Emekli orgeneral Yaşar Büyükanıt, ‘politikaya meraklılara’, ‘politikacı ve ordu’ konulu bir ders vermiş (Hürriyet).
Kendi kendime ‘keşke orada olsaydım da şunları söyleseydim’ dedim, ama hayır… Böylesi daha iyi… Neme lazım, belki ben de bazı meslektaşlarım gibi asker karşısında muma döner, ‘haklısınız efendim, saygılar’ derdim.
Neyse, önce Büyükanıt’ın sözleri ve sonra da ‘şunları söyleseydim’ dediklerim:
‘Ben asker olarak emniyetin istihbaratına güvenmiyorsam, çünkü bana istihbarat getirecek kurum benim hakkımda istihbarat topluyor.’
Duyan da bu ülkede hiç darbe muhtıra olmamış da birileri durduk yere istihbarat toplayıp günahlarına giriyor sanır. Büyükanıt’ın güvensizliğinin beni pek de üzdüğünü söyleyemeyeceğim. Aksine, 2003’ten beri atlattığımız darbe tehlikelerini düşündükçe Emniyet istihbaratına güven duymam gerektiğini düşünüyorum.
* * *
‘Askerliğin içine politikayı sokmak istiyorsanız, orduyu Milli Savunma Bakanlığı’na bağlayın.’
Yine duyan da bütün demokratik rejimlerde askerliğe politika girmiş sanır. Büyükanıt, kendisi dahil pek çok asker bürokratın yaptığı siyaseti siyasetten saymıyor. Oysa bizde askerler postmodernizmden üniter ve federal devlet tartışmalarına, türbandan anayasa değişikliklerine, etnisite ve kimlik meselelerine kadar her konuda konuşurlar. Bunlardan daha politik konular var mı? Anlaşılan Büyükanıt, ordunun siyasete girmesine değil, siyasetin orduya girmesine karşı. Ama bunun çözümü yok: biri girince diğerine de bulaşıyor.
* * *
‘Bu, Demokrat Parti döneminde yaşanmıştır. Biz, Savunma Bakanı’nın paltosunu tutan komutanlar da gördük.’
Bunda garipsenecek ne var? Garip olan Savunma Bakanı’nın emrindeki askerin paltosunu tutması olmaz mıydı? İlle de biri diğerinin paltosunu tutacaksa memur amirinkini tutar, amir memurununkini değil. Siz de Başbuğ gibi Weber okusaydınız bilirdiniz (gerçi O da okuyor da ne oluyor? Ben siyaset bilimciyim, ama benden çok siyaset konuşuyor). Neyse, Weber diyordum, ‘hukuki-rasyonel otorite’, hiyerarşi, ast-üst ilişkisi bunu gerektirir. Ama sanıyorum Büyükanıt’ın zihnindeki ast-üst ilişkisi bizimkinden farklı. Yoksa bir ‘ast’ın (askerin, atanmışın) ‘üst’üne (sivile, seçilmişe) palto tutmasını garipsemezdi.
* * *
‘Genelkurmay Başkanlığı, anayasa gereği başbakanlığa bağlı. Savunma Bakanı’na bağlı olmasıyla Başbakan arasında şekil açısından fark yok. Başbakan da sivil.’
E ne yapalım o zaman? Cumhurbaşkanlığına bağlasak, sizin ifadenizle ‘o da sivil’. Her zaman darbe olacak ve cumhurbaşkanı askerden olacak diye bir şey de yok. Acaba ‘ayrı bir anayasal kurum’ mu yapsak? Ya da ayrı bir anayasa? En iyisi, sorunu kökten çözelim: başbakanlığı genelkurmay başkanlığına bağlayalım, olsun bitsin.
* * *
‘Siyasetçiler değişir ama askerin iki mülahazası değişmez. …laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti… ulusal ve üniter yapının korunması. Bu iki payda da asker ve politikacı birleştiğinde sorun olmaz. Ama sözde değil özde’.
Bu söz açıkça Büyükanıt gibi düşünenlerin kendilerini nihai anlamda TBMM’ye bağlı görmediklerini göstermiyor mu? Haydi Meclis’in bu ‘mülahazaları’ değişti diyelim (olur ya, sonuçta doğa yasası değil bunlar), asker darbe yapınca meşru mu olacak? Hem ‘sözde vatandaşlar’ olur da ‘özde’ birleştiklerinde siz onlara inanır mısınız?
‘Hizmetteyken yaptığım konuşmaların yüzde 99’u bu iki temel prensibe dayanıyor’.
Demek ki, hizmetteyken hep siyaset konuşup suç işlemişsiniz. Çelişkiyi görmek için bir de şöyle bakın: Bir öğretmen işini yaparken % 99 askerlik konuşsa, haklı olarak onu kapının önüne koyarlar.
‘Bunların korunması bize yasayla verilmiştir. Bu siyaset değil. Günlük siyaset, askerin işi değil’.
Hiçbir anlamda siyaset sizin işiniz değil. Aynı anda iki iş yapmaya kalkarsanız ikisini de yapamazsınız. İpucu: ‘Aktütün!’… Bir çağrışım yaptı mı?
‘En ağırıma giden, askeri dinsiz gibi göstermeleri’.
Askeri dinsiz gösterenlere, her kim iseler, sizden daha fazla katkı yapan var mı? Kendi işini bırakıp türbanla kurbanla uğraşırsanız, uyku saatinde ilahi okuyan küçük çocuklardan muhtıra gerekçesi çıkarırsanız, tabii sizi öyle görürler.
‘Asker, bu tip politikanın içine kesinlikle girmemeli. Girdiğiniz zaman o ülkeden hayır gelmez’.
Bu sözden ‘bu tip’ kısmını çıkararak okursak sizinle hemfikirim.
Gerçekten de asker politikaya kesinlikle girmemeli; çünkü girdiğinde o ülkeden hayır gelmiyor.
Star, 05.05.2009