‘Demokratik açılım’ın faydaları ortaya dökülmeye başladı. Bunda CHP’li Onur Öymen’in rolü büyük. Sergilediği muhalefet tarzıyla açılıma ciddi destek verdi, kutlamak gerek. Açılım politikasının alternatifinin ne olduğunu bir kez daha hatırlattı; ‘ya açılım ya katliam’.
Onur Öymen sayesinde bir haftadır Dersim katliamını konuşuyor Türkiye. Mağaralarda zehirli gazla öldürülenler, boş çuval gibi süngülenenler, köyleri bombalananlar, yağmalanan yetimler, idam edilip cesedi yok edilen Seyid Rıza ve arkadaşları, sürgün edilen kalanlar… Mağdurları anmakla da kalmadı tartışmalar: Katliamda Atatürk’ün rolü neydi? Emri o mu vermişti? Operasyon planının başında o mu vardı?
Kısaca Öymen’in açtığı Dersim konusu üzerinden tek parti rejiminin faşizan politikalarını bir kez daha hatırladık. ‘Halka karşı’ kurulan, halkı tepelemeye ayarlı, boyun eğmeyince de halkı yok etmeye kararlı bir rejim gördük. Daha da vahimi, böyle bir rejime, azınlıkta da kalsalar, hâlâ heveslenenler olduğunu…
Sonuçta hayırlı oldu, faşizmi ve zulmü savunmanın giderek zorlaştığı anlaşıldı. CHP yönetimi korumaya devam etse de Onur Öymen, bu günleri, bu tepkileri unutamayacak, Hitler bıyıklı fotoğrafları rüyalarına girecek. Belki kendisini bile korkutacak…
Aslında tepki sadece Öymen’in ifadesine yönelmedi. 1930’lu yıllarda Dersim halkına yapılanlar da lanetlendi. Başbakan Tayyip Erdoğan, 1937-38 olaylarını ‘Dersim katliamı’ olarak adlandırdı. Başbakan daha önce, ‘Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Aslında bu, faşizan bir yaklaşımın neticesiydi’ dediğinde yeri göğü inletenler bu söze ses çıkaramadılar. Bugün, geçmişi topyekun savunma reflekslerine düşmek yerine ‘katliam’a katliam diyebilen bir başbakan var. Daha ne olsun?
Bu çok önemli, çünkü geçmişteki ‘faşizan yaklaşımlar’ı sorgulamadan ne demokratikleşme mümkün ne de ‘açılım’.
Geçmişle yüzleşmenin ‘demokratik açılım’a nasıl evrildiğini Dersim tartışmalarının sonunda görme şansımız var. Nasıl mı?
Dersim halkına ‘Dersim’ adını derhal iade ederek…
Eğer Başbakan Dersimlilere zulüm yapıldığını düşünüyorsa, bu zulmün bir parçası da ‘devletin el koyduğu’ Dersim adıdır. Bu ad halka iade edilebilir ve edilmelidir de. Üstelik, aradan geçen onca yıldan sonra geri çevrilebilecek, ortadan kaldırılabilecek tek zulüm budur. Hem, ‘demokratik açılım’ın ruhu da bunu gerektirir.
1935 tarihinde çıkarılan kanunla adı değiştirilen, adeta özel bir baskı rejimi kurulan Dersim hakkında hemen yeni bir kanun çıkarılmalı; ‘Tunceli İlinin Adının Dersim Olarak Değiştirilmesine İlişkin Kanun’. Tek maddelik böyle bir kanunu çıkarmak zor değil.
AK Parti yönetimi gecikmeden harekete geçmeli; CHP, DTP ve hatta MHP’den de imzalarla böyle bir kanun tasarısını hemen Meclis gündemine getirmeli. Onur Öymen’e rağmen, belki de onun sayesinde CHP’den destek bulacağını sanıyorum bu girişimin.
Böylece ‘açılım’ fiilen başlamış olur, hem belki de CHP’nin desteğiyle. Bu fırsat, böyle bir ‘açılım ilk hamlesi’ kaçmaz. Neredeyse toplumsal bir uzlaşma var Dersim halkına 1937-38’de yapılanların yanlış olduğu konusunda. Bu yanlışlıktan dolayı sembolik bir özür anlamına gelir Dersim adının iadesi.
Kürt ve Alevi açılımlarının ‘demokratik açılım’ şemsiyesi altında kesiştiği bu konuya el atan, çözen bir irade açılım sürecinin uygulanabilir olduğu da ispat etmiş olur; Kürt açılımı da Alevi açılımı da fiilen başlar.
Burası Dersim. Koyun adını şehrin. Ne geçmişin yanlışlarına ne bugünün hatalarına sessiz kalmayan, geçmişiyle yüzleşen, halkıyla barışan Türkiye’yi yaratın. CHP’nin bile artık bu saatten sonra karşı çıkamayacağı bu adımı atın. Dersim’i Dersim yapın. Sizden istenilen bu kadar ‘basit’ bir şey. Buna da cesaretiniz yoksa geriye ne kalır ki?
Zaman, 20.11.2009