Son yıllarda okuduklarım arasında beni en çok etkileyen kitaplardan biri, ABD’li akademisyen Arthur Versluis’in Yeni Engizisyonlar: Heretik-Avı ve Modern Totaliteryenizmin Entelektüel Kökleri adlı eseri. Engizisyonun mantığını, temelini, tarihî gelişimini ve günümüzde toplu veya kısmî hortlayışını merak eden herkesin okuması gereken bir çalışma. Bu kitabı fark eden, önemini anlayan ve bazı görüş ve tespitleri kendi görüş ve tespitleriyle çelişmesine rağmen Paradigma Yayınları’nı (o zaman) idare eden Prof. Dr. Hüsamettin Arslan’a çevrilip yayımlatılmasını öneren Doç. Dr. Bengül Güngörmez’i ve bu ağır metni başarıyla Türkçeye aktaran Dr. Mihriban Şenses’i can-ı gönülden tebrik ediyorum. Kitabı yayımlayan Hüsamettin Arslan hocayı ise rahmet ve minnetle anıyorum.
- Verslius kitapta başlangıçların bugüne heretik-avının izlerini sürüyor. Şüphe yok ki engizisyon Katolik düşüncesi içinde doğmuş ve kurumsallaştı. Temel özellikleri şunlardı: 1) Legal yapı içinde savcı ile hâkimi aynılaştırması, 2) Dini ve seküler gücü birleştirmesi, 3) Engizisyoncu mantıkta suç olan şeyin aslında düşünce suçu olması.
Engizisyon bir tür ideokrasi arayışının sonucu. İdeokrasi ise kriminal cezalarla takviye edilen bir doktrinler ve fikirler heyetine kayıtsız şartsız bağlılığın istenmesiyle ve tesis edilmeye çalışılmasıyla karakterize edilen bir yönetim biçimi. İdeokrasi tekçi ve totalcidir, ideolojinin hayatın her cephesinde bütünüyle tatbikinde ısrarlı ve kararlıdır. Plüralizmi, aykırı inancı ve düşünceyi lanetler. Bir kişinin veya grubun muhalif olmasına tahammül etmez ve onu ya ‘doğru’ yola getirir ya da tasfiye (daha doğrusu elimine) eder.
Engizisyon dinsel düşünce içinde doğdu. Dinler zorunlu olarak engizitörcü değil ama (Hristiyanlık ve İslam dâhil) dinlerde engizisyoncu şekilde yorumlanma kapasitesi var. Kendini Tanrı yerine koyup Tanrı adına bir dinî inanç ve toplumsal yaşama dair yargılama biçimini dünyada tesis etmeye yönelik her dinsel yaklaşım potansiyel engizitörcüdür. Bununla beraber engizisyoncu zihniyet dinlerle sınırlı kalmadı. Sekülerleşerek insanlara engizisyoncu din yorumcularının yaptığını mumla aratacak çapta zararlar verdi.
Versluis’in sözleriyle, bir modernite fenomeni olan totaliteryen devlet, “… seküler devletin hayatın bütün boyutlarına teşmilinden ibarettir ve bunu mümkün kılacak yegâne yol yalnızca tek bir muhalife ya da heretiğe bile tahammül edemeyen bir totaliteryen ideolojinin dayatılmasıdır. İdeokraside, ideokratlar en büyük suçlunun muhalif (olanlar) olduğunu düşünürler.” Çünkü muhalif “bizatihi kendi varlığıyla topluma empoze edilen totalistik yapının yalan olduğunu ifşa eden” kişidir.
Fransız düşünür J. de Maistre’de, bu modern seküler totaliterizme, yani faşizme ve komünizme uzanan engizisyoncu düşüncenin kuvvetli bir savunusunu buluruz. Özdeş Katoliklik zaviyesinden yazan Alman hukuk ve politika düşünürü C. Schmitt belki de 20. Yüzyıl’daki en önemli engizisyoncu figürdür. Ancak, totaliter düşünce geleneği sadece bu ikisiyle sınırlı kalmaz. Anti-heretik totaliteryenizm, geçen yüzyılın ABD’sinde Carl Raschke, Mike Warnke gibi isimlerde de yansır. Anti-heretik düşünce G. W. Bush gibi Amerikan başkanlarında ve Evanjelik Hristiyanların bir kısmında da yankılanır.
Buna rağmen, hiç kuşkusuz, heretik-avına ve total bütünleşmeye dayalı modern engizisyon 20. Yüzyıl’da en vahşi şekilde komünist rejimlerde, bilhassa Rusya’da ortaya çıktı. Rus bolşevizmi diğer komünist engizisyonlara ilham ve cesaret kaynağı teşkil etti. Neden böyle oldu ve gelmekte olan felaket niçin fark edilemedi?
Aslında felaketin gelmekte olduğunu fark edenler vardı ya ama sesleri duyulmadı ya da ne dedikleri anlaşılmadı. Büyük Rus yazarı F. Dostoyevski Karamazov Kardeşler romanında gelmekte olan Büyük Engizitör’ün haberini verdi. Dostoyevski’ye göre Roma Katolisizmi dünyevî-hukukî otoriteye odaklanmadığı için ruhanî otoritesini kaybetmişti. Ateist sosyalist despotizm romandaki Büyük Engizitör’e benzeyecek ve topluma toplum için en iyi olduğunu düşündüğü şeyi empoze etme peşinde koşacaktı.
Dostoyevski’nin haklı olduğunu 1917’de komünist saldırıya şahitlik eden Nicholas Berdyaev tespit etti: “Dostoyevski Ecinniler’de Rus Devrimi’nin demonik boyutunu peygamberane şekilde görmüştü [ve] Karamazov Kardeşler’de devrimin demonik metafiziğini [teşhis etmişti].” Berdyaev’e göre önemli olan komünizmin Katolisizmde köklerinin olup olmadığı değildir, heretik-avı dinamiğidir. Başka bir deyişle Engizisyonun köklerinde fanatizm vardır. Versluis Berdyaev’den şu önemli sözleri aktarır: “İnançlı, özverili, entelektüel bir insan fanatik haline gelebilir ve en köyü şekilde zulmedebilir. İnsanı göz ardı ederken Tanrı’nın yerine geçerek kendini koşulsuz Tanrı’ya ya da bir fikre adamak bir insanı Tanrı’nın zaferi ya da fikrin gerçekleşmesi için araca ve bir silaha dönüştürmektedir ve bu, bir fanatiğe -çıldırmış birine ve hatta bir canavara- dönüşmek demektir.”
Versluis’in işaret ettiği gibi, Berdyaev engizisyonu takviye eden psikolojik dinamiklerin farkındaydı. Yine Versluis’in seçtiği bir pasajda şöyle dedi: “Eski engizitörler yaptıkları acımasız şeylerin, işkencelerin, ateşe atmaların ve diğer şeylerin insanlık sevgilerinin bir tezahürü olduğundan emindiler. Onlar kurtuluş için cehennem azabını öngörüyorlardı; onlar ruhları, heresilerin ayartmalarından koruyorlar ve cehennem azabıyla tehdit ediyorlardı. İnsanı dünyevêi hayatta kısa çilelere/acılar tabi tutmak ebediyette daha fazla acı çektirmekten daha iyidir. Torquemada tamahkâr değildi, özverili bir adamdı; kendisi için hiçbir şey istemiyordu; kendisini bütünüyle fikrine ve imanına adamıştı: İnsanlara işkence ederek Tanrı’ya hizmet ediyordu; her şeyi yalnızca Tanrı’nın zaferi için yapıyordu ve hatta ılımlıydı; hiç kimseye garezi ve düşmanlığı yoktu ve kendi türünün ‘iyi’ bir örneğiydi. İmanından ve iyiliğinden emin bu tür “iyi” insanlardan biri de Dzerzhinsky idi; gençliğinde tutkulu, inançlı bir Katolikti ve gerçekten de keşiş olmak istiyordu. Bu ilginç bir psikolojik problemdir.”
Gerek tarihsel Katolik engizisyonu, gerek 20. Yüzyıl’ın faşist, Nazi ve komünist engizisyonları gerekse ABD gibi ülkelerde dahi daha hafif boyutlarda boy gösteren engizisyoncu zihniyet fanatizmin ürünüdür. Fanatikler düşmana ihtiyaç duyar, bir düşman yoksa düşman imâl edilir. Fanatik, ister kiliseye ister devlete ait olsun, mutlak, insanlık dışı sadakati saplantı hâline getirir. Fanatik her yerde şeytan görür. Fanatik ateşli olduğu kadar kibirlidir de. Hakikatin avcunun içinde olduğunu düşünür. Sağ ve sol fanatikler, dinsel ve seküler fanatikler birbirlerini hakikati reddetmekle, toplumu ifsat etmekle, düzeni ve birlik ve beraberliği bozmakla itham eder. Engizitör olarak heretikleri yok etmeye ruhen hazırdır ve imkân ve fırsat bulursa bunu fiilen yapmaya da koşacaktır.
Yaşadığınız ve çalıştığınız yerlerde, arkadaş çevrenizde, sosyal medyada ve başka ortamlarda etrafınıza dikkatle bakın. Engizitöre dönüşme potansiyeli taşıyan, solcu ve sağcı, dinist veya laisist, hemen her meşrepten fanatik şahıslar görmekte, maalesef, çok zorlanmayacaksınız.
13 Haziran 2019