Hacire ananın Diyarbakır HDP binası önünde başlattığı eylem gündemin baş konularından biri oldu.
Hükümet ve çevresindeki ortakları bu eylemi ciddi anlamda destekleyip HDP’yi sıkıştırdıkları köşeden, siyaset oyun sahasından atmak istiyorlar.
HDP, CHP, İYİ Parti ve bazı sosyalist ve bazı liberal çevreler ise bu olayın HDP oylarıyla kaybedilen büyük şehirlerin intikamını almak, kayyım olayına duyulan tepkinin azaltılması ve kayyıma meşruiyet kazandırma operasyonu olduğunu dillendiriyorlar…
Bütün HDP binaları ve yöneticileri, özellikle Diyarbakır HDP binası 24 saat giren çıkanıyla, en küçük bir hareketiyle emniyet tarafından izlenen bir yer.
Kürt siyasi hareketinin merkezinde devletin bu gözlem ve izlemi yapması beklenen, olağan bir durumdur.
Binaenaleyh, oraya giren her çocuk ve diğer insanların kaydı devletin ilgili birimlerinin elinde olmalı. Eğer HDP binalarına bazı çocuklar girip çıkmıyorsa bu nasıl bir takiptir?…
Devlete ait bir görevi , bir siyasi partiye devretmek zaafiyettir. Kayıp çocukları devlet bulmalıdır . Tıpkı 12 Eylül 1980’de 1990’larda Toroslarla götürülüp göz altında kaybolan (kaybettirilen) gençlerin cesetlerinin bulunması, faillerinin saptanması gibi… PKK saflarına giden gençleri de engellemek ve bulmak devletin görevidir.
“Kayıp çocuklar” meselesi 1980 ihtilaliyle başladı.
Cumartesi anneleri hareketi bu ihtiyaçtan doğmuştu. Gelinen noktada, “devlet aklı”, genel bir hükümle, bütün Cumartesi annelerini PKK’li ilan edip coplarla, gazlarla sindirme ve çocuklarının “kemiklerini” Galatasaray Lisesi önünde arama eylemlerine yasak getirdi.
Bu anaların çocukları da PKK’li ise, bu analar da tıpkı Diyarbakırlı PKK’li çocukların anaları gibi çocuklarını arıyorsalar niye bu çelişkili tavır?
Şehit anasının, PKK’li ve Cumartesi annelerinin de yürek acısı aynı ve göz yaşı da aynıdır
Anne ayırımı yapmak vicdansızlıktır.
Evet, benim kanaatim odur ki dağa çıkan ya da çıkarılan çocukların bir kısmı, HDP gençlik faaliyetleri çerçevesinde, özendirilerek çıkarılıyor olabilir. Çünkü tabanları ortak, iç içe. Ama ekseriyetinin yaşanan olaylar neticesinde tepkisel olarak gittiğini düşünüyorum. Bu dönemde zorla dağa kaçırma eylemi absurd geliyor bana. Şu anda alana tamamen devlet hakim… Diğer yandan, Pkk’nin de uluslararası bir teşkilat kurduğunu unutmayalım. Kendi argümanlarıyla 40 yıldır propaganda yapıyor. Milyonları sürükleyen bir harekete katılımın olması olağan bir psikolojik, sosyal, politik bir olgudur. Şunun da altını çizmek yerinde olur. PKK’nin sahaya hakim olduğu yıllarda, “zorunlu askerlik – militan” götürdüğü de sır değildir. Ama bugün gidenler tamamen kendi rızalarıyla gidiyorlar.
Ha, özellikle 18 yaş altı çocukların “rızası” ne kadar “rızadır?” bu tartışılabilir…
Bu nedenle, reşit olmayan ve reşit olan insanların niçin “dağa” çıktıklarını anlamak gerekiyor.
Bazı insanlar dağa niye çıkıyorlar? Birçok farklı dinamik rol oynuyor.
1- Bir yakını devlet tarafından öldürülmüş, evi barkı yakılmışsa veya kötü muameleye tabi tutulmuşsa, (özellikle 90’lı yıllarda…)
2-Eğitimsiz, işsiz güçsüz ve bunalımdaysa, yani gençlik krizi yasıyorsa bir kaçış ve kimlik bulma aracı olarak “dağ” cazip geliyor olabilir.
3- PKK’ye sempati duyan bir kültürel iklimde yaşıyorsa ve “Dağ” “kahramanlık öyküleri” dinliyorsa , kendisi de öykülerden birisinin kahramanı olmak isteyebilir. Sosyo kültürel seviyesi düşük bir genç icin kısa yoldan kahraman olmak çok cazip gelebilir.
4- HDP’nin ve “sivil” yan kuruluşlarının yaptığı gençlik faaliyetleri içerisinde alt yapı oluşturulup gönderilebilir.
5- Ağır bir ruhsal bunalım yasıyor olabilir. İntihar etme dürtüsü varsa bunu, “kutsal bir dava”ya katılarak (ki IŞİD’e katılanlarda da bu çokça var…), orada ölerek ya da öldürerek realize edebilir.
6-Bir diğer faktör de geçmişten beri Kürtler aleyhinde gelişen hadiselere karşı ulusal bir bilinçlenme ve bunu temsil ettiğine inandığı silahlı örgüte katılarak ulusal mücadeleye katkı sunmak inancı olabilir.
Neticede birçok farklı sosyal kültürel, psikolojik, ekonomik, politik nedenle gençler dağa gidebiliyor.
Burada asıl görev topyekün toplumun ve yönetimindir. İşin kolayına kaçıp; siyasi partileri, emperyalizmi suçlamak sorunumuzu çözmüyor. Neden bu gençler dağa ve ölüme gidiyor (dağda ortalama yaşam süresi 3-6 yıl arasıymış) diye ciddi bilimsel araştırmalar yapıp bunları engelleyecek tedbirler almalıdır.
Kürt meselesini tamamen dış güçlerin çıkarıp manipüle ettiği iddiaları yaygındır. HDP’nin de PKK’ye eşit olduğu savları da dillendiriliyor.
Gerçek nedir?
1- İçte bir zemin yoksa hiçbir dış güç, sizde ciddi bir problem oluşturamaz. Bu eşyanın tabiatı ve sosyolojinin gereğidir.
2- Hepimizin şu soruya cevap vermesi gerekmiyor mu? HDP bu kadar terör destekçisi, hatta terörün ta kendisi bir partiyse,
A- 6 milyon vatandaş ki aileleriyle 10 milyonu aşar, neden HDP’ye oy veriyor? Halk terörist mi? Terörü mü destekliyor?
B- Yasalar HDP’nin bazı faaliyetlerini terör suçu kabul ediyorsa yönetim neden HDP’ye yaşam hakkı tanıyor?
Niye partiyi kapatmıyor?
Acaba HDP üzerinden siyasi ve sosyal rant mı devşiriliyor soruları akla geliyor.
Peki çözüm nerede aranmalı?
Çocukların dağa gitmemesi, dağdakilerin “düz ovaya” inmesi nasıl sağlanmalı?
Aklın mantığın, diplomasinin gereği, kiminle çatışıyorsan, kiminle sorun yaşıyorsan onunla masaya oturacaksın.
Geçmişte, Devlet ve Ak Parti bırakın HDP’yi, direkt Öcalan, Avrupa ve Kandil PKK’sı ve de Suriye YPG sorumlusu Salih Müslüm’le görüştü. İttifak yolları arandı. Barış süreci başlatıldı. Devlet ve Ak Parti terörü mü desteklemiş oldu?
Kiminle problem yaşıyorsanız , onunla müzakere etmeyip de kiminle yapacaksınız?
Bu müzakereleri sağlıklı yapmadığımız icin bugün ABD, RUSYA, AB, İran, Çin vs konuya müdahil oldu. Mesele bizim olmaktan çıktı. Artık Kürt sorunu uluslararası bir seviyededir. Bunun sorumlusu beceriksiz Ortadoğu politikasıdır. Ama hâlâ vakit tam geçmiş değildir.
Türkiye Osmanlı bakiyesi coğrafyada Suriye, Irak, İran ve Türkiye’deki Kürt’leri yanına alıp, Ortadoğu’nun en büyük gücü olabilir.
Neticede, kayyum olayları ertesinde başlatılan bu anneler eylemi masum ve meşru olarak başlamış fakat devlet tarafından desteklenip manipüle edilmiştir. Kayyuma duyulan öfkeyi yumuşatma atağıdır. Bir algı operasyonudur. HDP’yi kriminalize etmenin bir yoludur. HDP teröre bulaşıyorsa ve delil varsa yasalar işletilip kapatılmalıdır. Delil yoksa bu tarz operasyonlar 6 milyon oy veren halkın iradesini yok saymaktır antidemokratiktir. Annelerimizin devlete hesap sorması daha yerinde olur. İster HDP ister PKK veya başka saiklerle dağa çıkılıyorsa; bunun nedenlerini saptamak ve çözüm üretmek devletimizin görevidir.
Gerek PKK gerekse devlet annelerimizin göz yaşlarını istismar etmemelidir.
Ve Türkiye’de garip bir ilk de yaşanıyor. Sorunu çözmesi gereken devletin bakanları HDP önüne gidip oturma eylemi yapıp, konuşma yaptılar. Devletimizin saygınlığı ve ciddiyeti açısından üzücü bir resim olduğu kanaatindeyim.