CHP’nin geleceği, bütün Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Çünkü CHP ana muhalefet partisi ve son 14 yıldır bu vasfını koruyor. Türkiye’de siyasi sistemin ve demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için CHP hayati bir konuma sahip. Lakin CHP’den olumlu işaretler gelmiyor.
CHP’nin tek parti döneminde dahi siyasi parti olmakta zorlandığını, muhalefet yıllarını siyasi parti olmak istikametinde değerlendiremediğini ve vesayet sisteminin bir ortağına dönüştüğünü yazmıştım. Vesayet sistemi yıkıldığı için artık CHP’nin parti olmak dışında bir tercihi kalmadı. Aksi halde 27 Mayıs öncesinde olduğu gibi darbeciliğe, Gezi olaylarından sonra sokak hareketlerine mesafe koyamayan veya 17-25 Aralık sonrası paralel yapıyla siyasete gayrı meşru bir müdahale pozisyonuna savrulabilir. Bugün itibarıyla CHP’nin durumu, geçmişten daha tehlikeli sulara doğru seyredebilir. Kimlik çatışmalarının yükseldiği Ortadoğu’daki fay hatları ve Türkiye’deki şiddet hareketleri, CHP’yi kimlik mağarasına itebilir.
Kurultay Kriz İşareti
Yedi seçimde de mağlup olduktan sonra, CHP Genel Başkanlığına yeniden seçile Kemal Kılıçdaroğlu’nun, son Kurultay’daki berbat üslubu bu savruluşun işaretlerini taşıyor. Kemal Kılıçdaroğlu karşısında aday olmamasına rağmen, delegelerin yüzde 20’sinin oy vermemesiyle parti içinden ciddi bir uyarı aldı. CHP parti meclisi seçimlerinin sonuçları ve bu sonuçların bir mezheple ilişkilendirilmesi de CHP için alarm zillerini çaldırmaya yetecek göstergeler. CHP bu istikamette ilerler veya bu algıyı değiştiremezse, bir mezheple örtüşen “butik parti” kimliğine bürünebilir.
Kılıçdaroğlu’na parti içinden ve CHP’ye yakın medyadan yükselen kimi eleştiriler, CHP’nin parti içi dengelerinin bozulduğunu gösteriyor. Kılıçdaroğlu bir yandan ‘Yeni CHP’ söylemi ile partiyi yenilemeye çalışırken, diğer yandan da ‘Yeni CHP’ söylemiyle partide büyük tasfiyelere imza attı. Söylemin yerine Yeni CHP’nin kendisi gelmeyince, bu söylemin amacının yenilikten ziyade tasfiye amacıyla dillendirildiği eleştirileri yaygınlık kazanıyor.
Kılıçdaroğlu başarısız oldukça, parti içi muhalefeti engelleyebilmek için muhtelif hiziplerle işbirliğine yöneliyor. Bu hiziplerden en güçlü olanı “siyasi Aleviler”den oluşuyor. Kılıçdaroğlu arzu ettiği başarıyı yakalayamadığı için parti içi muhalefetin baskısı karşısında, her kurultayda bu hiziple daha çok özdeşleşiyor. Bu özdeşleşme de Kılıçdaroğlu’nun yeni kesimlere açılma çabalarına ve ‘Yeni CHP’ söylemine zarar veriyor. Kılıçdaroğlu bu paradoksu, Erdoğan karşıtlığı üzerinde aşmaya çalışıyor.
Erdoğan Karşıtlığı Yeter Mi?
Erdoğan karşıtlığı, CHP içindeki hiziplerin en önemli ortak noktası… Bu bakımdan parti içindeki rekabet arttıkça, Erdoğan karşıtlığının artması bir ölçüde anlaşılabilir. Ancak bu karşıtlığın CHP’deki problemlerin çözümüne bir katkısı yok.
Kılıçdaroğlu’nun berbat bir üslupla Erdoğan’a saldırması ve CHP hakkındaki mezhepçi parti algısının yerleşmesi, Türkiye’nin artan güvenlik problemleri ve yeni anayasa etrafındaki mutabakat ihtiyacıyla bağdaşmıyor. Bu yüzden de CHP, bu üslubu ve algıyı değiştiremezse ciddi problemlerle karşı karşıya kalabilir.
1 Kasım seçimlerinden sonra muhalefet içinde ilk Kurultayı yapan CHP, merkeze mi merkez-kaç bir çizgiye mi oturacak? CHP’nin karar vermesi gereken temel soru budur. Kurultaydaki üslup ve bir kesimin partisi olma görüntüsü, CHP için merkez-kaç bir parti olma kararı olarak yorumlanabilir mi? Bu sorular önümüzdeki günlerde cevaplanacak ve bu cevapta parti içi muhalefetin tavrı da etkili olacak.
Yeni Yüzyıl, 21.01.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/butik-parti-berbat-uslup-1015