Hayatım boyunca mahkemelik olduğum bir tek kişi var; o da Süheyl Batum. Bir yazımdan dolayı tazminat davası açtı ve dava hâlâ devam ediyor. Ama şimdi bu adamı, söylediği bir sözden dolayı 301’den yargılamaya kalkışırsanız buna şiddetle karşı çıkarım.
O, artık bir siyasetçi. Bırakın söylediklerinden ve yaptıklarından dolayı cezasını millet kessin.
Demokrasi ve hukuk devleti ilkesine bağlılığından hiç kuşku duymadığım Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e buradan sesleniyorum; savcılığın 301’den soruşturma başlatmak için yaptığı izin başvurusunu lütfen reddediniz.
301’den yargılanmak ‘ayrıcalığı’nı ona vermeyiniz. Bu maddeden demokratları yargıladılar statüko adına. Bırakın bu ‘kâğıttan siyasetçi’ böyle kalsın. Darbeyi ve darbeci askeri sevsin, darbe yapamayacak hale gelen askeri küçümsesin, Silivri’ye selam çaksın, Ergenekonculara avukatlık yapsın. Yapsın oğlu yapsın… En iyi bildiği işleri yapmaya devam etsin.
Ama söylediklerinden dolayı asla yargılanmasın… Aksi halde Süheyl Batum gibi birini savunmak zorunda kalacağım.
‘Eski Türkiye’nin kaleleri ‘yeni Türkiye’de ve ‘yeni Türkiye’ adına ‘eski’ yöntemleri kullanmaya kalkışmasın. Yargı, eski alışkanlıklarıyla ‘tam demokratik yeni Türkiye’ oluşumunu sabote etmesin, buna izin verilmesin.
Düşüncelerini açıklıyor adam. Bırakın açıklasın. Zaten konuştukça batıyor, kirleniyor. Üstelik bu düşüncelerin alıcısı da yok, üç-beş marjinal dışında. Ne yapalım? Durumdan vazife çıkaran askere selam çakan Süheyl Batum gibi adamlar da var. Olsunlar… Toplum bunlara notunu verir, sandığa gömer. Yani bu, yargının değil, toplumun işi. Bırakın Aziz Üstel dalgasını geçsin; ‘gün akşam oldu bir darbe bulamadın be Süheyl’. Yargının neyine?
Bence Batum, CHP’nin son dönemdeki en ‘bomba’ transferidir. Bomba diyorum, çünkü bu zatı ne zaman görsem ‘patlayıcı’ bir şeyler geliyor aklıma; ‘canlı bomba’, ‘serseri mayın’ veya ‘pimi çekilmiş el bombası’… Belki de bu yüzden medya peşinde. Gazeteci milleti, adamını iyi tanıyor.
Bu kişiyi CHP’ye kim önerdi ve aldıysa, sayelerinde siyaset şenlikli. Ancak böyle bir genel başkan yardımcısıyla da CHP’nin sırtı yerden kalkmaz. Bakarsınız bunlar birkaç yıl sonra Batum’un CHP’ye alınmasının bir AK Parti komplosu olduğunu iddia edeceklerdir. 27 Nisan da öyleymiş ya!
Batum’un dediklerine hiç şaşırmıyorum; 28 Şubat sürecinden beri bir ‘misyon adamı’dır kendisi. Ama ortamlarda ‘akademisyen’, ‘anayasa hukukçusu’ vs. kimlikleriyle kendini gizlemeyi başarmıştı. Artık olması gereken yerde ve kral çıplak, çırılçıplak. Konuşması gerekenleri konuşuyor. Ne diyor? ‘Asker kâğıttan kaplanmış meğer, bitmiş’ deyip hayıflanıyor darbe yapamadığı için askere. Çünkü biliyor; bu asker bir zamanlar ‘iktidarı altın tepside’ birilerine veren bir askerdi. 28 Şubat’ın Genelkurmay Başkanı Karadayı’nın ses kayıtlarını hatırladınız mı? Batum, o generalleri de, o dönemi de, iktidarın nasıl alınıp verildiğini de iyi bilir.
O yüzden şimdi çıkıp ağlıyor? ‘Niye bize iktidar verecek bir asker yok’ diye. Yani, arkadaş hem siyasete soyunacak, siyaset yapıyor görülecek hem de iktidarı halktan değil, askerden bekleyecek. Yok öyle üç kuruşa beş köfte.
Siyasete soyunduysan iktidarı kendin alacaksın. İşi öyle başkalarına yıkmak yok. Ne? Halk vermiyor mu? Vermez tabii, halkı ne sandın? Halkın gözü kör, kalbi mühürlü, aklı kıt mı?
Yapamıyorsan çekip gideceksin. Lakin artık işin zor; ‘iş tamam’ sanıp üstündeki ‘kamuflaj’ı çıkardın. Deşifre oldun muhterem ‘darbesever’, artık sana kimse kanmaz. Yargıçlar bile…
Ha, bu arada umarım, Yargıtay’ın hâkim üyeleri son günlerde gazete okuyor ve televizyon izliyorlardır. Az biraz izlemekle bile ‘davacım’ın bir ‘darbesever’ olduğunu anlayabilirler.
Zaman, 11.02.2011