24 Ekim’de Kurultay için mahkeme ne karar verecek bilmemiz imkânsız. Fakat olası senoryalar üzerinden değerlendirme yapacak olursak; 24 Ekim’de “Mutlak Butlan” kararı çıkarsa, Sayın Kemel Kılıçdaroğlu yeniden partinin başına geçerse bu dönemi 2. Kemalist dönem olarak adlandırmak sanırım abartı sayılmaz.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Genel Başkan Sayın Özgür Özel’in ifadesiyle “43 yıl aradan sonra Türkiye’nin en yüksek oy oranına sahip parti” hâline gelmiştir. Bu başarı, partinin tarihsel konumunu güçlendirmiş olsa da içsel çatışmalar ve ideolojik gerilimler açısından yeni sınavları beraberinde getirmiştir. CHP’nin uzun süreli “muhalefet partisi” kimliği, iktidara yürürken parti içi çekişmeler ve yönetim krizleri olarak tezahür etmektedir.
Kurultay ve Parti İçi Çatışmalar
4-5 Kasım 2023 Kurultayı ile başlayan süreç, mahkemeye taşınmış ve İstanbul İl Başkanlığı’na ilişkin kararlar, CHP’deki güç dengelerinin ve parti içi çatışmaların boyutlarını ortaya koymuştur. İstanbul İl Başkanlığı’nın mahkeme kararıyla geçici olarak Sayın Gürsel Tekin’e devredilmesi ve Kurultay için 24 Ekim’deki, mahkeme kararlarının beklenmesi, CHP’deki mevcut gerilimi artırmıştır. Bu bağlamda, partide uzun süreli istikrar ve planlı siyaset üretmek, mevcut yapısal dinamikler nedeniyle zordur.
İç Muhalefet ve Ayrışma Riskleri
Kılıçdaroğlu’nun yeniden Genel Başkan olarak CHP’nin başına geçme ihtimali, parti içindeki kavgayı derinleştirme ve ayrışma potansiyeline sahiptir. CHP’deki en temel risk, parti içi muhalefet ve olası ayrışmalardır. Sayın Özgür Özel ve Sayın Ekrem İmamoğlu çevresinde konuşulan ve kamuoyuna yansıyan ayrılık senaryoları, partinin ideolojik ve yapısal sınırlarını test etmekte ve CHP’nin tek parti olarak devam etme olasılığını zayıflatmaktadır.
CHP’nin mevcut liderliğinin, Sayın İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığını seçime yıllar olmasına rağmen önceden açıklaması üzerine, olası parti içi çekişmelerden dolayı bir yol kazasına karşı ön alma hamlesi CHP’de işler mi? CHP’nin tarihine bakıldığında, uzun vadeli siyasi kariyer planlaması yapmanın her zaman zorlu olduğu görülmektedir. 1999 seçimlerinden sonra Baykal’ın istifası ve 2000 kongresinde yeniden seçilmesi, bunun somut bir örneğidir. Bu bağlamda, CHP’nin en büyük rakibinin CHP’nin kendisi olduğu söylenebilir.
Sonuç ve Değerlendirme
CHP, tarihsel sorumluluğu ve iç dinamikleriyle yüzleşirken, Kılıçdaroğlu’nun yeniden Genel Başkan olarak partinin başına geçmesi, partiyi kapsayıcı ve tek çatı altında tutma kapasitesini test edecektir. Ancak iç çekişmeler ve yaşananlar, CHP’nin bir yol ayrımına geldiğini göstermektedir. İktidar olmayı hedefleyen “Özel–İmamoğlu” ikilisinin yerel seçimlerden aldığı destekle yeni bir parti kurma ihtimali güçlenmektedir. Mahkeme kararıyla Kılıçdaroğlu’nun yeniden Genel Başkan olması, bu ayrışmanın fitilini ateşleyecektir. CHP’de, yarın için plan yapmak bugün itibarıyla zordur.
24 Ekim’ de ne karar çıkarsa çıksın, CHP’lilerin birbirlerine yönelttikleri suçlama ve eleştirilerden sonra hiçbir şey olmamış gibi davranma, bir arada-aynı çatı altında kalma ve birlikte siyaset yapma ihtimali kalmamıştır. İl başkanlığı üzerinden yürütülen gerilimin kodları irdelendiğinde, CHP Genel Merkez liderliğinin uzlaşma değil, vuruşarak ayrılma stratejisi olarak okunabilir mi? Ok yaydan çıkmıştır. Yunus Emre’nin “bir ben var, benden içeri” sözü, CHP’ye uyarlandığında, “bir CHP var, CHP’den içeri” hâline gelmektedir.
Bir soruyla yazıyı sonlandırmak isterim. 24 Ekim’de, Kurultay için “Mutlak butlan” kararı çıkarsa, buna; “Kılıçdaroğlu ve ekibi” mi yoksa “Özel-İmamoğlu ve ekibi” mi daha çok sevinir veya üzülür?

