Ortadoğu’da cepheleşmelerin ne kadar hızlı değiştiğini, göz açıp kapayıncaya kadar eski ittifakların bozulup yeni ittifaklar kurulabildiğini, “birlik” eğilimlerinin yerini ne kadar çabuk“rekabet ve mücadele” eğilimine bırakabildiğini biliyoruz.
Dolayısıyla, Barzani’nin Erdoğan’ın misafiri olarak Diyarbakır’a gelişini değerlendirirken Kürt coğrafyasında şu anda öne çıkan çelişkilerden, rekabet ve mücadeleden bağımsız bir okuma yapamayız.
Birinci olarak bu buluşma Mesut Barzani’nin KDP’si ile PKK-BDP’nin desteklediği PYD arasındaki gerginliğin yüksek olduğu bir zamanda gerçekleşiyor. Barzani’nin Rojava’daki gelişmelerden hiç hoşnut olmadığı, PYD’nin baştan beri Suriye muhalefetinin bir parçası olmamakta direnmesinden, son olarak da PYD’nin Batı Kürdistan’da geçici bir yönetim oluşturma kararı almasından son derece rahatsız olduğu biliniyor. Aynı şekilde PYD’nin de Barzani’ye karşı tutumunun giderek sertleştiği ve son açıklamalarında tutumunu onu “Kürt düşmanı” ilan etmeye kadar vardırdığı da malum.
İkinci olarak, PKK ve BDP’nin siyasi ilgilerinin odak noktasını Türkiye’deki barış sürecinin akıbetinden Rojava’nın geleceğine doğru kaydırdıkları bir dönem yaşıyoruz. Şu anda PKK-BDP’nin bir numaralı önceliği barış süreci değil Rojava’da özerk bir Kürdistan bölgesinin oluşması olarak görünüyor ve barış sürecine karşı tutumlarını da bu öncelik belirliyor.
Üçüncü olarak, yerel seçimler dolayısıyla Güneydoğu’da PKK-BDP çizgisiyle AK Parti arasında kıyasıya bir seçim rekabetinin yaşanacağı günlere girmiş bulunuyoruz. AK Parti açısından bu seçimlerden başarılı çıkmak daha fazla belediye başkanı çıkarmaktan çok daha fazla anlam taşıyor. Her şeyden önce, BDP’nin Güneydoğu’daki bütün belediyeleri “silme” aldığı bir seçim tablosunun Türkiye Kürdistan’ının Türkiye’den ayrı bir coğrafi bölge olduğu tezini güçlendireceği için böyle bir sonucu engellemek istiyor. Ayrıca, sürecin devamı açısından da bölge halkının AK Parti’nin yaptığı açılımların Kürtler’den destek bulduğunun ve yeniden bir silahlı mücadele başlatmanın zemininin kalmadığının ortaya çıkması özel bir önem taşıyor.
PKK-BDP rahatsız
Cumartesi günü Diyarbakır’da gerçekleşecek olan ve Şivan Perwer-İbrahim Tatlıses düetiyle bir şölen havasına bürünecek olan Barzani-Erdoğan buluşmasına yukarıda sıralanan bütün bu etkenler ışığında baktığımızda şunu görüyoruz:
PKK-BDP hareketi bu buluşmadan son derece rahatsız. Bu ziyaretin BDP-PKK-PYD’ye karşı bir KDP-AK Parti ittifakı anlamı taşıdığını düşünüyor. Barzani’nin tarihi kişiliği ve dört parçalı Kürt coğrafyasının her köşesinde sahip olduğu itibar nedeniyle saygılı bir üslup kullanılmaya özen gösterilse de Ahmet Türk’ün demeci bu rahatsızlığı açıkça ortaya koyuyor:
“Bütün Kürtler’in gözü Sayın Barzani’de… Sayın Barzani’nin Başbakan’ın daveti üzerine Amed’e gelecek olması sanırım Kürtler arasında büyük tartışmalara neden olur. Bizim amacımız Barzani’yi tartışmak değil ve tartışılmasını da istemiyoruz. Ama Sayın Barzani’nin bu ziyaretinden sonra vereceği mesajlar önemlidir. Yapacağı açıklamalar bizi daha net bir sonuca götürür. Ama elbette ki Kürt halkının beklentilerini doğru okuması lazım… Birileri bunu önümüzdeki seçimler için Diyarbakır’a davet etmiş olabilir. Bu ihtimali de halk tartışıyor…”
Sonuç olarak denilebilir ki, Erdoğan-Barzani buluşmasının “Türkiye’deki çözüm sürecine yeni bir ivme katacağını ve olumlu etki yapacağını” söylemek fazla kestirme bir değerlendirme olur. Korkarım durum bundan daha girift ve çok yönlü…
Birlikte izleyip göreceğiz…
Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.