PKK (ve uzantıları HDP, Kandil, KCK vs.) saflarından birkaç defa üst üste CHP’ye ortak hareket etme, AK Parti’ye ve Erdoğan’a karşı ittifak kurma, ‘demokrasiyi kurmak’ için birlikte mücadele verme çağrısı geldi. Bazı PKK sözcüleri CHP’nin ve Kürtlerin İstiklâl Savaşı’nda beraber olduğundan bahsederek muhtemel bir ittifaka tarihî bir zemin ve meşruiyet kazandırmaya da çalıştı. Bu çağrılar ne anlam taşıyor? CHP ile PKK arasında herhangi bir benzerlik veya ortaklık var mı? Bu ikisi bir ittifaka girebilir mi?
CHP büyük bir parti. Ülkenin her yerinde teşkilâtlı. Milyonlarca üyeye ve seçmene sahip. Sıkı bir monolitik bütün değil, içinde değişik gruplar var. Bu hiziplerin hepsinin ve her CHP’linin PKK’ya sempati duyduğunu ve PKK ile kurulacak bir ittifaka sıcak bakacağını söylemek haksızlık olur. Ancak, Parti içinde gitgide ağırlık kazanan, taban üzerinde değilse bile yönetimde ağırlığı artan bir grubun gerek AK Parti ve Erdoğan antipatisi gerekse ideolojik benzerlik ve kesişmeler yüzünden PKK’ya birçok bakımdan müspet veya gittikçe azalan ölçüde eleştirel baktığı da bir vakıa.
Aslında tüm siyasal aktörler ve örgütler arasında az veya çok benzeşme veya kesişme noktaları bulunabilir. CHP ile PKK arasında da. Her ikisinin de meşru bir partiyi, hükümeti ve Cumhurbaşkanını hedef hâline getirmesi gerçeğini -yani ortak rakiplerinin onları aynı kulvara doğru ittiğini- bir yana bırakalım. Sözü edilen aktörlerin düşünce, ruh, amaç dünyasında ortaklıkların olup olmadığına göz atalım.
Bunu yapınca CHP ile PKK arasındaki benzerliklerin ilk bakışta sanılacaktan daha fazla olduğunu görebiliriz. CHP de PKK da siyasî yelpazenin solunda yer almakta. Solculuklarında daha ziyade bir derece farkı var. CHP sosyal demokrat olduğunu söylüyor, PKK ise ortodoks sosyalist. Her ikisi de gerekirse gayri meşru yol ve yöntemlerin hasımlaştırdıkları, düşmanlaştırdıkları rakiplerine karşı kullanılmasına razı ve istekli. PKK silahlı mücadele dediği terör eylemleri yoluyla ülkeyi yönetilemez ve yaşanamaz hâle getirerek hükümeti devirmekten söz ediyor. CHP ise hem Gezi’de hem 17/25 Aralık operasyonlarında hükümeti demokrasi dışı yollarla devirme çabalarını destekledi. Gezi’de zaten merkezdeydi ve Gezi toplumsal tabanı itibariyle demokrasiye bir CHP isyanıydı. CHP 17/25 Aralık’ta ve sonrasında Otonom Yapılanma’nın yörüngesinden hiç ayrıl(a)madı. AK Parti’ye karşı OY tarafından sağlanan operasyon amaçlı bilgi ve materyali siyasî kavgalarında araç olarak kullanmaktan hiç çekinmedi.
CHP de PKK da organik toplum anlayışına sahip. Her ikisi de toplumu değer ve amaç bütünleşmesi sağlanmış bir varlık olarak görüyorlar. İdeal birey ve toplum tiplemesi yapıyorlar. İdeal bireyi ve toplumu yukardan aşağı kamu zoruyla yaratma ve kurma teşebbüsünü meşru ve gerekli görüyorlar. Bu anlamda kurucu rasyonalistler. Toplumların sıfırdan, önceden hazırlanmış bir plana/formüle göre inşa edilebileceğine ve ‘yanlış’ toplumsal grupların çeşitli yönlerinin mütehakkim bir siyasî otorite tarafından törpülenebileceğine –hatta bunun şart olduğuna- inanıyorlar. CHP’nin de PKK’nın da tarihi bu anlayışa sahip olduklarını ispatlayan çeşitli çapta birçok olayla dolu.
CHP’nin PKK’yla açık bir işbirliğine toplumsal tepkiden korkacağı için gir(e)meyeceğine inanıyorum. Ama bu parti içindeki bazı kişi ve gruplar PKK ile değişik şekillerde ve derecelerde beraber hareket etmeye yönelebilir. Böyle bir işbirliğinin ideolojik, zihnî ve psikolojik alt yapısı mevcut. Bu elbette sadece Türkiye değil CHP için de vahim bir durum teşkil eder. Böyle bir felaketin ortaya çıkmasını önlemek ise gerçekten demokrat ve sağduyulu olan CHP’lilere düşer.
Yeni Yüzyıl, 24.03.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/chp-pkk-ortakligi-mi-1774