Şike iddiası sadece futbol dünyasını değil, dünyamızı sarstı.
Futbol yorumcuları hakemleri bırakıp savcıları konuşmaya başladığında bakalım daha neler olacak?
Siyasetten yorulduğumuzda futbol izlemek ve konuşmak güzel bir ‘kaçış’tır. Hem kafayı boşaltır, hem gündemden kaçar, hem de keyifleniriz. İlaç gibi gelir futbol; hatta ‘kitlelerin afyonu’ olduğu bile söylenebilir.
Futbol keyif üretir, para üretir ve kimlik üretir. Ne ararsan vardır futbolda; coşku, nefret, heyecan… Birey de vardır, toplum da. Emek de vardır, sömürü de. Hayattan kaçıştır, ama hayatın biraz da kendisidir, prototipidir.
Hayatla futbol o kadar benzeşir ki… Belki de büyüsü ondandır.
Futbol sonuna kadar mücadeledir, hakem son düdüğü çalmadan maçı bırakmazsın. 90+3’te bile golü atabileceğini bilirsin. Yani futbol, pes etmemek demektir, mücadele etmek ve umudu tüketmemek… Peki ya hayat?
Futbol haksızlık demektir, çalınan bir yanlış düdükle kaybedilen üç puan, heba olan emek, alınteri… Yıkılan umut, kabaran öfke, duvara atılan bir yumruktur futbol; hayat mı demeliydim yoksa.
Futbol hem ‘ben’ hem de ‘biz’ olabilmektir, ‘al da at’ diyebilmektir. Dayanışmak, ama dayanışacak bir emek, zekâ ve yetenek ortaya koyabilmektir. ‘Solo’nun bile ancak ‘koro’ içinde güzelliğinin fark edilebildiği bir oyundur futbol.
Futbol biraz ‘kader’e benzer; bir türlü hükmedemezsiniz ona ve de bilemezsiniz. Eyleminizin nereye varacağını kestiremezsiniz. Penaltı kazanmışınızdır, sevinirsiniz; ama direkten dönen top sizin kalenizde gol olabilir. Erken iki gol atıp öne geçmişinizdir, ama rakibinizi bu gollerle ateşlemiş ve maçı 3-2 kaybetmiş olabilirsiniz. Siz topla mı oynarsınız, top sizle mi oynar, emin olamazsınız. Bir bilinmezlik perdesi vardır önünüzde, göremezsiniz. Sahi, biz neden söz ediyorduk? Futboldan mı, hayattan mı?
Ama futbol özgürlüktür de; oyun başladığı anda her oyuncu için her an yüzlerce ‘seçenek’ doğar. Topu sürmek, uzun oynamak, pas yapmak, geriye dönmek gibi bitmez tükenmez seçenekler vardır. Aynı anda 22 futbolcunun neler yapabileceği ihtimali matematiksel kâbustur. Futbol, ‘anarşi’ içinde bireysel tercihlerle oluşan bir uyumdur. Adeta ‘görünmez bir el’ olasılıkları estetik bir görselliğe dönüştürür. Bu bir ‘show’dur; ama önceden programlanan, belirlenen bir show değildir, gerçektir. Orada gözlerinizin önünde sergilenir.
İşte o yüzden birileri maçı önceden ayarlamışsa, belirlemişse oyunun bütün büyüsü bozulur. Çünkü artık o bir ‘kurgu’dur, oyuncular ‘gerçek’ değildir, tercihler ‘sahici’liğini yitirmiştir.
Dolayısıyla ‘şike’ futbolun felsefesine, zevkine ve heyecanına ihanettir. Kimsenin ‘hayat’ı tatsızlaştırmaya hakkı yok. Temiz toplum, temiz siyaset diyorsak mutlaka temiz futbol da demeliyiz.
Şike iddialarının incelenmeye alınması bence Ergenekon soruşturması kadar önemli, bazı kulüp başkanlarının gözaltına alınmaları generallerin tutuklanmaları kadar tarihi. Türkiye artık şeffaf ve temiz olacak. Herkes bunu anlamalı.
Futbol sadece seyirlik bir oyun değil, bunu artık çok iyi biliyoruz. O, çok büyük bir show piyasasının dev bir parçası. Real Madrid’in geçen sezon geliri 450 milyon Euro, Barcelona’nınki ise 400 milyon Euro. Real Madrid’in 2011-2012 yılı bütçesi 510 milyon Euro. Sektör sadece kulüp bütçelerinden oluşmuyor; reklam, medya ve de bahis sektörleriyle parasal anlamda çok büyük bir faaliyet alanından söz ediyoruz. Böylesi bir faaliyet zincirinin labirentlerinde dolaşan ‘kara para’nın bizim seyir zevkimizi zehir etmesine engel olunmalı.
‘Şike soruşturması’yla Pandora’nın Kutusu açıldı. Bu konu hep konuşulur fakat hiç soruşturulmazdı. İddialar bir süre kafamızı karıştıracak, belki de bu sezon ağız tadıyla Süper Lig’i izleyemeyeceğiz, ama sonuçta izlediğimiz maçın ‘sahici’ olduğundan emin olmak keyfimizi yerine getirecek.
Kim bilir, belki de bir süre sonra ‘kafa dağıtmak’ için siyaset izlemeye ve konuşmaya başlarız.
Zaman,
05.07.2011