Demokrasi şiddetle nasıl mücadele etmeli?

Eğer demokratik bir rejimle yönetilen ülkede şiddete başvuran gruplar kamu yaşamını tehdit ederse ne yapılmalıdır? Demokratik olsun ya da olmasın her devlet silahlı şiddete karşı tepki gösterir. Ancak tepkinin türü ile rejimin niteliği arasında bir ilişki bulunmaktadır.

Demokratik rejimler şiddete karşı tepkilerini hak ve özgürlükler en az zarar görecek şekilde gösterirler. Demokratik kurumlar çalışmalarına devam eder, toplumdaki farklı kesimler ya da çevreler kendi görüşlerini serbestçe paylaşırlar, güvenlik nedeniyle yapılan müdahalelerin orantılı olmasına azami özen gösterilir. Devlet görevlilerinin kin, nefret, intikam gibi duygularla hareket etmesi önlenir. Hak arama yolları açıktır, yargı vatandaşların hak ve özgürlüklerini korur. Şeffaflık en geniş biçimde sağlanmaya çalışılır. Olağanüstü gelişmeler ortaya çıktığında ek önlemler alınabilir, ancak bu ek önlemlerin de bireylerin hak ve özgürlüklerine getireceği sınırlamalar titizlikle gözden geçirilir. Tüm bu nitelikler demokratik olmayan rejimlerce gözetilmez.

Eğer şiddetin kaynağında etnik temelli sorunlar yatıyorsa ve silahlı şiddet grupları eylemlerinden vazgeçmeye yanaşmıyorsa kısa sürede nihai barışın sağlanması mümkün olmayabilir. Ancak böyle bir durumda devletin bir yandan şiddetle mücadele ederken öte yandan ihtiyaç duyulan reformları yapması, demokratik süreçlerin iyileştirilme ihtiyacı varsa bu ihtiyaca cevap vermesi, hatta anayasal çerçeveyi değiştirmesi mümkündür. Bu faaliyetler şiddet yanlılarının toplum üzerindeki etkilerinin azalmasına bir zemin hazırlar.

İspanya’nın 1970’lerin sonunda giriştiği demokratikleşme süreci bu anlamda yol gösterici güzel bir örnek sunmaktadır. Baskıcı Franko rejiminin ortaya çıkardığı önemli toplumsal sonuçlardan biri Bask bölgesindeki ayrılıkçı ETA örgütünün doğması olmuştur. Diktatörlük döneminde şiddet gün geçtikçe daha da geniş bir alana yayılmıştır.

Franko sonrası demokratik İspanya döneminde hükümetin girişimlerine rağmen ETA şiddeti ortadan kaldırılamamış, örgüt kanlı eylemlerini demokrasi döneminde de sürdürmeye devam etmiştir. Bu ortamda Başbakan Suarez’in politikaları şiddetin sonlanması için belirleyici olmuştur.

Suarez parlamentodaki muhalif partilerine kapsayıcı bir yaklaşım geliştirmiş,  onları birlikte reform yapmaya ikna ederek yeni bir anayasal düzen oluşturmayı başarmıştır. Suarez’in bu dönemdeki temel amacı siyasi istikrarı ve iktisadi büyümeyi sağlamak olmuştur.

Hükümet bu demokratikleşme ve yeni anayasal düzen oluşturma çabaları yanında, başta Bask olmak üzere etnik kökeni farklı bölgelerin şiddete karşı çıkan kanaat önderleri ile diğer kesimlerin önde gelenlerini buluşturmuş, bu gruplar arasında ortak değer ve kuralların oluşmasını sağlayacak sıcak ilişkilerin kurulmasını sağlamıştır. Kalıplaşmış davranış biçimlerinin kırılması, kapsayıcılık, sesini duyuramayana olanak verilmesi ve iletişim kanallarının çoğaltılması sonucunda şiddet savunucuları toplumsal desteklerini zaman içinde yitirmişlerdir. Şiddet belki 90’lı yılların sonuna kadar devam etmiş ama her geçen gün gücünden bir şeyler yitirmiştir.

Türkiye’de son dönem yükselen şiddet dalgası İspanya’dan farklı boyutlara sahiptir. Ortadoğu’nun istikrarsız ortamı, bölgenin bir uluslararası siyasi mücadele alanı olması, sorunların coğrafi kapsamının genişliği temel farklılıklardır. Ancak bu farklılıklara rağmen İspanya örneği bize demokratik bir ülkenin şiddetle mücadelesinin çok önemli anahtarlarını sunmaktadır: Şiddete karşı olan her kesimle diyalog, farklı kesimlerin ortak değer ve kurallarda uzlaşması ve reformların sürdürülmesi.

Yeni Yüzyıl, 22.01.2016

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/demokrasi-siddetle-nasil-mucadele-etmeli-1027

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et