2012 yılında, yaşadığım şehir Elazığ’da Kaya Karakaya Fen Lisesi’nde henüz 2. sınıf öğrencisiyken sosyal bilimlere olan ilgimi daha yoğun hissetmeye başlamış ve hobi olarak yaptığım araştırmaların ötesine geçmek istediğimi hissetmiştim. Henüz ortaokulda, matematik öğretmenime hazırladığım tarihî bir konudaki bilgi notu aklıma gelmişti ve neler yapabilirim diye düşünmeye başlamıştım.
O dönem fen lisesinde coğrafya öğretmenimiz olan Sn. Aşir Yaman Hocamız, her derste bize TÜBİTAK proje yarışmalarının önemini anlatır ve bizi bilim insanı olmaya teşvik ederdi. Kendisi de hemen her yıl bir arkadaşımıza danışmanlık yaparak yarışmaya katılırdı. O derslerden birinin akabinde proje yapmaya karar verdim ve tarih öğretmenimiz ve müdür yardımcımız Sn. Mustafa Balaban Hocamın yanına gittim.
Zannediyorum hayatımdaki önemli noktalardan biriydi bu karar. Çünkü halen sıklıkla görüştüğüm Mustafa Hocam beni heyecanla karşıladı ve proje danışmanı olmayı kabul etti. Sonrasında bana kitaplar okuttu, belge okumayı, arşivciliği öğretti, Elazığ’daki entelektüel çevrelerle tanıştırdı. Kendisi çok titiz ve mükemmeliyetçi olduğu için henüz bir lise öğrencisi olan benim için proje süreci zor ve yorucu olsa da bir o kadar da keyifli ve öğreticiydi.
Mustafa Hocam klasik bir tarih öğretmeni de değildi(r), şehrin hafızasını önemser, toplumsal hafızayı okumayı bilir, kent sosyolojisini analiz ederdi. Aynı zamanda ÇEKÜL Vakfının da Elazığ temsilcisiydi. Halen daha Elazığ ve civar şehirlerde çalışmalar yapıyor, çalıştaylara katılıyor, makaleler yazıyor.
Mustafa Hocamla uzun düşünce turları sonrasında proje alanımızı belirlemiştik: Yerel Tarih. Sonrasında ise konumuzu, methodumuzu vs. belirledik ve bir faaliyet planı çizdik.
O zamanlar yaşadığım mahallenin tarihî yapılara ev sahipliği yaptığını ben de bilmiyordum ama Mustafa Hocam, bizim önünden geçip yıkık dökük gördüğümüz o evlerin değerine beni ikna etmişti ve bu fikre ısınmıştım. Proje bir mahalle örnekleminde yerel tarih bilincini ele alacaktı. Mahallenin tarihini araştıracaktık, mahallelinin yerel tarihe olan ilgisini ölçecektik, sonrasında da tanıtım çalışmaları yapacaktık, elbette elimizdeki kısıtlı imkânlarla.
Nitekim yaptık da. Salnamelere kadar inceledik, mahalleye ilişkin ilginç veriler topladık, kısıtlı imkanlarla pek de profesyonel olmayan anket çalışmamızı da yaptık ve sonuçlarını listeledik, sonrasında da mahalledeki okullarda projeyi sundum, mahallenin tarihini anlattım, ildeki yöneticilere önerileri sunduk. Lise 2. sınıf öğrencisi olarak benim için çok heyecan vericiydi bütün bunlar ve pek çok kişiden harika dönüşler alıyordum.
Sonunda projemizi TÜBİTAK’a sunduk, ilk elemeleri geçtik ve 44. TÜBİTAK Ortaöğretim Araştırma Proje yarışmasında Malatya Bölge’ye davet edildik ve projemiz birincilikle Ankara’daki yarışmaya gitme hakkı kazandı. Malatya’daki hocaların 15 dakika olan sunum süresini “seni biraz daha dinlemek istiyoruz” diyerek 45 dakikaya uzattığını ve çok beğendiklerini hâlâ mutlu bir tebessümle hatırlıyorum.
Ankara’daki yarışma ise benim için pek çok açıdan değerliydi ve bazı açılardan ülkemizin birtakım gerçekleriyle yüzleşmiştim. Projede mahallenin eski adının ceket anlamına gelen “Sako” değil de Ermeni bir terzi olan “Seko”’dan geldiğini savunduğum, mahallede 1915 yılında bir kilise ve 1914 yılında bir cami yaptırıldığını, dönemin olaylarına rağmen mahallede farklı bir durum olabileceğini savunduğum için “Ermeni misin” sorusuna maruz kalmıştım. Oysa Ermeni değildim, hoş olsam nolurdu? Savunduğum tezi toplumsal hafıza doğruluyordu ve hatta mahallenin halen ismi olan Mustafa Paşa da sonrasında mahallede konağı olan bir paşanın adıydı.
Projeye başlamadan evvel okuduğum Yitik Evin Varisleri adlı kitabın da bizim çıkardığımız krokiye göre mahallede geçtiğini düşünmüştük ancak daha çok kanıta ihtiyacımız olduğu için projede yer vermemiştik. Bu kitabın yazarı Vahan Totovents de bir Ermeni yazardı ve yazar Harput’tan Kerkük’e bir ticaret yolundan bahsediyordu. Yıllar sonra 2020 yılında Hür Fikirler’de yazdığım yazıda bu projeden, bu yoldan ve bu kitaptan bahsetmiştim ancak kitabın ismini hatırlayamamıştım:
“Yazıyı çok fazla uzatmadan ve dağıtmadan sizlere bu yazıyı kaleme almamdaki asıl fikre yönelmek istiyorum. Geçen ay, Elazığ’da depremin etkisiyle yıkılan Seko Mahallesine (Mustafa Paşa Mahallesi) ziyarette bulunduğum sırada, önce büyükelçi beyefendinin üstte yazdığım sözleri geldi aklıma, Harput-Kerkük-Urfa-Bakü ilişkisini düşündüm. Sonra ise lisede TÜBİTAK için hazırladığım ve yerel tarihin önemine dair yaptığım çalışma sırasında Seko Mahallesine ilişkin okuduğum bir kitapta geçen Harput’tan Bağdat’a giden bir ticaret yolunun varlığından bahsedildiği geldi aklıma (Bağdat yolu). Elime geçen bütün notlarımı karıştırmama rağmen kitaba dair notlarımı bulamadım. Kitap mavi bir kitaptı ve Ermeni bir yazarın yazdığı ince bir romandı. Sonrasında bu yola ilişkin çalışmalara baktığımda, Bağdat’tan gelen ticaret yolunun Harput’tan geçtiğini, kervanların dinlenme güzergâhlarının Harput olduğunu gördüm. Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki geçmişte bu şehirler arasında ciddi bir ticarî etkileşim yaşanmıştır. Muhtemelen, bu etkileşimin sonucunda da bu denli ciddi bir kültürel etkileşim yaşanmıştır. (Bu şehirlerin ticarî açıdan değeri noktasında Bağdat-Anadolu demiryolu projesi de incelenebilir.)” Haldun Barış, Tarihî Miras: Harput-Kerkük-Urfa-Bakü Ticaret Yolu)
Bu vesile ile kitabın adını da belirtmiş olayım.
Ankara’daki sunumumdan bir gün evvel Ankara’da bir kafede Mustafa hocamın eski öğrencisi ve şu anda Prof. olan Burak Bilgehan Özpek hocayla oturduk. Projemi beğenmişti ama şöyle demişti: “Eğer jüri mikro tarihi ve yerel tarihi önemsemeyen ve de milliyetçi kişilerden oluşursa derece alamayabilirsin.”
Kimseyi suçlamak ve zan altında bırakmak istemem kesinlikle ancak o dönem, esasında milliyetçi duygular da taşıyan ben, büyük bir haksızlığa uğradığım hissiyle dolmuştum. Hatta bu nedenle hukukçu olma hayalimden vazgeçip fen lisesinden diğer arkadaşlarım gibi hekim veya mühendis olmaya karar vermiştim. Çok sürmeden bu hayalin beni motive etmediğini fark ettim ve hukuk okumak istediğime karar verdim.
Bu projeden 8 yıl sonra Elazığ’da maalesef acı bir deprem yaşadık. Ocak 2020 depreminden sonra projesini yapıp tarihini araştırdığım mahalle yıkıldı ve şu anda eskiye dair pek bir şey kalmadı. Mahallede 1914 yılında yaptırılan caminin kitabesi il müzesine götürüldü, eski çeşmelerin bir kısmı yıkıldı.
Bu yazıyı yazmadan bir saat evvel ise Mustafa Hocam eski çeşmelerden birinin fotoğrafını istedi benden, bir makale için. Ben de fotoğrafı ararken proje metnini tekrardan okudum. Bu vesile ile hem bu anıları not düşmek hem de projeden bazı kesitleri internet dünyasına aktarmış olmak istedim.
***
Bu kısım Mustafa Balaban danışmanlığında 2012 yılında 44. TÜBİTAK Ortaöğretim Araştırma Proje Yarışması’na hazırladığımız proje raporundan bazı kesitlerin alıntısıdır. Tam metni isteyenler mail adresim üzerinden bana ulaşabilirler. (avbarishaldun@gmail.com)
Giriş
Uzun yıllar boyunca devletleri, savaşları, antlaşmaları vs. inceleyen tarih olgusuna son yıllarda farklı bir boyut daha eklenmiştir. Özellikle son dönemlerde birçok sosyal bilimci ilgisini insanlara kimliklerini kazandıran mikro coğrafyalar üzerine yoğunlaştırmış ve insanların yaşadığı çevreleri incelemeye başlamışlardır. Projemiz, kentsel tarih algısının toplumda ne kadar bilindiğini, toplumun yaşadığı çevreyi ne kadar merak ettiğini sorgulamış ve örnek seçtiğimiz bir mahallenin tarihini ortaya koyarak kentsel tarih bilincinin arttırılması için öneriler sunmayı ve faaliyetler yapmayı hedeflemiştir.
Projemizde örnek seçtiğimiz mahalle Elazığ’ın Mustafa Paşa (Seko) mahallesidir. Mahalleyi araştırma nedenimiz mahalle hakkında sadece bir kitap yazılmış olması ve kitabın da eksik yönlerinin bulunmasıdır. Seko/Mustafa Paşa Mahallesiyle ilgili yazılan tek kitap olan Ahmet Bulut’un Unutulmayan Mahalle “Sako”, Ankara, 2006 kitabı daha çok mahallede yaşayan aileler ile ilgili bilgileri içermektedir. Mahallenin tarihsel geçmişi, yapıları, mimarisi, kültürel mirasıyla ilgili bir araştırma kitabı olmaması kitabın önemli gördüğümüz eksiklikleridir.
Bunlarla beraber mahalle Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulmasına rağmen tarihî vasfını kaybetmiş ve oturanları tarafından yeterince muhafaza edilmemiştir. Aynı zamanda yaptığımız ön çalışmaların bize mahallede korunmaya muhtaç kültürel-tarihi mirasların olduğunu göstermesi de bu mahalleyi seçmemizde önemli bir etkendir. Projemizin sonunda hem mahalle hem de kent tarihine dikkat çekmek ve korunması, bilinçlenilmesi için öneriler sunmak ve faaliyetlerde bulunmak projemizdeki temel hedeftir.
Yaptığımız anketlerde insanların yaşadığı çevreyi tarihî anlamda tanımaları ile ne hissedecekleri sorusuna % 30 oranında “daha çok sahiplenirim” cevabı verilmiş, % 56 oranında ise “yaşadığım çevre benim için daha çok anlamlanır” cevabı verilmiştir. Bunların toplamı olan % 86 oranında ankete katılanların yaşadığı yerin tanıma ve koruma talebinin karşılık bulamamış olması projemizin aynı zamanda kamu-yerel-sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını değerlendirme imkânı sunmuştur.
Bulgular:
1. Yerel tarih araştırması:
Harput yüzyılları aşan tarihinde olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda da bölge için önemli bir merkezdi. Farklı kültürleri bir arada tutan yapısı ile de Harput büyük bir ticaret merkeziydi. Ancak 19. Yüzyılda Harput, güneyinde yaklaşık 7 km uzaklıkta bulunan mezraya doğru göç vermeye başladı. Harput’un göç vermesinde kentin gelişmeye müsait olmaması, içme suyu temininde zorluklar, ticarî kervanların kente ulaşmasının zorlukları vb. sebepler etkili olmuştur. Bununla birlikte 1833 yılında bölgeye tayin edilen Mehmet Reşit paşanın da oturacağı konağı Agavat ovasında yaptırması da Harput’un göç vermesinde etkili olan faktörlerden biridir.(Bknz.Belge-I)
Mezraya yapılan göçlerin ardından 1875 yılında Mamuratül-Aziz vilayeti kurulmuştur. Mamuratül-Aziz’in kurulmasından sonra özellikle çarşıların kente kazandırdığı ticarî hayat bölgeye yapılan göçler, açılan işyerleri ve halkın talebi ile şehir hızla büyümüştür.(Bknz.Belge II)
Mamuratül-Aziz kurulduktan sonra 1876 yılında vilayette 2 değirmen, 4 hamam, 263 dükkân vardır. Bunlarla beraber 1876 yılında Mamuratül-Aziz vilayetinde 5 mahalle bulunmaktadır. Bu 5 mahalle Seko (Mustafa Paşa), Sarayatik, Akpınar, Çarşı ve İcadiye mahalleleridir.*
Mamuratül-Aziz ile birlikte kurulan Seko Mahallesi o dönem Harput’tan aşağı inildiğinde redif kışlasının altında kalan alandı. Bugünkü Sanayi mahallesinin de kendisine dâhil olduğu Seko Mahallesi o dönem 2 cadde ve 12 sokağa sahipti.**
Daha çok askerî kışlaların çevresinde gelişen yeni mahalle çok kısa sürede yoğun bir nüfusa sahip olmuştu. Bu nüfus içinde Müslüman, Hıristiyan farklı inanç grupları ile Türk, Ermeni, Kürt vb. etnik farklılara ait insanlar yer almaktaydı.
1.2. Seko Mahallesinde İlk Yapılar
Mamuratül-Aziz’e yerleşim artınca mahalleye halkın ihtiyaçları doğrultusunda bazı yapılar inşa edilmiştir. Bu ihtiyaçlar doğrultusunda mahalleye bir cami ve bir kilise yapılmıştır.* 1914 yılında yaptırılan ve bugünkü adı Hasan Tahsin Paşa olan cami 1973 yılında yenilenmiş ve son halini almıştır. (Bknz. Resim I) Seko mahallesinde yapılan kilise ise 19. Yüzyılın başında yapılmış ve daha sonradan (1930’lu yıllarda) yıkılmıştır. Aynı yıllarda mahallede birçok çeşme yaptırılmıştır. Bu çeşmelerin yapılış tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte Osmanlı İmparatorluğundan kalmıştır ve bugüne sadece bir tanesi gelebilmiştir..(Bknz.Resim II) Seko mahallesi ilerleyen yıllarda birçok çeşmeye sahip olmuş ancak bu çeşmeler suyun evlere verilmesinin ardından, özellikle 1970’li yıllardan sonra yıkılmıştır.
1.3. Seko Mahallesinde Açılan ABD Konsolosluğu
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Seko mahallesinde bulunan bir başka yapı ise ABD konsolosluğudur. Konsolosluk 1901 yılında kurulmuştur ve yer olarak Harput değil mezra tercih edilmiştir. Konsolosluğun yeri ile ilgili Barbara J.Merguerian şu ifadeleri kullanmıştır:
“Dışişleri bakanlığı konsolosluğu Harput ismi altında tanımlamasına rağmen konsolosluk Harput şehrinde değil de valilikten birkaç adım ötedeki bir evde Mezre’nin başkentinde bulunmaktaydı. Norton Harput şehrinin deniz seviyesinden 1000 feet yukarısında olduğunu, bölgenin hiçbir ticarî ve idarî merkezi olmadığını sadece stratejik bir konuma sahip olduğunu amirlerine bildirmiştir. 3 milden az bir uzaklıkta ovada bulunan Mezre(Elazığ) Bağdat’tan Karadeniz’e olan kervan yolu üzerinde bulunmaktadır ve 1895 yılından sonra Harput’un sayesinde hızlı bir şekilde gelişmiştir. Mezre’deki konsolosluğun Harput’taki misyoner grubuyla mesafesi uygun olmamasına rağmen misyonerler konsolosluğun pencerelerinden görülebiliyordu, işaretlerin ayrıntılı sitemini kullanarak (mors kodunu aynalarla kullanarak) ihtiyaç durumunda mesaj gönderiyorlardı.”**
Bununla birlikte konsolosluğun yeri ile ilgili bir de kroki bulunmaktadır.*** Konsolosluk 1917 yılına kadar işlev görmüş ve kapatılmıştır. (Bknz.Resim III/kroki-I)
1.4. Seko Mahallesinin İsmi
Seko mahallesi 1933 yılında bir isim değişikliği yaşamış ve bugünkü Mustafa Paşa ismini almıştır.**** Seko mahallesine verilen bu ismin Mustafa Kemal Atatürk’ten geldiği söylense de bu konu Fırat dergisinde Cenani Dökmeci tarafından şöyle izah edilmiştir:
“Bu tarihlerde Mustafa Naim Paşa Mamuratül-Aziz’de Liva kumandanıdır. Halk tarafından “Seko” diye anılan mahalleye bu paşanın adı verilmiştir”.*
Bununla beraber mahallenin eski isminin ise “Seko” mu “Sako” mu olduğu konusunda da tartışmalar vardır. Mahallenin eski isminin Seko olduğunu belirtenler bu ismin bir Ermeni terziden geldiğini söylerler. Sako olduğunu düşünenler ise palto türü bir giysi olan sakonun bu mahallede çok giyildiğini ve bu yüzden bu ismin verildiğini söylerler.
Biz ise mahalleliye yaptığımız ankette elde ettiğimiz sonuca ve eski kaynaklardaki kullanımdan ötürü projemizde Seko ismini kullanmayı tercih ettik. (18 yaş üstünde mahallenin ismine Sako diyenler %16; Seko diyenler ise % 84tür.)
1.5. Seko Mahallesindeki Kültürel Hareketler
Seko mahallesi kurulduğu yıllarda Türklerin ve Ermenilerin çoğunlukta olduğu bir mahalleydi. Bu mahallede farklılıklara rağmen kardeşçe bir yaşam sürülmüştür. Ancak ilerleyen yıllarda mahalledeki Ermeniler çeşitli nedenlerden dolayı göç etmiştir. Mahalle 1970’li yıllarda yapılan Keban barajından dolayı Elazığ’a yapılan göçlerden etkilenmiştir, bunun sonucunda ise mahalle Harput kültüründen gelen kültürel mirasın bir kısmını kaybetmiş olmasına rağmen bugün halen mahallede bu kültürün izlerine rastlanmaktadır.
Aynı zamanda Seko Mahallesi kurulduğundan bu yana çeşitli olaylara da tanıklık etmiştir.
Bunlardan birisi Seko mahallesinde uzun yıllar oturan ve asıl mesleği avukatlık olan Fikret Memişoğlu’nun Avrupa’da yapılan olimpiyatlarda birinciliği elde etmesidir. (Bknz.Resim-4 ) Bunun yanı sıra Yemen Türküsüne konu olan Redif kışlası Seko mahallesinde olup bu türküyü besteleyenlerden biri de yine Seko mahallesinde oturan Fikret Memişoğlu’dur.**
Seko mahallesinde gerçekleşen bir olaydan dolayı bir türkü daha ortaya çıkmıştır. Seko mahallesinde oturan Bekir hocanın eşini Mamoş adlı bir gençle aldattığını öğrenmesi sonucu karısını ve Mamoş’u öldürmesi üzerine Mamoş türküsü ortaya çıkmıştır.*** Olayın geçtiği ev ise yıkılmış ve yerine bir manav dükkânı yapılmıştır.(Bknz.Resim-5)
1.6. Seko Mahallesindeki Geleneksel Mimari ile Yapılan Evler ve Sokak İsimleri
Seko mahallesinde 1980’lere kadar evler ya bahçeli bir şekilde ya da iki katlı “çıkmalı balkonlara” sahip bir şekilde yapılırdı. Ancak bu evler 1980’li yıllardan sonra büyük ölçüde yıkılmış ve yerini apartmanlara bırakmıştır. (Bknz.Resim-6)
Geleneksel mimariye ait evlerden biri de ismini bir sokağa veren Kırmızı konaktı. Kırmızı konak daha çok askerî amaçla kullanılmıştır ve mahalleye ismi verilen Mustafa Naim Paşa da bir dönem burada oturmuştur.*
Seko mahallesindeki sokak isimleri ise daha çok politikacıların ismini taşımaktadır. Az da olsa bazı sokak isimleri sokağın eski halini anlatmış bazıları ise mahalledeki kültürel kişilere dikkat çekmiştir. Ancak böyle isimler oldukça azdır. (Bknz. Resim 7-8-9-10)
1.7. Seko Mahallesindeki Mezarlıklar ve Son Yıllarda Seko Mahallesi
Seko mahallesinde 1980’den önce iki büyük mezarlık bulunmaktaydı. Ancak bu mezarlıklar daha sonra kaldırıldı ve yerlerine parklar ve yollar yapıldı. Son yıllarda Seko Mahallesi 3 okullu, 3 camili, 2 parklı ve az da olsa tarihten izler taşıyan korunmaya muhtaç bir mahalledir.
…
Öneriler ve Sonuçlar
Projemizde yaptığımız çalışmalar ve gözlemler sonunda aşağıdaki sonuçları elde ettik:
Kent genelinde yaptığımız anketlerde insanların kentsel tarihi merak ettiğini ancak öğrenmediklerini, araştırmadıklarını tespit ettik.
2. Mahalle araştırmamızda bulgularımızı, yaptığımız anketlerle sorguladığımızda mahalle hafızasının yetersiz olduğunu birçok tarihî ve kültürel mirasın büyük oranda bilinmediğini gördük. Mahallede yerinde tespit çalışmaları sırasında yaptığımız anketlerde birçok tarihî ve kültürel mirasın genç nesil tarafından daha az bilindiği ve yerel tarihe daha az ilgi duyulduğu sonucunu elde ettik.
3. Yaptığımız çalışmalarda tarihi ve kültürel miras sayılabilecek birçok eser hakkında kolayca bilgiye ulaştıracak bir girişimde bulunulmadığını gördük.
4. Yaptığımız araştırmalarda yerel tarih için önemli olan kültürel ve tarihî birçok yapının tescillenmediğini ve dolayısıyla da korunmadığını gördük.
5. Araştırdığımız mahallede ve kentte sokak isimlerinin birçoğunun tarihten ve kültürel öğelerden izler taşımadığını gördük.
6. Projemizi çalışırken kent müzesi ve arşiv binalarının eksikliğinden kaynaklı ciddi kayıpların yaşandığını tespit ettik.
Kentsel tarih bilincinin elde edilmesi, yerel kimliğin kaybedilmemesi için aşağıdaki öneriler uygulanabilir:
Yerel yönetimler tarafından kent tarihi için önemli tarihî ve kültürel mirasların bulunduğu mekânların daha tanınır ve görünür olması için buralara bilgilendirme tabelalarının konulması (örnek: Daha önce konsolosluğun bulunduğu yere konsolosluk fotoğrafı ve konsolosluk hakkında bilgi içeren bir tabelanın konulması)
2. Eğitim kurumlarında yerel tarih ve kültür konularına yönelik dersler verilmesi (örnek: İlkokul ve Ortaokul sosyal bilgiler derslerinde bu konulara yer verilmesi)
3. Mahalledeki okulların binalarının yerel tarih ve kültür konusunda zenginleştirilmesi (örnek: Seko mahallesinde bulunan Kaya Karakaya ortaokulunda mahalleye ait bilgi ve fotoğraf içeren mahalle köşesinin oluşturulması)
4. Günümüze kadar gelebilmiş kentin ortak hafızasında yer edinmiş çeşme, ev, dinî yapılar, sokak ve yer isimlerinin tescillenerek korunması (örnek: Seko mahallesinde bulunan çeşme ve geleneksel evlerin tescilinin il kültür ve turizm müdürlüğü tarafından yapılması)
5. Kent hafızasında önemli olayların sözlü tarih yoluyla dijital ortamda arşivlenmesi (örnek: Elazığ kent arşivi ve belleği oluşturulması yönünde yerel yönetimlerin proje yapması)
6. Sokak isimlerinin politik isimlerden arındırılıp yerel tarih ve kültür içerikli hale getirilmesi (örnek: Elazığ belediye meclisine Seko mahallesinde sokaklara, Mamoş türküsü, Terzi pınarı, Yemen türküsü, ABD konsolosluğu gibi isimlerin verilmesinin önerilmesi)
7. Yerel yönetimlerce düzenli olarak kent tarihi ve kültürüne yönelik sergi, bilgi şöleni, konferans vb. etkinliklerin düzenlenmesi.
***
“Bu kısım Mustafa Balaban danışmanlığında 2012 yılında 44. TÜBİTAK Ortaöğretim Araştırma Proje Yarışması’na hazırladığımız proje raporundan bazı kesitlerin alıntısıdır. Tam metni isteyenler mail adresim üzerinden bana ulaşabilirler. (avbarishaldun@gmail.com) ”