Yıllar önce ben ve Etyen Mahçupyan liberallik ve demokrasi üzerine yaklaşık sekiz ay süren ve Zaman gazetesindeki yazılarımızda yürütülen bir tartışmaya girişmiştik. Birbirimizin görüşlerini çürütmeye çalıştık. Anlaşamadığımız noktalar anlaştığımız noktalardan çoktu. Ama tartışmayı şahsiyata dökmedik. Birbirimize hakaret etmedik. Birbirimizi anlamaya ve kendimizi karşı tarafa anlatmaya çalıştık. Birbirimize düşman olup arkadaşlığımıza son vermedik. Şimdi sağda solda yazılanlara, bazılarının yakın arkadaşlarına hitap tarzlarına ve yakıştırmalarına baktıkça yaptığımızın ne kadar erdemli ve değerli olduğunu daha iyi anlıyorum.
Son zamanlarda yaşanan olaylarla ilgili algılamalarımız ve yorumlarımız Mahçupyan ile beni birbirimize daha yakın pozisyonlara itti. Ancak, güncel olaylara bakışta yakınlaşmamız felsefî olarak fikirlerimizin çakıştığı ve metodolojilerimizin örtüştüğü anlamına gelmiyor. Aramızda hâla fikir ayrılıkları mevcut. Bununla beraber, bir aydını takdir etmek, bir aydının hakkını teslim etmemiz için onunla fikirlerimizin yüzde yüz çakışması gerekmez. Bir aydındaki fikir geliştirme çabası, cesaret, tutarlılık, bağımsızlık, fikirlerinin içeriği ne olursa olsun, kendi başına birer erdemdir.
Mahçupyan”da bu erdemlerin hepsi var. O, belli bir antropolojiye ve epistemolojiye dayanarak Türkiye toplumu ve vuku bulmakta olan olaylar üzerine önemli tahliller yapıyor. Modernite eleştirisi Mahçupyan”ın ana dayanak noktası. Modernite eleştirilerinde bildiğimiz post – modern fikirlere de dayanıyor, ama bununla sınırlı kalmıyor. Kendisi bir teori temellendirmeye veya bilinen teorilere katkılar yapmaya çalışıyor. Fikirlerini güçlü ve nesnel gözlemlerle beziyor ve Türkiye”de toplumsal yapının ana unsurlarının zihniyet ve tavır analizlerini ufuk açıcı şekilde yapıyor.
Mahçupyan cesur. Fikirlerinin ülkedeki ana fikir grupları tarafından nasıl karşılanacağını dert edinmiyor. Onlara ters düşmekten çekinmiyor. Kimseyi mutlu etme gibi bir endişesi yok. Sadakati sadece kendi metoduna ve ilkelerine. Ters düştüğü kişi ve kesimleri aşağılamıyor. Zihniyet analizleri yaparak durumlarını açıklamaya çalışıyor. Çelişkilerini ve tutarsızlıklarını sergiliyor.
Mahçupyan tutarlı. Bazılarının yaptığı gibi önce olaylar hakkında bir kanaat geliştirip sonra onları haklılaştırmak için ilkeler vaz etmeye veya yerleşik ilkeleri çarpıtmaya, eğip bükmeye çalışmıyor. Olayları demokrat duruş ve demokrat zihniyet dediği bir zaviyeden değerlendirmeye çalışıyor.
Mahçupyan bağımsız. Hiçbir ideolojik grupla, siyasî grupla, menfaat grubuyla organik bağı yok. Seküler hayat tarzına sahip olması onu seküler çevrelerin yanlışlarının sözcüsü ve savunucusu olmaya itmiyor. Daha da ilginci, Ermeni toplumunun içinden de dışından da bakabiliyor. Azınlıklarda çoğu zaman görülen otomatikman haklı olduğunu sanma psikozuna da esir düşmemiş. Gerek hissettiğinde mensubu olduğu Ermeni toplumunu da zihniyet ve sosyal tavır bakımından sorgulamaktan geri kalmıyor.
Üstün entelektüel vasıflara sahip bir aydın olan Etyen Mahçupyan son zamanlarda bazıları tarafından hedef tahtası hâline getirildi. Gezi”de seküler – solcu aydınların çizgisine girmemesiyle başlayan saldırılar Mahçupyan”ın AK Parti ve özellikle Tayyip Erdoğan nefretiyle düşünme melekeleri dumura uğrayan çevrelerin 17-25 Aralık olaylarına ilişkin demokrasi, hukuk devleti, yolsuzlukla mücadele argümanlarını tarumar etmesiyle yoğunlaştı. Bu saldırıların bir kısmı Ermeni cemaati içindeki kimselerden geliyor. Saldırıların çoğu, fikir tartışmasıyla ilgisiz, adı üstünde saldırı, hakaret etme ve aşağılama çabası.
Niye? E. Mahçupyan”a bu saldırılar niçin yapılıyor?
Birkaç nedenle. En başta saldıranlar Etyen Mahçupyan”ın entelektüel ağırlığı altında eziliyor. Mahçupyan”ın analizlerine aynı seviyede ve aynı güçte analizlerle cevap veremiyor. Bunu yapamayınca, başka kişilere karşı sergilenen örneklerinde de gördüğümüz üzere, kişiliğe yönelik saldırılardan medet umuyor. İkincisi, bu kimselerin Mahçupyan”ı bir set olarak görmeleri. Mahçupyan aynı tahlilleri bir Müslüman Türk olarak yapsaydı, aynı ölçüde rahatsız olmazlardı. Ama Ermeni cemaatinden ve sol geçmişe, seküler hayat tarzına sahip olan bir aydın olarak yapınca tahlilleri kural bozucu oluyor. Mahçupyan neredeyse tek başına yazılarıyla modern ve demokrat görünümlü sol – seküler çevreler- cemaat ittifakının açmazlarını, anti demokratlığını, Türkiye sosyolojisinden kopukluğunu sergiliyor; onları fener ışığına yakalanmış pervanelere çeviriyor. Bu yüzden ondan kurtulmak istiyorlar. Yapabilirlerse itibarını sıfırlamak ve bir aydın olarak etkisizleştirmek peşindeler
Ancak, ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, mesafe alamıyorlar. Mahçupyan”ın yanında çok hafif kalıyorlar. Arada o kadar büyük entelektüel fark var ki, kapatmaları imkânsız. E. Mahçupyan yanlarından yürüyüp geçse bu saldırganlar onun entelektüel rüzgârından metrelerce uzağa savrulurlar. Bu yüzden, saldırılar arttıkça saldıranlar küçülüyor, Mahçupyan büyüyor.
09.09.2014, Yeni Şafak