Barışımız kutlu olsun

Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.
Bahar hiç bu kadar güzel gelmemişti bu ülkeye.
Newroz hiç bu kadar anlamlı olmamıştı.

Bugün büyük bir gün yaşıyoruz.

Diyarbakır’daki meydandan dalga dalga umut ve sevinç yayılıyor bütün Türkiye’ye. Bugün, bu ülkenin üzerine karabasan gibi çöken kötü kaderin değişmek üzere olduğuna, artık ölümün değil hayatın galebe çalacağına her zamankinden daha çok inanıyoruz.

Ben, bu büyük bayram gününde endişelileri, karamsarları, bölünme korkuları içinde kıvranan herkesi endişelerini, korkularını, karamsarlıklarını bir yana bırakmaya; birlikte sevinmeye çağırıyorum.

30 yıldır kan ve gözyaşından başka bir şey yaşamayan bu ülkenin insanları olarak, bu sevinci kendimize çok görmeyelim. Bırakalım umudun tatlı esintileri hepimizi sarıp sarmalasın, mutluluktan sarhoş etsin.
Gördünüz işte; korkacak, kaygılanacak bir şey yok.

Gizli anlaşma yok! Gizli pazarlık yok! Özerklik yok! Federasyon yok!

Bölünme yok! Statü yok!

Peki ne var?

Silah bırakma çağrısı var. Silah yerine siyaset var. Tek vatan var. Misak-ı Milli sınırları içinde birlikte yaşama iradesi var. Kucaklaşma ve helalleşme çağrısı var.

Zaten on yıllardır istediğimiz şey tam da bu değil miydi?

Kardeşlik yeniden kuruluyor

Türkiye bugün yeni bir başlangıç yapıyor; tarihinde yeni bir sayfa açıyor. Devletin 1925’te açtığı Kürtler’i inkar, baskı ve asimilasyon dönemi ebediyen kapanıyor; Kürtler’in, Türkler’in bütün farklılıklarıyla birlikte yaşamalarına olanak veren yeni bir sayfa açılıyor. Bozulan Kürt ve Türk kardeşliğinin yeniden inşası dönemi başlıyor.

Kürtler bugün Diyarbakır’da, yaşadıkları onca zulme rağmen, bu ülkede Türkler’le birlikte yaşamaktan başka bir şey istemediklerini büyük bir coşkuyla koydular ortaya.

Çünkü artık devletin değiştiğine inanıyorlar. Artık bu ülkede eşit vatandaşlar olarak yaşayabileceklerine; ezilmeden, horlanmadan, inkar edilmeden var olabileceklerine, bütün taleplerini serbestçe ortaya koyabileceklerine güveniyorlar.

İşte sürecin en önemli güvencesi “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına” duyulan bu güvendir.

Elbette daha çok anlaşmazlıklar çıkacak ortaya; çok badire atlatacak, çok kavga edeceğiz.

Ama zaten yaşadığımız bu olay mücadeleyi bırakmak değil, yeni bir mücadele başlatmaktır. Yeni mücadelenin tek silahı siyaset olacak. Bedenler değil, fikirler çarpışacak artık. Fikirlerin çarpışmasından kan çıkmayacak, çözüm enerjisi çıkacak. Daha demokratik, daha eşitlikçi, daha özgür bir Türkiye çıkacak.

Türkiye’nin Kürt sorununu ilelebet bir kambur olarak sırtında taşıması için elinden geleni ardına koymayacak dış mihrakların olduğunu; bu mihrakların kah doğrudan kah taşeronları aracılığı ile süreci provoke etmek için her şeyi yapacağını biliyoruz.

Ama şunu da biliyoruz ki, bugün Diyarbakır’da yüz binlerin ortaya koyduğu irade o kadar güçlü ki, iç dinamiklerin yarattığı bu barış ortamını ortadan kaldırmaya hiçbir “dış dinamik”in gücü yetmez.

Haydi, hiç değilse bugünlük korkuları, kaygıları “temkinli” karamsarlıkları bir yana bırakıp geldiğimiz bu noktanın tadını çıkaralım.

Millet olmak, tasada ve kıvançta birlik olmaksa eğer, biz de bir millet olduğumuzu gösterelim: Doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle, Kürt’üyle Türk’üyle bu kıvanca ortak olabildiğimizi ortaya koyalım.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et