Erken seçim olur mu olmaz mı bilemem ancak görünen gidişat bizlere CHP’nin her iki duruma da hazır olmadığını gösteriyor. CHP ve CHP’lilerin büyük bir kısmı hala kendilerini eski Türkiye’de sanıyor ve anayasa değişikliklerinin ne getirip-götürdüğünü ya anlamış değil ya da anlamak istemiyorlar.
CHP içinde bir kesim kısmen haklı olarak biz ilk turda kendi adayımızı çıkarırız ve sonra gerekirse ortak bir adaya destek veririz diyor. Bu nedenle CHP’lilerin seçim ilk turda sonuçlanırsa hayırlı olsun demekten başka yolu yok ancak ikinci tura kalındığında CHP’li bir adayın Erdoğan’a rakip olup olamayacağını da açıkça düşünmeleri gerekiyor. İkinci turda sadece iki aday olacak.
CHP’liler de farkında ki böyle bir durumda başarı şansları mevcut konjonktür ve siyaset anlayışı ile yok denecek kadar az.
CHP tüm iyi niyete rağmen toplumda bir alternatif olma ve umut verme sinerjisi yaratabilmiş değil. Kılıçdaroğlu tüm çabasına rağmen CHP’yi statükonun temsilcisi olmaktan kurtaramadı ya da gerçekte böyle bir isteği yok. CHP, nasıl geçmişte kendisini yenileme fırsatlarını defalarca heba etmişse maalesef bugün de heba etmek üzere.
Bazıları aksini iddia etse de normalleşmiş ve Türkiye için alternatif haline gelebilecek bir CHP’ye ihtiyaç var. Bu açıdan Türkiye’nin pek çok alanda normalleşebilmesi için CHP, MHP ve hatta HDP gibi -öyle ya da böyle- ideolojik tabanlı partilerin demokrasiye doğru evrilmeleri çok önemli.
Son günlerde gazeteci Ayşenur Aslan üzerinden dönen “Hayırlı Cumalar” tartışması aslında CHP’nin içinde bulunduğu ideolojik açmaz ve tuzakları da göstermesi açısından oldukça önemli. CHP içinde azımsanamayacak bir kitlede hem İslam hem de etnik olarak Kürt karşıtlığı egemen ve bu noktalardan CHP tabanını sürekli ajite eden bir kitle var ve bunlar cürümlerinden çok daha fazla ses çıkarıyor.
Bunlar, Ak parti içinde farklı sesler çıkmasını engelleyen troll çetesinin CHP’li versiyonu ve parti içinde çok etkililer. Dahası CHP’nin gelişip, serpilmesine de maniler.
CHP’nin büyüyebilmesi ve halk için bir umut olabilmesi için öyle ya da böyle siyasetini yenilemesi ve mevcut durumdan hoşnut olmayan kitleleri de etkilemesi gerekiyor. Yeni sistem kaçınılmaz bir şekilde farklı kesimleri de kucaklamayı gerektirdiğine göre kimse CHP ve yönetiminin Türkiye’yi kucaklamak için atacağı adımları –bu troller dışında- kınayacak hali yoktur sanırım. Dolayısıyla CHP yönetiminin bu çeteler ile de mücadele etmesi gerekiyor.
Ak Parti ve ittifak partilerinin bu değişimi mahkum etmek için propaganda yapacak olmaları siyasetin doğasında olan bir şey. O yüzden CHP’nin değişimden korkmaması gerekiyor…
Kemalist-Sol çizginin bugüne kadar yaptığı belki en doğru hareket Kürtleri de merkeze taşıma başarısı gösterdikleri SHP açılımı idi. Ve eminim Sayın Kılıçdaroğlu da şahsen bu dönemin özlemi içindedir. O gün statükoyu yıkma adına bir umut olunabilmişti.
Keşke attıkları adımın arkasında durabilselerdi ama olmadı…
Erdoğan, MHP ile ittifak kurarken bile bir taraftan şahin bir taraftan güvercin olmaya çalışarak Kürtleri küstürmemeye çalışırken akıl ve mantık CHP için de böyle bir buluşmanın olması gerektiğini söylüyor. Ancak, CHP’nin Dersim’li genel başkanına rağmen gerek CHP’nin ulusalcı kodları ve gerekse cumhur ittifakı için bu durumun kullanışlı bir araç olma ihtimali ikinci bir buluşmaya izin vermiyor.
Pek çok analiz gösteriyor ki Kürtler son seçimlerin hemen hepsinde anahtar rolü oynadı; 7 Haziran seçimlerinde koalisyona mecbur kalınması, ardından tek partinin çıkması ve referandumun kıl payı geçmesinde Kürt kökenli seçmenlerin tavrı etkili oldu.
Ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Kürtlerin tercihlerinin az çok belirleyici olacağı açık.
Hal böyle iken CHP’nin kendi Kürt açılımını yapacak cesareti gösterememesinde HDP ve de terör örgütü ile aynı karede görünme tehlikesi fazlasıyla etkili ancak doğru bir iletişim dili bu sorunu çözebilir.
Siyasette kazanabilmek için inandırıcı olmak ve risk almayı da bilmek gerekiyor.
Burada ki sorun CHP yönetiminin böyle bir riski alma cesaretine sahip olup olmadığı. Peki, cesaret olmadan başarı mümkün mü?..