Soru: Sevgili Sivilay Abla, Tunus’ta başlayan Mısır’da devam eden ve bütün Ortadoğu’ya yayılan devrim için bir elin düğmeye bastığına inanıyorum. Ortadoğu, yine Amerika ve İsrail’in çıkarlarına göre dizayn ediliyor. Okuduğum lisenin duvar gazetesine bu konuda yazı yazacağım. Tesbitlerime ne diyorsunuz? (Fatih Kılıç)
Cevap: Sevgili Fatih, düğmeye basanın hep İsrail ya da Amerika olduğuna inanmak; sosyal bilimler açısından sosyolojiyi bir Barış Manço plağı zannetmek, matematik açısından fasulye taneleriyle sayı sayma döneminde kalmış olmak, fizik açısından biz o konuya gelmemiştik hocam ayağına yatmak, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi açısından da Allah’a şirk koşmak olarak açıklanabilir.
Hiçbir şey bir kişinin düğmeye basmasıyla olmaz. Uyanıklardan biri “ben basmıştım” diye ortada gezip hava atabilir. Bir başkası olacakları sezip parmağını önceden düğmenin üzerine götürebilir. El çabukluğu marifetini fark edemeyen senin benim gibiler de bu kudretli parmağı hayranlık ve çaresizlik içinde izleriz.
Darbe bağımlılığı
Soru: Sevgili Sivilay Abla, sabah “Menderes’in son dönemiyle aynı şartlar altındayız” diye yakınan Kemal Kılıçdaroğlu akşam “darbe edebiyatından bıktık” diyebiliyor. Ruh ve Sivil Hastalıkları Mütehassısı olarak bu çelişkiyi nasıl açıklıyorsunuz? (Rumuz: Oscar Allright)
Cevap: Sevgili Oscar, Kılıçdaroğlu’nun bu iki sözü arasındaki ilişkiyi anlatan doğru terim “çelişki” değil “bağımlılık”tır. Tıpkı sigarayı bırakmaya çalışan ama başaramayanlar gibi. Sabah sigara bıraktırıcı nikotin bantlarını takıp sigaranın zararlarından dem vururken, akşam “darbesiz aman dumansız hava sahası muhabbeti baydı artık” derler.
Tek parti
Soru: Sevgili Sivilay Abla, CHP’li Muharrem İnce, Türkiye’nin diktatörlük ve faşizmin hâkim olduğu bir tek parti dönemine doğru gittiğinden yakınıyor. Muharrem İnce ile sokakta karşılaşsanız ona ne demek isterdiniz? (Talha Dereci)
Cevap: “Anketler öyle demiyor ama Muharrem. CHP 25-30 bandından yukarı çıkamıyor” derdim. (Bakınız; Türkiye’nin tek tekparti dönemi.)
Yılın ırkçısı bir dizi
Soru: Sevgili Sivilay Abla, Dur De Girişimi yılın ırkçısı anketi düzenledi. En çok oyu Yılmaz Özdil aldı. Sizin yılın ırkçınız kim? (Cengiz Kaytan)
Cevap: Sevgili Cengiz, benim için yılın ırkçısı bir insan değil bir dizi. Senaristin muzip çocuğu tarafından biberliğin kapağı yarı açık bırakıldığı için acının içine boca edildiği, yüzü gösterilmeyen Deniz Gezmiş’in peygamber gibi çehreleri aydınlattığı Öyle Bir Acır Zaman Ki dizisini yılın ırkçısı seçiyorum.
Caroline ile banka soyan kişi bir Azeri. Kenyalı değil çünkü, dizi icabı Türkçe konuşan biri olması lazım. Ancak Türk değil Azeri. Bana bir Türkün hırsızlık yaptığını söyletemezsiniz. Acem hırsızına da gönderme.
Güpegündüz yoldan kadın kaldıran, dizi kahramanları tarafından “pislik, süprüntü” olarak tanımlanan Çingeneler.
Dünyanın en kötü kalpli kuması ve çok acımasız üvey annesi Hollandalı. Aynı zamanda iyi erkeği ayartıp yuva yıkan, baba ile çocuğun arasını açan kötü kadın.
Gördüğün gibi anketteki ırkçılar gibi bir ırka karşı değil, üç ırka birden ırkçılık ve üstüne bir cinsiyetçilik.
Bir reklam – I Gas
“Benim babam, Toyota gibi adam” reklamını âlemden silen köşemizin bu haftaki konuğu “Tüpler Uzayda” reklamıyla Aygaz.
Reklamcılarımız, şehirlerine doğalgaz gitmemiş Anadolu ahalisini metallerden yapılan aletlerin henüz cilalandığı tarih evresinde hayal etmeye devam ediyor. Siyasal tercihlerine de bu yüzden dudak büküyor olmalılar.
İşte bu reklamcıların yaptığı sözkonusu reklamda; evlerden yapılan tüp siparişlerinin uydu aracılığıyla gezici araçlara ulaştırabilme teknolojisine hayret etmemiz bekleniyor. Tüp siparişi veren evin çatısındaki çanak antenleri beton ağaçların açtığı demir beyaz çiçekler zannedenler Aygaz’ın “uzay” teknolojisine de hayret edeceklerdir muhakkak. Bir de Eurovision Şarkı Yarışmalarında Bulgaristan’dan geçen uplinklerde neden artık kesinti olmuyor diye şaşıranlar kaldıysa, onlar.
Taraf, 03.02.2011