O cümle Ecevit’in uzun siyaset hayatının en talihsiz cümlesiydi kuşkusuz: “Bu kadına haddini bildirin!” Merve Kavakçı, Meclis salonunda yeminini etmek üzere beklerken ürkek bir kuş gibi titriyordu. Yanında da Nazlı Ilıcak; onu kanatları altına almış, etraftaki saldırganlardan korumaya çalışan ana kuş…
Yay gibi gerilmiş salonda, Ecevit’in -daha önce ondan hiç işitmediğimiz o kin ve nefret dolu ses bir tonuyla- verdiği talimatla birlikte yaşanan öfke patlaması… Gözünü kan bürümüş, nefretten kendinden geçmiş milletvekili güruhunun protestolarıyla yeminini etmeden salondan kaçar gibi ayrılmak zorunda kalan Merve Kavakçı. Herkesten beklerdik de Ecevit’ten beklemezdik bu düşmanca çıkışı… Halkın“Karaoğlan” diye bağrına bastığı, CHP’nin taş gibi katı laiklik anlayışını yumuşatma denemesine girişmiş ilk sosyal demokrat lider, halkçı Ecevit, nasıl olmuştu da ilk taşı atan kişi olabilmişti bu linçte?
14 yıl sonra
Bu sorunun cevabı bize 28 Şubat’ın toplumsal iklimini verir. 28 Şubat paşaları Ecevit’in kimyasını bu kadar bozabilmişti işte! Onu bu siyasi lincin baş aktörü haline getirebilmişti… Başlatılan linç kampanyası Meclis’te de kalmadı. Kavakçı aynı anda korkunç bir medya kampanyasıyla yargısız infaza uğradı; gece yarısı kapısına dayanıldı. Bizzat devletin en tepesinde oturan kişi (Demirel) tarafından daha yemin olayının üstünden birkaç saat geçmeden televizyon aracılığıyla bütün Türkiye’ye “ajan provokatör” olarak ilan edildi. Apar topar vatandaşlıktan çıkarıldı ve bir lanetli gibi ülkesinden kovuldu.
Şimdi, o ilkel linç töreninden 14 yıl sonra, bazı AK Partili milletvekilleri Meclis’e başörtüleriyle girmeye hazırlanırken, CHP’de yine bazı hareketlenmeler yaşandığını öğreniyoruz. Adem Yavuz Aslan’ın dünkü yazısına göre, CHP başörtülü milletvekillerine karşı Merve Kavakçı’ya yapılandan daha öteye gidecek bir eylem yapma hazırlığındaymış. Bazı ulusalcı vekiller bizzat Kılıçdaroğlu ile görüşüp rahatsızlıklarını iletmişler. CHP çevrelerindeki havaya göre Kılıçdaroğlu da Meclis’te başörtüsüne tepki verilmesi gerektiğini düşünüyormuş. CHP grup yönetiminin yaptığı durum değerlendirmesinde Bülent Ecevit ve DSP grubunun Merve Kavakçı’nın Genel Kurul’a girmesinin ardından gerçekleştirdiği protestoya sahip çıkılması benimsenirken, “Ecevit’in protestosunun altına düşülmeyecek” görüşü üzerinde uzlaşı sağlanmış. Yine kulislere göre CHP içinde Meclis kürsüsünün işgali ve oturumları kilitleme gibi çeşitli senaryolar üzerinde çalışılıyormuş. Ben şahsen Kılıçdaroğlu yönetiminin bu kadar ileri gideceğini düşünmüyorum. Kamuda başörtüsü serbestisi konusunda tepkisiz kalan CHP yönetiminin şimdi başörtüsünün Meclis’e girmesi karşısında bazı sembolik jestlerden öte bir tepki vermesi ihtimalinin zayıf olduğu kanısındayım. Ama öyle olursa, bu tablo CHP’nin bütün o yenileşme ve değişim laflarına rağmen 28 Şubat’tan bu yana bir milim ilerlemediğini, her şeyin eski tas eski hamam olduğunu açıkça ortaya koymuş olur. Tabii bir de, partinin iki farklı kanadının iki farklı tutum alması ihtimali var. Ulusalcı Kanat ne yapıp edip bu olaya kendi tepkisini ortaya koyarsa, bu durumda da CHP içindeki iki çizgi çatışması bir kez daha gözler önüne serilecek demektir.
Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.