AKP samimi değil”miş; öyle olsa ne yazar? Varsayalım ki samimi değil, KCK tutuklamaları devam ediyor, anadilde eğitim hakkını tanımaya niyeti yok, özerklik vermeye de.
Bütün bunlar doğru olsa bile cinayeti haklılaştırmıyor. ŞU ANDA, ŞU ORTAMDA toprağa düşen tek bir damla kanı meşrulaştıracak bir gerekçe yok.
Anadil için sivil; özerklik için siyasal mücadele verilir, ama sokağa canlı bomba salınmaz.
Bugünün Türkiye’sinde silaha davranmak haramdır.
***
Geldiğimiz süreçte artık adalet “silahlar sussun” demekten geçmiyor.
“Olayda her iki tarafın da belli bir sorumluluğu var” demek de, kıvırmaktan başka bir şey değil.
Her somut durumda haksız ve saldırgan kimse ona karşı çıkacak, haklıyı savunacaksınız.
Geçmişte Ağrı’da, Koçgiri’de, Dersim’de ölen bütün sivil ve askerin vebali Devlet’in boynundaydı; bugünkü ölümlerde de PKK’nın.
Şu anki ölümler, PKK’nın dayattığı operasyonlar yüzünden oluyor ve o yüzden de bütün bu ölümlerden de sorumlu olan odur; hem Kato Dağı’nda, hem Çukurca’da.
En demokrat hükümet bile, bu süreçte tersini yapamazdı. BDP Hükümet ortağı olsaydı bile yapılırdı bu operasyon.
Geçmişte devlete “sen suçlusun, sen zalimsin” dediğimiz gibi bugün kan döken PKK’ya “sen suçlusun, zalimsin” demezsek, hakikati “eleştirel aydın” etiketine kurban etmiş oluruz. O arada dökülen her kanın vebali de boynumuzda olur.
Adaletten ve hayattan yana durmak böyle olur.
***
Türkiye hızla değişiyor, gelişiyor. Ekonomisi büyüme hızı bakımından dünyada ikinci. Dış politika ilk kez doğru dürüst. İlk kez umut var. Ergenekon Devleti’nden kurtulmanın son dönemecinde olabiliriz.
Ama o dönemeci aşamayıp uçuruma yuvarlanmak da var.
Reformlar gecikiyor ve derin devletçilerin, ölüsevici Türk ve Kürt ulusalcılarının kullandıkları malzemeler tüketilmiyor.
Biz şimdi basın özgürlüğünün gerileyip gerilemediğini mi tartışmalıydık? Şimdi gündemde en az üç-beş reform paketi olmalı değil miydi?
Hiç sivil anayasa olmayacakmış gibi, tedrici iyileştirme çabaları da devam etmeliydi; etmeli.
Uzun vadeli yapısal iyileşme için, onu yürüten siyasi aktörün hata yapmaması gerek.
Yargının vicdanları incitmemesi, eski Türkiye’yi bugüne taşımaması gerek.
Prof. Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun KCK’dan tutuklandıklarını duyup da bu davanın yürütülüş biçimine ilişkin eleştirilerin haklı olabileceğini düşünmeyen var mıdır?
Hükümet, otoriterleşme görüntüsüne dair eleştirileri dikkate almalı, onları “sivil dikta” diye zırvalayanların sayıklamalarıyla eş tutmamalı.
PKK’nın onu kanlı bir savaşa çekmek için elinden gelen her tür saldırıyı yaptığı, özgürlüklerin törpülendiği bir güvenlik devletine döndürmek istediği bir ortamdayız.
Şiddet ortamında demokratikleşme ender görülen bir durumdur, ama mümkündür ve zaten başka çıkış yolu da yok.
***
Bizim oralarda yağmur yağarken aynı anda güneş de ışıyınca “şeytan çatladı” derler.
Yağmurun kasvetini ışıkla aydınlatmak, şeytanı çatlatmak mümkün.
Gelin kaldırın şu ağır örtüyü üstümüzden.
Geçin şu son dönemeci.
Son gelişmeler görünüm negatif dese bile, ben bu hükümeti bu ülkenin şansı olarak görüyorum. Özellikle de alternatiflerine bakınca.
Ama o şans da kendisini tüketmemeli.
Star, 03.11.2011