Mahkemesi’nde, ilaç karaborsacısını Sağlık Mahkemesi’nde yargılamak aklımıza gelmiyor da subayı Askeri Mahkeme’de yargılıyoruz. Ayrıca adli yargının yavaş işlemesi, yani geç gelen adalet bütün vatandaşların sorunudur. Bu sorunu sadece askerler açısından halletmek yerine bütün vatandaşlar açısından halletmenin yolları aranmalıdır.
Askeri davaların özel uzmanlık konusu olduğu iddiasıysa tamamen geçersiz. Eğer bugün adli yargı ticari davalar gibi, bankacılık, sigortacılık gibi, bilgisayar suçları gibi son derece uzmanlık isteyen davalara bakabiliyorsa, askeri davalara neden bakamasın?
İşte programda bütün bunları konuştuk. Bazı konuşmacılar askerlerin silah arkadaşları tarafından kurulan mahkemelerde yargılanması düşüncesinin, Ortaçağ feodal anlayışının bir ürünü olduğunu, Ortaçağ’ın hiyerarşik toplum modeli içerisinde ayrıcalıklı zümrelerin ancak kendisiyle aynı zümreye mensup insanlar tarafından yargılanabildiğini vurguladı. Bu geleneğin günümüze kadar uzanmasının altında, ordu mensuplarının kendilerini hâlâ ayrıcalıklı bir zümre olarak görmeleri ve kendi zümrelerini “dışarıdan” gelebilecek hukuki itirazlara karşı koruma altına alma amacıyla böyle bir yasal dokunulmazlık zırhı yarattıklarını anlattılar. Tabii, bu ayrıcalıklı zümrenin özel korumaya ihtiyacı olan en temel alanın darbelere kadar uzanan “siyasete müdahale suçları” olduğu da örnekleriyle vurgulandı.
Sonuçta, katılımcıların bir kısmı askeri yargının tamamen ortadan kaldırılmasını; askeri mahkemelerin adli yargı teşkilatı içine alınarak -Tıpkı İş Mahkemeleri, Çocuk Mahkemeleri, Ticaret Mahkemeleri, Aile Mahkemeleri gibi- uzmanlık mahkemeleri haline getirilmesini savunurken bir kısmı da, bu mahkemelerin kaldırılmasına prensip olarak itiraz etmese de, kendi eğiliminin köklü bir revizyondan geçirilerek korunması yönünde olduğunu belirtti.
Ama üzerinde kuvvetle birleştikleri bir nokta vardı: Askeri mahkemeler kaldırılsın diyenler de korunsun ama revizyondan geçsin diyenler de Askeri Yargıtay’ın ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin varlığını kesinlikle bir hukuk skandalı olarak görüyorlardı ve kaldırılması noktasında tamamen hemfikirdiler. Dünyanın birçok ülkesinde askeri mahkemeler vardı ama Askeri Yargıtay bize özgü bir hukuk garabetiydi. Ayrıca, tek dereceli bir idari yargı organı olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin varlığı hiçbir biçimde izah edilemezdi. Böyle söylüyorlardı…
Ben eminim şu anda gündemde olan Anayasa değişikliği paketini hazırlayan hukukçular da Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi konusunda ayni fikirdedirler.
Peki o zaman neden, ağırlıklı olarak bir yargı reformu paketi niteliği taşıyan bu pakete Askeri Yargıtay’ın ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin lağvedilmesi dahil edilmiyor? Askeri mahkemelerin kaldırılması konusunda konsensüs sağlanamıyorsa bile, neden hiç değilse askeri mahkemelerde bakılan davaların temyiz için sivil üst mahkemeye yani Yargıtay’a gitmesi sağlanamıyor?
Askeri Yargıtay Onursal Üyesi Ali Fahir Kayacan konuşmasında, bugün tam da yeri gelmişken bu iki askeri üst mahkemeyi kaldırmayı teklif dahi etmeyen siyasetçilerin ileride askeri yargı konusunda şikâyette bulunma haklarını da kaybedeceklerini söyledi ki, doğrusu katılmamak mümkün değildi.
Bugün, 31.03.2010