CHP şaşırtmadı

 

Anadilde savunma hakkıyla ilgili Meclis görüşmesinde ön plana çıkan şey, CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler’in konuşması oldu.

Evet, açıklama frapandı; Meclis’i kızıştırmaya, manşetlere oturmaya uygundu. Ama günün en önemli olayı değildi.
Önemli değildi çünkü biz Kürt politikasında CHP’deki ulusalcı kanatla MHP arasında zerrece fark olmadığını çoktandır biliyoruz. Birgül Ayman Güler konuşmasıyla bu durumu bir kez daha teyit etti. “Türk sorunu doğar”klişesini tekrarlayarak, “artık saldıran taraf olacaklarını”ilan ederek, MHP’yle söylemlerinin ve politikalarının tamamen üst üste oturduğunu ortaya koydu.

Asıl önemli olan, CHP’nin ana dilde eğitim hakkına karşı oy kullanmasıydı. Çünkü bu karar Kılıçdaroğlu’nun ulusalcı kanada teslim oluşunun ilanıydı.

Kredi bu kadar mıydı?

Dikkatinizi çekerim; görüşülen konu federatif yapı değildi; Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık ibaresinin Anayasa’dan çıkarılması ya da anadilde eğitim hakkı gibi nispeten zor ve tartışmalı bir konu da değildi. Çok basit, çok normal, birazcık demokrasi anlayışı olan herkesin hiç düşünmeden destekleyeceği bir reformdu. Kılıçdaroğlu’nun parti içindeki “iktidarı” bu kadarcık bir reforma imza atmaya bile yetmedi; gitti ulusalcıların peşine takıldı ya da şöyle diyelim, tarihi köklerinden, tek parti döneminden kalma şoven milliyetçi geçmişinden kopamadığını, kopamayacağını bir kez daha gösterdi.

“Şaşırt bizi CHP”

Peki o zaman, aylardır tekrarlanıp duran “çözüm sürecine destek” lafları nereye gitti? Açılan kredi daha başlamadan bitti mi? Bu kadarcık mıydı “yeni” CHP’nin barutu?

İmralı’yla görüşmelerin başlamasının ardından 5 Ocak tarihinde yazdığım yazımın başlığı “Şaşırt bizi CHP”idi.

O yazıda şöyle demiştim:

Kılıçdaroğlu’nun İmralı ile görüşmelere olumlu baktığını söylemesi beni bir parça umutlandırsa da CHP’nin bu konuda şimdiye kadar izlediği siyaseti düşündüğümde endişelerim ağır basıyor. Zira CHP bu konuya şimdiye kadar sadece ve sadece AK Parti’yi zayıflatmak açısından baktı. Kafa yorduğu tek nokta, Kürt sorununun AK Parti iktidarı döneminde çözülmesini engellemek oldu. Kılıçdaroğlu, AK Parti Türkiye’nin boğazını sıkan bu sorunu çözerse onu bir daha iktidardan indirememekten korkuyor. Siyasi rekabeti düşmanlık olarak algılayan ve ‘düşmanımın lehine olan her şey benim aleyhimedir’ mantığına dayanan bu çizgi CHP’yi tarihinde yaşayabileceği en büyük sıçramadan mahrum bırakıyor.” 

Ve şöyle devam etmiştim: ” Oysa Kılıçdaroğlu elini taşın altına koymaya ve AK Parti’yle birlikte çalışmaya cesaret etse, elde edeceği politik kazanç şu anki mızmız engelleme politikasından yüz misli fazla olur.”

CHP maalesef bizi şaşırtamadı. Kılıçdaroğlu’nun ipiyle kuyuya inilmeyeceğini bir kere daha gördük.

Başbakan’ın Kürt sorununu çözmek ve terörü bitirmek üzere giriştiği tarihi atak o kadar büyük bir heyecan yaratmış, o kadar geniş bir kamuoyu desteği bulmuştu ki, Kılıçdaroğlu’nun bu sürece doğrudan karşı çıkmak gibi bir alternatifi yoktu. Destekler gibi yapıp yan çizmek tek seçenekti, o da bunu yaptı. Ve daha ilk adımda yaptı.

Böylece başa döndük. MHP-CHP ittifak halinde karşı cephede. BDP’nin ne yapacağı belli değil. AK Parti yine yalnız… Tek başına devasa bir problemi çözmeye çalışıyor.

Tek dayanağı arkasındaki büyük halk desteği. Sağduyulu milyonlar gözünü ona dikmiş, umutla bekliyor. Ne yaparsa onlara dayanarak yapacak…

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et