Birkaç gün sonra seçim sandıkları açılacak; bu çılgınlık, bu hoyratlık, bu seviyesizlik geride kalacak; yine dört partili, üç aşağı beş yukarı aynı dengeleri koruyan bir parlamento tablosuyla karşı karşıya gelecek ve kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Ama merak ediyorum: Bu arada sarf edilen bazı laflar nasıl unutulacak?
Örneğin Demirtaş, “AK Parti Kemalistlerden daha zararlı” lafını nereye gizleyecek; AK Parti’ye değil, Kürtlere nasıl unutturacak?
* * *
PKK-HDP’nin seçim sürecini kendi eseri gibi gösterme ve AK Parti’nin rolünü küçültmeye çalışma çabaları başından beri vardı ve biz de bunu bir dereceye kadar anlayışla karşıladık. Öyle ya, 30 yıl savaşmış bir örgüt, silah bırakmaya hazırlanırken, sonucu kendi zaferi gibi gösterme ihtiyacı duyabilirdi. Ama bu küçültme çabalarına rağmen, BDP -HDP sözcüleri AK Parti’nin Barış Süreci’ne katkılarını ve Kürt reformlarını inkâr etmezlerdi. Hatırlayın, liderler her konuşmalarında “olumlu adımlar atıldığını biz de kabul ediyoruz ama…” diye başlar, ardından ya sürecin yavaş gitmesinden şikâyet eder ya da eksiklikleri söylerlerdi.
Kobani’deki gelişmeler ve 6-8 Ekim olaylarıyla birlikte hızla olumsuz bir noktaya doğru ilerlemeye başladılar. Seçim sath-ı mailine girilmesiyle birlikte ise kimyaları tamamen bozuldu. Çözüm sürecini de, Kürtlerin haklarını da unuttular. Kaderlerini şimdiye kadar Kürtlere en büyük düşmanlığı yapmış legal-illegal güçlerle birleştirdiler ve işte sonunda “AK Parti Kemalistlerden daha zararlı” deme noktasına geldiler.
Biz bu cümlenin bir koalisyon ihtimaline karşı CHP’ye, hatta MHP’ye uzatılmış bir gül olduğunu elbette anlıyoruz.
Peki bölgedeki Kürtler, HDP’ye çözüm sürecini ilerletmesi ve barışı getirmesi için destek veren Kürt kitleleri nasıl karşılıyor bu sözleri?
Hâlâ Dersim için bir özür bile dileyememiş; hâlâ İmralı’yla müzakerelere karşı olduğunu açıkça söyleyen; hâlâ anayasadaki vatandaşlık tanımını bile değiştirmeyi kabullenememiş bir partiyle koalisyon ihtimali uğruna Cumhuriyet tarihinin en büyük Kürt reformunu yapmış bir partiye böyle saldırmayı Kürtlerin vicdanı nasıl kaldırıyor?
Kürt mahallesi bu inkârcılığı, bu kadir bilmezliği, AK Parti’ye duyulan bu korkunç düşmanlığı nasıl hazmediyor?
Her şey onların da gözleri önünde yaşandı.
O taban, AK Parti’nin canını dişine takmış Süreç’i yürütmek için nasıl uğraştığını da gördü, MHP’nin milliyetçi hezeyanlarını da, CHP’nin sinsi engelleme çabalarını da, Oslo Süreci’ni kimin deşifre ettiğini de…
Şimdi ise oy verdiği partinin bütün bu güçlerle ittifak halinde AK Parti’yi baş düşman ilan edişini, Çözüm Süreci’ni bozuk para gibi harcayışını görüyor.
Eğer Kürt kitlelerin, gözünün önünde cereyan eden bu nankörlüğe ve değer bilmezliğe karşı söyleyecek bir sözü, bir itirazı yoksa, işimiz gerçekten zor demektir.
Çünkü baştan beri söylenip durduğu gibi, süreç şimdiye kadar hep geniş toplumsal kesimlerin desteğiyle yürüdü. Ben Demirtaş’ın düşmanlık çizgisinin en büyük tahribatı bu toplumsal desteğe yaptığını düşünüyorum.
Seçim öncesinde birbirine atmış-tutmuş partiler seçim sonrası siyasetin icabı gereği barışıp konuşabilirler. Ama toplumun farklı kesimlerinin “siyaset icabı” barışması, birbirlerine yeniden el uzatması o kadar kolay olmaz.
Çözüm Süreci’nin bir tarafında yer alan Kürt kamuoyunun AK Parti’ye yapılan haksızlığa ses çıkarmamasının, süreci destekleyen muhafazakâr kitlelerde derin bir hayal kırıklığı yaratması kaçınılmazdır. 2013’ten bu yana savaşın durması için kendi ezberlerini bozan, tabularını yıkan, reflekslerini dönüştürebilen bu kesim, şimdi her şeyin bu kadar kolayca unutulabildiğini, inkâr edilebildiğini gördüğünde bu tecrübeyi kolay kolay unutamaz ve güvensizliğin hortlaması barış sürecinin karşı karşıya kalabileceği en büyük tehlikedir.
Akşam gazetesi, 04.06.2015