Eski ‘Annan’cılardan kim kaldı?

Kıbrıs görüşmeleri bir buçuk yıl aradan sonra bugün tekrar başlıyor. ABD’nin devreye girmesiyle, ortak metin üzerinde varılan uzlaşı çerçevesinde başlayan görüşmelerin ana fikri“Birleşik Kıbrıs”ın inşası.

Ortak metin, yeni Kıbrıs’ın çerçevesini şöyle çiziyor: Yeni devlet siyasi eşitlik temelinde iki toplumlu iki bölgeli federasyona dayalı olacak, BM ve AB’nin üyesi olarak tek vatandaşlık, tek temsiliyet ve BM’ye üye ülkelerin sahip olduğu özellikte tek egemenliği bulunacak, egemenlik Kıbrıslı Türk ve Rumlar’a eşit yayılacak, kurucu devletler yetkilerini federal hükümetten bağımsız kullanacak, Birleşik Kıbrıs vatandaşları ayrıca Türk ve Rum kurucu devletinden herhangi birinin vatandaşı olacak, hiçbir taraf diğer taraf üzerinde otorite ve idari yetkiye sahip olmayacak, Birleşik Kıbrıs, her iki tarafta eşzamanlı ve ayrı ayrı düzenlenecek referandumdan sonra ortaya çıkacak ve başka bir ülke ile herhangi bir şekilde kısmi veya bütün olarak bölünme, birleşme ya da ayrılma hakkı yasaklanacak.
 
Eski muhalifler yine muhalif
 
Üzerinde uzlaşılan metin özetle bu ve ana fikri itibariyle Annan Planı’yla çok benzeşiyor…

Doğal olarak da, zamanında Annan Planı’na karşı çıkanlar, bugün yine muhalefete geçmiş durumda.

Görüşmelerin başlayacağı günden bir gün öncenin yani pazartesinin gazetelerine bakıyorum; konuyu işleyen iki gazete var; biri Yeniçağ, diğeri ise Aydınlık…

Her ikisi de Rauf Denktaş’ın vasiyetine uygun bir biçimde, yine eski rollerine soyunmuş, “KKTC’yi ilelebet yaşatma” peşinde, bu planın Türk varlığını yok etmek için kurulmuş “ince bir tezgâh”olduğunu; “Rumlar’ın tahakkümünün yolunu açtığını”, “AK Parti’nin AB’ye girebilmek için Kıbrıs’ı sattığını” söylüyor.
 
Bizim cephe dağıldı
 

Peki ya eski ‘Annan’cılar?
Anlaşılan Birleşik Kıbrıs projesi, eski ‘Annan’cılarda pek bir heyecan uyandırmıyor. Kimseden çıt yok.

Eskiden Annan Planı’nı Türk tarafının kabulü için cansiperane çalıştığımız günleri hatırlıyorum. Türkiye’de “Annan’cılar” olarak adlandırılan bir çevreydik. Karşımızda da Denktaş’tan Demirel’e, MHP’ye, Aydınlıkçılar’a ve TSK’ya kadar uzanan karşı bir cephe vardı.

Dertleri sadece Kıbrıs’taki “Türk varlığının korunması” değildi. Ada’nın “stratejik önemi”teranelerinin, “yükselen bayrak yere inmez” türü hamasi söylemlerin arka planında yatan güncel siyasi hedef, Türkiye’nin AB yoluna taş koymaktı. Böylece içe kapalı Türkiye’de, vesayetçilik de, darbecilik de (tabii bu arada Kıbrıs’taki kontrgerilla faaliyetleri de) devam edebilirdi.

Denktaş’ın oyunlarına, ordu içindeki vesayetçilerin sabotajcılarına, ulusalcı kanadın“satılmışlar”, “kökü dışarıdalar”, “milli hainler” saldırılarına karşı nasıl da cansiperane mücadele etmiş; yılmadan, usanmadan yazmış da yazmıştık.
 
Öncelikler değişince

 
Şimdi Türkiye ve KKTC yönetimi ABD’nin de desteğiyle çözümü bir kez daha zorluyor. AK Parti, Türkiye’nin müzminleşmiş sorunlarından birini daha çözme iradesini gösteriyor.

Ben bu yeni denemeyi -Davutoğlu’nun deyişiyle “son şansı”- yine çok önemsiyorum. Hem kırk yıldır düğüm olmuş bir sorunun çözülmesi açısından hem de Türkiye AB ilişkilerinde bir takozun ortadan kalkması açısından…

Acaba o zamanki ‘Annan’cı arkadaşlarıma ne oldu? Neden kimse hükümetin yürüttüğü çözüm politikasını desteklemek için kalemini oynatmıyor? Artık AB’yle ilişkileri ilerletmeye önem vermiyorlar mı?

Sanırım bütün mesele önceliklerin değişmesinde…

AK Parti’yi zayıflatmak, mümkünse yıkmak öncelik sıralamasının en başına oturunca, AB’yle ilişkilerin düzelmesi istenen değil istenmeyen bir gelişme halini alabiliyor. Tıpkı çözüm sürecinin ilerlemesinin istenmeyen ve mümkünse engellenmesi gereken bir mesele haline gelmesi gibi…

Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et