Maçtan önce şu gerçeği görmek gerekiyor ki Beşiktaş gerçekten bir Şampiyonlar Ligi takımı olmuş durumda. Geçmişte İstanbul’da oynanan iki Porto maçını tribünden canlı izlemiş biri olarak bu gerçeği Porto’lu futbolcuların vücut dilinden ve yüz ifadelerinden açıkça görebiliyoruz. O geçmişin tepeden bakan Porto’su gitmiş yerine büyük saygı duyan bir takım almıştı.
Şenol Güneş maça beklenen kadro ile çıkarken karşı tarafta da Abubakar’lı Porto vardı. Ve tribünler Porto’dan çok Abubakar’ın performansından çekiniyordu. Beşiktaş maça taraftarının da desteği ile iyi başlasa da amatörce bir gol yiyerek geriye düştü. Ama Beşiktaş bir Şampiyonlar Ligi takımı gibi maça dönmeyi başardı. Cenk Tosun’un büyük çabası ile Talisca’ya attırdığı gol gerçekten muhteşemdi.
Ancak burada durup Talisca hakkında bir iki kelam etmek gerekiyor. Talisca istediğiniz kadar gol atsın Beşiktaş’ın asla ilk 11 topçusu olamaz. Güneş’in de bu gerçeği kabullenmesi gerek. Hemen her pozisyonda takımını eksik bırakan oyununu arada bir gol atacak diye kabullenmek gerçekten çok zor. Çünkü takımı öyle anlarda boşta bırakıyor ki bu hataların bir gün telafisi çok güç olabilir.
Beşiktaş öyle bir ikinci yarı başlangıcı yaptı ki anlatılmaz ancak yaşanılır. Ama bu baskıdan gol çıkmaması gerçekten çok yazık oldu. Beşiktaş Porto’yu tüm hatlarıyla sindirmişken öldürücü darbeyi vurması gerekiyordu.
Ve bir gerçek daha ortaya çıktı ki Beşiktaş sahada top oynatmak isteyen bir hakem olduğunda bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Umarım bizim hakemlerimiz de nasıl maç yönetilir diye bu maçı dört gözle izlemişlerdir.
Skor nasıl biterse bitsin eminim bu gece hem Beşiktaş’lılar hem de tüm Türk futbolseverleri inanılmaz derecede gurur duymuşlardır. Şenol hocanın ve sahadaki Talisca hariç tüm futbolcuları alnından öpmek gerekiyor bu gururu bize yaşattıkları için.