Televizyonların birinde rahmetli vali Recep Yazıcıoğlu’nun hayatını konu aldığı söylenen “Vali” filmi gösteriliyor.
Vali recep Yazıcıoğlu’nun yaşamından bir şeyler bulurum ümidiyle bu filmi sinemada seyretmiş, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. On lirama ve iki saatime yazık olmuştu…
“Köprü” de Başka Bir Köprüydü
Ayşe Kulin’in, Yazıcıoğlu’nun hayatını anlatan “Köprü” isimli romanı, Yazıcıoğlu’nun yapılmasını zorunlu gördüğü bir köprüyü yaptırmak için, nasıl bürokrasiyle, devletin bölge müdürleriyle, Ankara’daki bürokratlarla mücadele verdiğini anlatıyordu.
Yazık ki, Kulin’in romanından yapılan TV dizisi olayı saptırmış, valinin terörle mücadelesini anlatan bir “Kurtlar Vadisi”ne dönüştürmüştü. Dizide anlatılan vali sadece Recep Yazıcıoğlu’na benzeyen, ama yaptıkları Recep Yazıcıoğlu’nun yaptıklarıyla alakasız bir kahramandı.
Köprü filmi iyi başlamış, ama kötü devam etmişti, recep Yazıcıoğlu’nu hayatından bağımsız bir diziye dönüşmüştü. Yalnızca, oyuncu Erdal Beşikçioğlu her haliyle bizim bildiğimiz Rahmetli Yazıcıoğlu’nu aynen canlandırmıştı.
Bu “Vali” Başka Bir Vali
Sinemalarda oynayan “Vali” filmi tam bir felaketti… Film güya, “Türkiye çıkarlarını koruyup ülke insanlarının menfaati için elini taşın altına koyanlarla, taşları yukarıdan üstümüze yağdıran çıkar grupları arasındaki çekişmenin hikâyesini anlatıyor…”muş. Anlatsın, anlatsın, ama bu işe Rahmetli Yazıcıoğlu’nu karıştırmasa çok iyi olurdu…
“Vali” filmi Recep Yazıcıoğlu’nun hayatından esinlenerek çevrilmiş, TV dizisi “Köprü”nün devamı olarak çevrilmiş. “Köprü” de bölücü teröristlerle mücadele eden vali, burada da dış düşmanlara ve onların yerli işbirlikçilerine karşı ulusalcı-antiemperyalist bir mücadele sürdürüyor.
Filmin çocukça bir senaryosu var. “Vali” filminde yabancı bir şirket var. Bunlar Türkiye’nin Uranyumca zengin madenlerini ele geçirmek istiyorlar. İş adamına benziyorlar ama, tam bir suç örgütü, kötünün kötüsü insanlar. Bunların yerli işbirlikçileri de öyle. Buna karşı, son derece dürüst, vatansever bir vali var. Valinin etrafında da dürüst, vatansever, antiemperyalist mühendisler ve devlet memurları Amerikalı soygunculara ve onların yerli işbirlikçilerine karşı mücadele veriyorlar. Kötüler amaçlarına ulaşmak için direnen herkesi acımadan öldürüyorlar. Sonunda olaya el koyan vali de bir trafik kazası tertiplenerek öldürülüyor.
Gerçek Hayatı Filmden de Renkli İdi
Bizim muhafazakâr ve halk adamı olarak bildiğimiz rahmetli vali Yazıcıoğlu, filmde ulusalcı bir kahraman olmuş. Sıradan halkın günlük sorunlarıyla uğraşan, devlet kapısını halka açmaya çalışan, halkla iç içe yaşayan Recep Yazıcıoğlu’nun, mesaisini komplo teorileriyle uğraşarak harcadığını, ulusalcıların kaygılarıyla kaygılandığını hiç zannetmiyorduk.
Bizim bildiğimiz kadarıyla, Recep Yazıcıoğlu’nun hayatı tembellikle, kuralsızlıkla, bürokrasiyle mücadele ile geçmişti. Vali Yazıcıoğlu, halka hizmet vermek için, kurulu düzeni aşmaya çalışan, Ankara bürokrasinden bağımsız olarak bulunduğu yerin imkânlarıyla halkla bütünleşerek bir şeyler yapmaya çalışan biri idi; çalışkan ve yiğit bir insandı, siyasetçilerden ve ideolojilerden bağımsızdı.
Recep Yazıcıoğlu, açık sözlü ve düzgün bir insandı. Bunlar devlet hayatında takdir görmek için uygun özellikler değil. Hele siyasetçiler böyle insanları nedense kendileri için tehlike sayarlar. Ecevit-Bahçeli-Yılmaz Hükümeti tehlikeyi görerek Valiyi merkeze almıştı. Valinin düşmanı yoktu, herkesle diyaloga açıktı, kendini merkeze alan partizan politikacılara bile isyan etmemişti.
Bu Sadece Bir Film
Bu tip filmlerin çevrilmesi, bundan bazı insanların para kazanmalarına diyeceğimiz bir şey yok. Burada kötü olan, her ne kadar filmde adı, Faruk Yazıcı olarak geçiyorsa da, gerçekte vali Recep Yazıcıoğlu’nun imajının kullanılması. Yazıcıoğlu’nun ailesi olaya müdahale etmeli, Filmin Yazıcıoğlu’nun hayatıyla uzaktan yakından bir ilişkisi olmadığını açıklamalıdır.
Filmin yapımcılarını da bir açıklama yaparak, filmin tamamen kurgu olduğunu, Vali Recep Yazıcıoğlu’nun yaşamıyla bir ilişkisi olmadığını, benzerliğin de tamamen tesadüften ibaret olduğunu açıklamalıdır. Aksi takdirde bu film Yaıcıoğlu’nun anısına zarar verecek, yanlış bir Yazıcıoğlu imajının oluşmasına sebep olacaktır. 10 sene sonra insanlar gerçek Yazıcıoğlu’nu unutacak, sadece bu filmlerde anlatılanları hatırlayacaktır.
Aradan 10 sene geçmesine bile gerek kalmadı; Kanal 24’te Recep Yazıcıoğlu’nu tanıtmaya çalışan bir belgeselde bu film Yazıcıoğlu’nu tanıtmak için kullanıldı bile…