Günde 100 eylem, ama nasıl?

PKK’nın, hükümet adım atmazsa 1 Eylül’den itibaren, silahın dışında izleyeceği yeni stratejinin ayaklarından birinin de kitle eylemleri olduğu anlaşılıyor. Yapılan açıklamalara bakılırsa örgüt Türkiye çapında günde 100 eylem yapacakmış.

Günde 100 eylem iddialı bir çıkış doğrusu…

Yapabiliyorsa, hakkıdır, yapsın. Herhalde, “mücadelenin şiddet eylemlerinden siyasi alana kaydırılması” derken, sadece parlamento içi siyaseti kastetmiyorduk. Demokratik kitle hareketleri de hak arama mücadelesinin önemli bir parçası olacak elbette.

Yapsın, ama gerçekten “demokratik mücadele” yapsın. Kürt kitlelerin tehdit altında korkudan katıldığı gösteriler değil, gönüllü katıldığı gösteriler yapsın…

Kitlelere öncülük değil, kitleleri alet etmek

Ne var ki, şimdiye kadarki işaretler hiç de bu yönde değil…

Örgütün yaptığı, bölge halkının demokratik taleplerine öncülük etmek değil; onları kendi gücünü ispatlamanın, bölgede hâkimiyet görüntüsü yaratmanın aracı olarak kullanmak…

Nasıl? Zorla ve tehditle… Bölgeden gelen haberlerden, PKK’lıların artık şehirlerde ve karayollarında ellerinde silah, araçlarla kol gezdiklerini, sürekli halka göz dağı verdiklerini öğreniyoruz.

Örgüt Eruh katliamının yıl dönümünde Laleş yaylasında yaptığı kutlama gösterilerine bölge halkını zorla götürüyor, gün aşırı düzenlediği sembolik cenaze törenlerine de öyle… Gitmeyenler cezalandırılıyor. Arabası varsa arabasını yakıyorlar. Evi olanın evini basıyorlar, molotof atıyorlar, dövüyorlar, esnafın işini bozuyorlar.

İstihbarat raporları çözüm süreciyle birlikte PKK’nın “ceza kesme” faaliyetlerine hız verdiğini kaydediyor. Örgüt bazı ailelerden çocuklarını isterken, bazı ailelerden de yüklü miktarda haraç talep ediyor.

Diyarbakır’da sadece son birkaç hafta içinde PKK’nın tehdit ve baskı politikasının sebep olduğu aile kavgalarında 12 kişi hayatını kaybetti. Hazro ilçesinde Uğurlayan ve Tekin aileleri arasında çıkan ve 8 kişinin ölümü ile sonuçlanan kavganın arka planında PKK’nın aileye “Köyde her aileden örgüte katılan var. Neden sizin aileden örgüte katılan yok” baskısı yatıyor. Bu arada örgüt, bölgede iş yapan büyük ve orta ölçekli işletmeleri de hedef alıyor. Her firmaya büyüklüğüne göre ceza kesen PKK, haracı vermeyen işletmelerin şantiyelerini basıyor ya da çalışanlarını kaçırıyor.

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna arazi anlaşmazlığı olarak yansıyan Diyarbakır’daki olayların gerçek sebebi de PKK haracı… İddiaya göre PKK, Lice’nin tanınmış ailelerinden Tokur ailesine 1 milyon lira ceza kesiyor. Aile parayı ödememe kararı alınca, terör örgütünün görevlendirdiği başka bir aile tarafından tehdit ediliyor ve iki aile arasındaki silahlı kavga, biri 6 aylık bebek 4 kişinin ölümüyle sonuçlanıyor.

Haraç “aşiretçi zihniyete” mi girer?

Peki BDP ne yapıyor bu ölümler karşısında?

BDP ve DTK eş başkanları, “Tüm Ortadoğu’ya, insanlık âlemine örnek olacak bir mücadeleyi yürütürken böyle bir durumun kabul edilemeyeceğini, birliğin korunması gerektiğini” söylüyorlar. “Gün birlik ve beraberlik günüdür. Artık o eski aşiretçi zihniyetten kurtulmak gerekiyor. Önemli olan şey birlik içinde mücadelemize sarılmamızdır” diyorlar. Ama ne haraçtan ne tehditten ne de ailelerin çocuklarını zorla dağa götürmekten bahsediyorlar.

Şimdi açık konuşalım; eğer PKK’nın “günde 100 eylem” derken kastettiği eylemler bunun gibiyse, buna demokratik mücadele denmez. Buna, despot bir örgütün kitleleri “esir alarak kullanması” denir.
PKK’nın demokratik siyasi mücadeleyi öğrenebilmesi için daha bir fırın ekmek yemesi gerektiğini her gün bir kere daha görüyoruz.

Öğrenmeye niyeti olup olmadığı da ayrı bir soru tabii…

Bu yazı Bugün Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et