Bu kabus bitsin artık!

Düşmanlarımızı izlememiz gerektiğini biliyorduk. Ama onları izleyenleri de izlememiz gerektiğini anladık’.

‘Devlet Düşmanı’ (Enemy of The State) filmi bu ifadeyle sona eriyordu.

2009’a geldik ama bizi zorla kurtarmaya çalışanlardan hala kurtulmuş değiliz.

Hala andıçlar yazılıyor, tezgahlar kuruluyor, darbe planları yapılıyor…

‘28 Şubat’ devam ediyor.

Ama bu sürecin bin yıl süreceğini zannedenler elbette yanılıyor.

Bu kadar gerilime hiçbir ülke, hiçbir toplum, hiçbir devlet uzun süre dayanamaz.

İktidara el koyabilecek bir iç çatışma çıkarmak için Mersin’de Kürt çocuklarına bayrak yaktırabilen veya Fethullahçıların evinde Alevi düşmanlığını ifade eden ‘belgeler’ bulunmasını sağlayarak mezhep çatışmasını dahi göze alabilen gözü dönmüş ittihatçılar başardılar diyelim.

Onca kaynak ayırıp körüklemek için kitaplar yazdırdıkları Yahudi ve Ermeni düşmanlığı tuttu diyelim.

Bütün işi, akşama kadar bilgisayarların başında ‘yıpratılması’ kararlaştırılan kişilerin soyu sopu hakkında ‘okuyucu görüşü’ yazmak olan dezenformasyon görevlileri başardılar diyelim.

Nihayet o kargaşada hükümeti yıktırdılar ve iktidarı ele geçirdiler diyelim.

Ne olacak?

Sonuçta bölünmüş, iç savaşın eşiğine gelmiş ve birlikte yaşamayı imkansız kılacak ölçüde birbirinden nefret eden bir toplumla baş başa kalacaklar. Ve toplumda açtıkları telafisi mümkün olmayan yaralar, artık bu ülkede barışı hiçbir zaman mümkün kılmayacak.

Bütün bunları görüp de hala cuntacıların bu ülkenin iyiliği için ‘akepe iktidarı’nı yıkmaya çalıştığını düşünen varsa, artık onlara bir sözüm yok. Onların durumu ancak eski bir Yunan atasözüyle açıklanabilir: ‘Tanrılar aptallara karşı sürekli başarısız bir savaş vermiştir’ (İsterseniz ‘tanrılar’ın yerine ‘mantık’ı koyarak bir kez daha okuyun).

Asker veya sivil, bu işlere girmiş ittihatçı unsurlara da sözüm yok. Çünkü onlar, sihirli bir kürede ülkenin beşe bölüneceğini veya körükledikleri çatışmalarda yetim kalacak onbinlerce çocuğu görseler bile iktidar ihtiraslarından vazgeçmezler. ‘Vatan’, ‘millet’ kavramları, onların iktidar tutkularını gizleyen bir ‘ekran koruyucu’dur. ‘Başkentte iktidarı elde tutmak için Edirne’yi Bulgarlara bırakacak kadar gözünü iktidar hırsı bürümüş’ (kaynak: Mümtaz’er Türköne) ittihatçı atalarının siyasi varisleridir onlar.

‘Dost Medya’ya da değil sözüm. Ortaya çıkarılan her andıcın, her tezgahın önce üstünü örtmeye çalışan, bu mümkün olmazsa ‘ay inanamadım’, ‘eğer doğruysa çok bi vahim’ tarzında yazılar yazan, ama ortaya çıkmadığı sürece o tezgaha inanmış gibi yapıp, ‘alçakları tanıyalım’ diye tezgaha çanak tutan ‘gazeteci’lere de değil.

Benim sözüm, ister demokratik kaygılarla olsun, isterse de ‘nefsi müdafaa’ nedeniyle, bu kavganın bir tarafında yer alan hükümete.

Çıkış yolu, bir yandan cerahate cesaretle neşter vurup temizlerken, aynı anda reformlara devam etmek.

Sağlam durun ki bu kabus bitsin artık.

Sağlam durun ki, kendi halkını ve onun hükümetini düşman gören muhteris ‘kurtarıcılardan’ hem kendinizi hem de ülkeyi kurtarabilesiniz.

Star, 23.06.2009 

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et