Depresyon Aile Yaşamını Nasıl Etkiler?

Otuzlu yaşlarında, bakımlı, kendisini rahat ifade eden bir hanımefendi şöyle diyordu: “On yıldır evliyim, eşimle çok sevişerek evlendik. Her evlilikte olduğu gibi ufak tefek sorunlarımız oldu. Ama hep konuşarak çözdük. Fakat son zamanlarda çözemiyoruz. Her dediği bana batıyor, ona karşı bir şey hissetmiyorum. Geçmişteki yaşadığımız ailevî problemler aklıma geliyor ve öfkeleniyorum, onun ailesinden taraf olduğunu düşünüyorum. Bazen ayrılmayı dahi düşünüyorum. Aileme ve arkadaşlarıma açtığımda; hayret ediyorlar! ‘Aklından zorun var’ herhalde diyorlar…”

Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, birçok kadın depresyonda eşine karşı kinlenir, öfke duyar, kızar, boşanmak ister. Eğer sırf yukarıdaki anlatımı esas alır ve kişiyi depresyon açısından sorgulamazsanız büyük hata yaparsınız. Olayı sadece ailevî bir mesele olarak görür çıkmaza girersiniz.

Depresyon kadınlarda üçte iki oranında daha çok görünür.

Eşler arasındaki sorunlar, depresyon nedeniyle abartılı hale gelebilir. Normal zamanlarda tolere edilen, üzerinde durulmayan, hatırlanmayan mevzular tartışma konusu olabilmektedir. Depresyon belirtilerini ve şikâyetlerini yaşayan bir birey; ilaç ve terapiyle normale döndüğünde ise, şöyle konuşmaktadır: “Kendime hayret ediyorum. Eşim çok iyi birisi, nasıl onun hakkında böyle negatif düşünmüşüm. O aynı insan, ama ben değiştim. Aslında her şeye karşı bir umutsuzluğum ve bıkkınlığım vardı. Tahammülsüzdüm. Hiçbir şeyden zevk alamıyordum. Şimdi normale döndüm…”

Tabiî, depresyon giren bir erkek için de benzeri durumlar geçerlidir.

Lakin eşler arası her sorunu, depresyon kaynaklı görmemek lazım. Burada özellikle, depresyona bağlı olanlar üzerinde durmaktayız.

Depresyonda olan birisi alıngan, kırılgan, hassas, duygusal, sinirli, sıkıntılı, tahammülsüz olabilir. Doğaldır ki, bu özellikleri taşıyan birisi, kişilerarası ilişkilerinde problemler yaşayabilir. Başkasına söylenen bir sözü üzerine alabilir. Eskiden “kaldırdığı” şakaları ciddiye alabilir ve kırılabilir, tepki verebilir, küsebilir.

Diğer yandan, azalan enerji ve motivasyon kaybı nedeniyle, her şey ağır gelmeye başlar. Ütü, yemek yapma, bulaşık, ev işleri vs. hepsi kişinin gözünde büyümeye başlar. Çocukların istekleri ağır gelir. Bağrışmaları, koşuşturmaları yorar ve anneyi sinirlendirir. Önceden çocuklarına şiddet uygulamayan anneler şiddete başvurur olur. Bir taraftan da vicdan azabı çekerler. Kendi kendine ‘bir daha yapmayacağım’ diye söz verirler ama başaramazlar. Bu suçluluk duygusu yaratır. Bazen saatlerce yatar, hiçbir şey yapamazlar. Evde yatan erkek depresyon hastasıysa bu daha çok sıkıntı yaratır. İşine “gitmeyen”, eşine, çocuklarına ilgi gösteremeyen bir erkek tepki toplar. Toplumsal roller ve depresyon konusundaki bilgisizlik nedeniyle erkek “değerinden” düşer.

Bazı eşler, eşinin “numara/rol” yaptığına inanır. Onun sorumluluklardan kaçtığını ima eder.  Bunu anlamanın en güzel yolu; o insanın geçmiş yaşam ve davranışlarına bakmaktan geçer. Bugüne kadar, çalışkan ve sorumluluklarını bilen birisi idiyse, şu andaki durumu rol değildir. Depresyona bağlı bir geri çekilme ve atıl kalma durumudur. Depresyon bir çeşit “tükenmişlik” sendromudur. Doğru teşhis ve tedaviyle depresyondan tamamen kurtulup eski yaşama dönmek mümkündür.

Depresyonda iken cinselliğe karşı da soğuma, bazen tiksinme baş gösterir. Bundan dolayı da eşler arasında ciddi tartışmalar, kırgınlıklar baş gösterebilir. Bazı kadınlar;  eşleri kendilerine “dokunmasınlar da”, “ nereye giderlerse gitsinler” psikolojisine kapılırlar.

Depresyonlu Eşe Nasıl Davranılmalı?

– Ona daha çok zaman ayırılmalı.

– “Bir şeyin yok, kafaya takıyorsun, tembelleştin” gibi laflar edilmemeli.

– Ev işleri ve diğer sorumlulukları konusunda ona yardımcı olunmalı.

– Fazla zorlamadan sosyal, sportif ve kültürel aktivitelere teşvik edilmeli.

– Arada, sessiz-sakin ve kendi kendiyle, başbaşa kalmasına müsaade edilmeli.

– “Ne hissediyorsun, neler yaşıyorsun? Senin için neler yapabilirim” şeklinde içten yaklaşımlarda bulunulmalı ve yapılmalı…

– Cinsellik konusunda zorlanmamalı, sabır edilmeli.

– Eskiden hoşlandığı, mutlu olduğu ortamlara götürülmeli, ama zorlanmamalı…

– Alıngan ve kırılgan olduğu dikkate alınarak,  konuşmalarda yeni bir üslûp benimsenmeli. Verdiği tepkilerden yola çıkarak, konuşmalarımıza yeni ayarlar yapmalıyız.

– Doktora gitmiyorsa, teşvik edilmeli. Gidiyorsa mutlaka ona eşlik edilmeli. Kendisini yalnız hissetmemeli.

– En önemli şey, onu gözlemlemek ve anlamaya çalışmaktır. İyi niyetle, sabırla, metanetle ve tıbbî yardım alarak depresyondan çıkacağına inanmaktır.

– Unutulmamalıdır ki, eş ve yakınlarının desteğini alan hastalar daha çabuk düzelmekte ve hayata yeniden MERHABA demektedirler.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et