25 Ağustos Salı günü, Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ Zafer Haftası nedeniyle ünlü www.tsk.mil.tr sitesine bir açıklama koydu.
Bir Genelkurmay Başkanı’nın TSK bayramı olarak bilinen bir yıldönümünde, Zafer Haftası’nda Genelkurmay internet sitesine bir kutlama mesajı koyması kadar normal bir şey olmasa gerek.
ANCAK; Zafer Haftası nedeniyle siteye konan açıklamanın, isterseniz yeni bir bildiri de diyebilirsiniz, bir kutlama metniyle, mesajıyla pek alakası yok.
Genelkurmay Başkanı’nın şahsında TSK bu bildiriyle yine, bir kez daha siyasi sürecin özüne, üstelik çok yanlış ve çağdışı bir terminoloji kullanarak müdahale ediyor.
Bendeniz, maalesef çok naif bir inanışla, bundan böyle TSK’nın benzer açıklamalar, bildiriler yayınlamaktan vazgeçtiğini düşünüyordum.
Bu düşüncemin altında iki temel neden yatıyor; birincisi çağdaş hukuk devletlerinde askerin bu tür açıklamalar yapmasının çok sakil kaçtığı, ikincisi ise bildiri yayınlandıktan çok kısa bir süre sonra bu açıklamaların düzeysizliğinin dönüp dolaşıp askeri vurduğu ve ülkenin çok önemli bir kurumu olan TSK’nın bu süreçten MUTLAKA itibar açısından zararlı çıktığı (bakınız 27 Nisan 2007).
Anlaşılan askerimizde hala böyle bir anlayış yerleşemiyor, yaşanan kurumsal itibar kaybını göremiyor ve hatalar hataları izlemeyi sürdürüyor.
Bir kez daha hatırlatıyoruz, askerin bu tür süreçlere müdahil olması, siyasi konularda taraf gibi gözükmesi, yetmiş milyonun dış güvenlik hizmetini üretmekle görevli bir kuruma büyük zarar veriyor; temennimiz, bu basit gerçeği anlayan bir komuta kadrosunun bir gün göreve gelmesi, daha doğrusu getirilmesi.
Sözde mesaj, özde bildiri metninin her satırı Atatürk’ün koymuş olduğu çağdaş uygarlık hedefiyle vahim ölçülerde çelişen yanlışlar ve yersizliklerle dolu; çağdaş uygarlık kavramı öyle YEREL ÖLÇÜTLERLE tanımlanabilecek bir şey değildir, çağdaş uygarlık demek, mesela AB demektir, Avrupa Konseyi demektir, AİHM içtihadı demektir ama askerin anlamakta en çok zorlandığı konu da galiba budur.
Bildiri metninde sayısız yanlış ve yersizlikler mevcut ama bendeniz bu yazımda metnin sonlarına doğru konmuş küçük bir paragrafı konu edinmek istiyorum; bakın, Sayın Başbuğ, çağdaş uygarlık adına ne diyor: “TSK her konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içermemesi gerektiğine inanır”. TSK gibi temel, asli işi TBMM’nin çizdiği bir strateji dahilinde dış güvenlik hizmeti üretmekle sınırlı olan bir kurumun ifade özgürlüğünün sınırları hakkında bir açıklaması yapması, neyin ifade özgürlüğü sınırları içine girdiğine inandığını açıklaması, kimse alınmasın, ciddi bir had ve yetki aşımıdır. Çağdaş uygarlık dendiği zaman ilk akla gelen kurumlardan AİHM’in (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) 1976 tarihli ünlü Handyside kararı ise ifade özgürlüğünü aynen şöyle tanımlamaktadır: “ İfade özgürlüğü, şiddet çağrısı, övgüsü yapmayan ama devleti ve toplumu sarsıcı, çoğunluğun değer yargılarını alt-üst edici , bireyleri şok edici fikirlerin de ifadesine olanak tanınmasıdır”. Çağdaşlığın en önemli ayağı ifade özgürlüğüdür, ifade özgürlüğünün tanımı da yukarıdaki AİHM kararı ve tanımlamasıdır. Bu karar Anayasamız 90. maddesi gereği iç hukukumuzun da bir parçasıdır Bu çizgi ve anlayış dışında bir ifade özgürlüğü tanımlanması arayışı irticadır, gericiliktir, ilkelliktir, toplumu ve devleti çağın dışına düşürme arayışıdır ve anayasa-yasa dışıdır; “her ülkenin koşulları farklıdır ve bu farklı koşullar da farklı ifade özgürlüğü tanımını beraberinde getirir” anlayışı Türkiye’yi çağdaş dünyadan koparmanın en sakil ifadesidir.
2009 senesinde neyi tartışacağımızın sınırlarını bize Genelkurmay Başkanı hatırlatmak yanlışını yapabiliyorsa gelinen bu nokta gerçekten içler açısıdır.
Tartışmanın sınırlarını sadece hukuk, evrensel hukuk belirler.
TSK “ben evrensel hukuk falan takmam, benim kendimden menkul sınırım belirleyicidir” diyorsa bu anlayış Anayasa’nın değişmez maddelerinin, Türkiye’nin altına imza koyduğu uluslararası sözleşmelerin vahim bir ihlalidir.
Sayın Başbuğ’un Türkiye’yi ve başında bulunduğu çok önemli kurumu çağdaşlığın bu kadar dışına itme hakkı yoktur.
26 Ağustos günü TSK için gerçekten çok başka şeyler yazmak ister idim.
Star, 27.08.2009