Bizi zorla aydınlatmayı üstlerine vazife edinenler bu kez başardılar:
Genelkurmay’da hazırlanan “AKP’yi ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı” ile gerçekten aydınlandık.
Aslında öteden beri bu ülkede iktidarını toplumun bölünmüşlüğü üzerine kuran derin güçler olduğunu biliyorduk.
Ayrıcalıklı zümrenin ve onun ittihatçı siyaset geleneğinin, toplumsal dokuyu bozma pahasına milleti birbirine düşürmek için her şeyi yapabileceğini biliyorduk.
Çünkü toplumun rızasına dayanmayan bütün rejimlerin, onun bölünüp çatışmasına bel bağlamaya mahkum olduğunu biliyorduk.
Alevi-Sünni çatışmasında da böyle derin bir arkaplanın varlığını biliyorduk.
Çorum ve Maraş katliamlarının durduk yere yaşanmadığını ve göründüğünden ibaret olmadığını biliyorduk.
Ve en son Sivas Katliamının da, onun hemen ardından yaşanan Başbağlar Katliamının da derin bağlantılarını duyuyor, hissediyor ve konuşuyorduk.
Benzer cinayetlerin, örneğin 6-7 Eylül Olaylarını tertipleyen derin odakların daha sonra yaptıklarını “mükemmel bir organizasyon” olarak tanımladıklarını hatırlıyorduk.
Kısacası bu ülkedeki “devlet geleneği”ni biliyor, birbirimizle konuşuyor, ama belgesini bulamıyorduk.
***
Şimdi öğrendik ki, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde mezhep ayrımcılığını körüklemek için hazırlanan bir plan açığa çıkarılmış.
Plana göre “ihbara dayalı” ev baskınları yaptırılacak ve “Fethullahçıların” evlerinde silah bulunması sağlanacakmış.
Ama daha vahim olanı var.
Silahtan çok daha tehlikeli olan başka.
Albay Dursun Çiçek’in imzası olduğu kanıtlanan o rezil planda bu tezgah şöyle kuruluyor:
“Ev baskınları kapsamında Alevi düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgelerin bu evlerde bulunması sağlanacaktır”.
***
Yapılmak istenen belli değil mi?
Alevilerde Sünni korkusu canlı tutulacak, böylece onların denize düşüp oligarşiye sarılmaları sağlanacak.
Aleviler kendi halkına karşı tezgah kuran bir düzenin teminatı olacak, “tampon” olarak kullanılıp ezilecek, Sünniler bütün sıkıntılarının nedeni olarak kendilerini “rejimin sigortası” sanan Alevileri görecek ve ittihatçı gelenek iktidarını koruyacak.
Toplumun birbirine karşı güvensizliğinden birileri iktidar devşirecek.
***
Eğer bu ülkede zerrece bir hukuk varsa Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un görevden alınması; bu planı yapanın da yaptıranın da yargılanması şart.
Ama bu yetmez.
Şimdi geçmişe bakıp, katliam boyutlarına varanlarından başlamak üzere, Alevi-Sünni çatışmalarının tamamının dosyalarını yeniden açmak gerek.
Bu belge ifşa edildiği için uygulanmamış olabilir, ama şu soruları mutlaka sormak gerek:
Adı ne olursa olsun, bu tür “andıç”, “lahika” veya “plan”lar ilk değilse, geçmişte onlardan kaç tane hazırlanmış ve kaç olayda uygulanmıştır?
Böyle bir tezgah kolektif bir “çalışma”yı gerektirdiğine göre, uygulamaya bürokrasinden, Alevi ve Sünni kesimden, basından ve siyasetten kimler, plandaki ifadeyi kullanacak olursak hangi “kilit haberleşmeciler” katılmıştır?
***
İmzanın kendisine ait olduğu belirlenen askerin ifade vermeye çağrıldığı halde gitmemesi, onun korunduğu izlenimini güçlendiriyor.
Bu durumda Başbuğ görevden alınıp, cuntacılar son elebaşına kadar ortaya çıkarılıp, Yunanistan’da olduğu gibi yargı önüne çıkarılıp cezalandırılmadıkça, bu soruların cevaplarını merak etmeye devam edeceğiz.
Şimdi eski dosyaları açmanın tam zamanı.
Tarih çalışması olsun diye değil, intikam için değil, bugünü ve geleceği kurtarabilmek için açmanın zamanı.
Aksi halde biz beklerken, birileri yeni planlarla yaşama hakkımızı ve barışımızı yok etmeye devam edecek.
Star, 03.11.2009