Başkanlık sistemi tartışması sürüyor sürmesine ama bilelim ki bu sonuçsuz kalmaya mahkûm bir tartışmadır.
Tartışma biraz daha sürecek, sonra da daha önce defalarca olduğu gibi kapanıp gidecek. Bunu tartışmayı açanlar da biliyor. Ama ben onların, şu anda böyle bir sistem değişikliğine gidilemeyeceğini bile bile konuyu neden gündeme getirdiklerini doğrusu bilmiyorum.
Sonuçsuz kalacak çünkü tartışma yanlış zamanda ve yanlış kişi tarafından açıldı.
Biliyorsunuz; başkanlık sistemi Özal’dan bu yana zaman zaman alevlenen, zaman zaman sönen bir tartışma olarak hep gündemde durdu. Bu sistemin avantaj ve dezavantajları hakkında önyargısız bir tartışma elbette yapılabilir. Ama ben, bu tartışmayı AK Parti’nin yapmasından ve bu yönde bir Anayasa değişikliği yapmaya kalkışmasından daha vahim bir siyasi hata düşünemiyorum.
Düşünsenize; bu halk, temeli 60 yıl önce yanlış çatılmış bir Anayasa’nın cenderesi altında bunalmış. Anayasa’nın temel paradigmalarının değişmesi gerekiyor; vatandaş-devlet ilişkilerine yeni bir bakış; ideolojik devletin temelini oluşturan unsurların temizlenmesi, Kürt etnisitesini inkâr politikasının bugünkü Anayasa’da ifadesini bulan maddelerinin değiştirilmesi, bürokratik vesayet kurumlarının kaldırılması, daha ademi merkeziyetçi bir devlet yapısının kurulması gibi her biri birbirinden büyük, birbirinden önemli onca mesele dururken siz kalkıp yürütmeyi güçlendirmeyi amaçlayan bir değişikliği ön plana alıyorsunuz. Ve bunu halkın ciddi bir bölümünün “yürütmenin ölçüsüz güçlenmesi korkusu içinde” olduğu bir dönemde yapıyorsunuz.
Yeni bir toplumsal sözleşme metni ortaya çıkarmak istiyorsanız bu tabloyu değiştirmeye ve yeni bir toplumsal mutabakat sağlamaya mı çalışırsınız; yoksa korkuları daha da azdıracak; güvensizlikleri pekiştirecek adımlar mı atarsınız?..
Bu yangına körükle gitmek değilse nedir?
Bir yıllık katılım çalışmalarını hiçe saymak
Geçtiğimiz bir yıl boyunca ülkedeki bütün sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, siyasi partiler, kanaat önderleri yeni anayasa için hazırlıklar yaptı, taslaklar hazırladı, görüşlerini açıkladı. Bu taslakların hiçbirinde başkanlık sistemi tartışması yoktu. Şimdi bütün bu katılım çalışmaları bitip sıra metni kaleme almaya gelmişken ortaya yepyeni bir tartışma atmak, o katılım sürecini boşa çıkarmak anlamını taşımaz mı? Bu tutum, şu anda yapılması gereken bütün diğer tartışmaları engellemekten, bir başka deyişle gündem saptırmaktan başka ne sonuç verebilir?
Açık konuşalım: Bugün Türkiye’nin “yönetemeyen demokrasi” diye bir sorunu yok; dolayısıyla yürütmenin güçlendirilmesi diye bir ihtiyacı da yok.
Eğer bu tartışma geniş kitlelerin koalisyon çekişmelerinden bunaldığı bir dönemde açılsaydı olay bambaşka gelişebilirdi. Ama mevcut partinin parlamenter sistem içinde 10 yıldır gayet istikrarlı bir yönetim kurduğu bugünkü şartlarda, kimse bu sistem değişikliği ısrarının sebebini anlamıyor. Zaten böyle olduğu içindir ki, başkanlık sistemine geçiş, tabandan toplumsal bir talep olarak yükselmiyor; toplumun geniş kesimleri bu tartışmaya nereden çıktığı belli olmayan bir tartışma olarak bakıyor ve soğuk duruyor.
Yanlış kişi
Tartışmanın sadece yanlış zamanda değil, aynı zamanda yanlış kişi tarafından açıldığını söylemiştim yazının başında. Aynı şey Özal döneminde de olmuştu. Bir insanın kendi oturacağı koltuğu güçlendirmek için sistem değişikliği yapması hiçbir zaman hoş karşılanmaz. Böyle bir durumda, sistem tartışmasının kişi tartışmasına dönüşmesi kaçınılmazdır. Benim, gerek Özal döneminde yapılan tartışmaları hatırladığımda, gerekse şu andaki toplumsal psikolojiye baktığımda çıkardığım sonuç şu ki; eğer bir gün Türkiye bu meseleyi ciddi ciddi ele alacaksa, gündeme getiren kişi, sistem değiştiğinde başkan olacak kişi olmamalıdır.
O bakımdan diyorum ki, belki de en doğrusu, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı koltuğuna otururken değil, görev süresi bitip de bırakırken açmasıdır bu tartışmayı.
Göğsünü gere gere “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” diyebileceği bir zamanda…
O zamana kadar cumhurbaşkanlığı makamının mevcut yetkileriyle idare etse kıyamet kopmaz. Hem zaten herkes söylemiyor muydu bu yetkilerin ne kadar geniş olduğunu…
Bugün, 15.05.2012