Kılıçdaroğlu, AK Parti döneminde verilen sosyal yardımların CHP döneminde kesileceği iddialarına karşı bol keseden atmış: Ne demek kesmek, biz iki katına çıkaracağız!
Türkiyeli seçmen seçim meydanlarında böyle açık artırma açılmasına öteden beri alışıktır. İnanır inanmaz başka mesele ama yadırgamaz. En fazla, “iyi de hangi kaynakla” diye sorar en bilinçlileri…
Ama bol keseden vaatleri başka alanlarda, örneğin Türkiye’nin en hayati meselesinde yaparsanız, “bir dakika”derler adama.
Dün Kılıçdaroğlu bunu da yapmış. “Kürt meselesini çözmek AK Parti’nin işi mi; biz de pekâlâ çözeriz. Çözüm için her yolu kullanmaya açığız”mealinde bir şeyler söylemiş.
İyi de Kemal Bey, çözüm sürecinin başından beri Kürt açılımına köstek olmak için elinden geleni ardına koymayan sizin partiniz değil miydi? Şimdi içinizi sandık korkusu basınca söylediğiniz bu sözleri tek bir Kürt ciddiye alır mı sanıyorsunuz?
MHP’nin arkasına saklanarak engelledi
Hiç kimse unutmadı ama biz yine de yüzlerinin kızarması için yakın geçmişteki icraatlarını tek tek hatırlatalım:
Kürtleri inkar ve asimilasyon politikasının Anayasa’daki temel taşları olan “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” maddelerini en az MHP kadar kararlılıkla savunan parti CHP’ydi.
Ana dilde eğitime karşı çıkan CHP’ydi.
Getirdiği öneri ile Anayasa’daki mevcut vatandaşlık tanımını başka sözlerle ama aynı içerikle tekrarlayan CHP’ydi.
Mahkemelerde ana dilde savunma hakkının tanınmasına bile karşı çıkan CHP’ydi.
AK Parti’yi sıkıştırmak ve zor duruma düşürmek için İmralı sürecinin hukuksuz bir süreç olduğunu ilan eden CHP’ydi.
Bir yandan yerel yönetimlerin güçlendirilmesini savunuyor görünürken bir yandan da bu konuda büyük ilerlemeler getiren Büyükşehir Yasası’na -muhtarlıklar kaldırılıyor gibi birtakım uyduruk gerekçelerle- muhalefet eden CHP’ydi.
Dersim katliamı konusunda ağzını açıp da bir çift laf edemeyen yine CHP’ydi.
Esasen geçtiğimiz dönemde Anayasa değişikliğinin gerçekleşmemesinin sorumlusu da CHP’ydi.
CHP bunu MHP’nin arkasına saklanarak yaptı. Açıktan karşı çıkamadığı değişiklikleri engellemek için MHP’yi kalkan olarak kullandı. Daha en baştan, Anayasa değişikliği için Meclis’te kurulacak komisyona MHP’nin de katılması şartını ileri sürerek yaptı bunu. Oysa MHP’nin Kürt meselesindeki görüşleri ortadaydı. Kürt açılımının MHP’yle birlikte, onunla fikir birliği içinde yapılması imkansızdı.“İlle de dört parti” ısrarının tek sebebi buydu. AK Parti’nin “gel ikimiz birlikte yapalım”teklifini reddetmesinin sebebi de buydu. Sonunda istediği oldu; Anayasa değişmeden kaldı.
Daha dün bütün bunları yapan CHP’nin, bugün Kürtler’e dönüp “Çözüm süreci için AK Parti’ye muhtaç değilsiniz, süreci ben de ilerletirim” demesinin herhangi bir inandırıcılığı olabilir mi?
Genlere kazınan resmi politika
Özetle, CHP şimdiye kadar Kürtler için rapor yazmak dışında hiçbir şey yapmadı; yapanların elini kolunu bağlamak için de elinden geleni ardına koymadı.
CHP’nin hazırladığı raporlara rağmen olumlu her adıma karşı çıkmasını, Yıldız Teknik Üniversitesi Toplum Bilimleri Enstitüsü’nden Sosyolog Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Sabah Gazetesi yazarı Meryem Gayberi’ye şöyle yorumluyor:
“CHP’nin geleneksel Kürt politikası devletin resmi ideolojisiyle bütünleşir. İnkar ve asimilasyon stratejilerinden oluşur. Nitekim CHP tarihinde bunun birçok pratiğiyle karşılaşırız. Yeni anayasa çalışmalarında, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda değişmez maddeler üzerindeki ısrarı da CHP’nin politik genlerinde saklı olan Kürtler’i yok sayma ve asimile etme stratejisini açığa vurmaktadır. (…) 12 Eylül İhtilali ile beraber CHP, ilk defa demokratik özellikler taşıyan bir Kürt raporu hazırladı. Ancak bunun CHP üzerindeki yansıması uzun sürmedi. Nitekim kısa süre sonra yine Şark Islah Planı uygulayan ve Dersim katliamını düzenleyen CHP ruhu nüksetti. Ulusalcı refleksleriyle Kürtler’in özgürlük taleplerini parçalanma ve bölünme olarak algılamaya başladı.”
Zaten bu yüzden de yıllardır Güneydoğu’da bir tabela partisi olarak kaldı.
Şu son vaadinin ne kadar inandırıcı bulunduğunu da çok değil iki gün sonra sandıklar açıldığında o bölgeden aldığı oylara bakarak göreceğiz.
Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.