Askerî darbeler Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarıdır. Birçok bileşeni mevcuttur. Askerî boyutuyla ön plana çıkmasına rağmen, iktisadî, siyasî ve daha da önemlisi ideolojik boyutlarıyla da belirgin bir mekaniğin çalışmasıyla ortaya çıkmışlardır.
Siyasal yapılarda, kamu kurumlarında gücün tekelleşmesi beraberinde müdahale, kontrol etme, yargılama ve cezalandırma fikrini geliştirir. Bu fikir genel yapılar içinde küçük grupların oluşmasına öncülük eder ve nihayetinde bu küçük grupların çalıştırdıkları darbe mekaniği devreye girer.
Amaçları ulvi sloganlarla belirgin hale gelir. “Laik Cumhuriyeti” kurtarmak ana slogandır. Darbeye teşebbüs edenlerin kimlikleri söylemi değiştirmez. Nitekim dinî değerleri yüceltme ve yayma misyonuyla “hizmet” ettiğini iddia eden ve sosyal ve siyasal kurumlarda çeteleşen “yeni nesil” benzer bir retorikle toplumsal hayata müdahale ederken seri cinayetleri bir film karesi gibi büyük perdeye yansıtmaktadır.
Totaliter eğitim sisteminden beslenen, kendi alt-totaliter dünya görüşünü buna göre oluşturan ve kendisini “hizmet hareketi” olarak lanse eden bu siyasal hareket büyük bir yok etme, katletme hareketine dönüştüğünün bilinciyle siyasal sistemi ele geçirmek için her türlü aracı kullanmayı meşru saymıştır.
Ahlâkî çerçevesi olmayan ve a moral karakterli bu hareket ve benzerlerinin yaratmakta oldukları travmayı atlatmak, tutarlı bir karşı koyuşu gerektirir. Bu çerçevede atılması gereken en önemli adım hakikat adına insanları öldürmeye kalkışan bu hareket mensuplarına gerçekten “ne yaptıklarını” hatırlatmak ve bunu defalarca tekrar etmek olmalıdır.
Açıkçası, belli bir mağduriyet literatüründen beslenen ve bunu dayanak yaparak toplum içinde maskelerle yaşayan “cemaat” mensuplarına yapılacak en büyük iyilik karşılarına geçerek maskelerini çıkarmalarını sağlamak ve kendilerine teslim olmalarına ön ayak olmaktır.
Söylenmesi gereken şudur: Ruhunuz çalınmıştır ve yüzünüze şeytanın maskesi takılmıştır. O halde ruhunuzu ele geçiren kötü gücü def etmek için size giydirilen maskelerden kurtulun!
Onlar için ve kendimiz için direnmeliyiz. Bilincimizi ve hayatımızı bulandıran totaliter fikirlerden arındırmalıyız zihnimizi. Hangi ideolojinin ve çetenin ya da örgütün canımıza, malımıza ve namusumuza kastettiğinin önemi yok. Hangi ad altında olursa olsun hayatımıza kasteden haysiyetsiz muhterisleri defetmenin yolu direnmekten geçer. Fikren ve ruhen direnmeliyiz. Bize vadettikleri sahte gerçeği elimizin tersiyle iterek ve uyguladıkları şiddete de elimizin tersiyle vurarak reddetmeliyiz.
Halkın hukukunu hiçe sayarak, bireylerin yaşam hakkını elinden alarak, meşru hükümeti zor yoluyla devirmeye çalışarak yarattıkları kaos zihnimizi daha da berraklaştırmaktadır. Onlar bizi göremeseler de biz onları görüyoruz, hem de çırılçıplak ve gerçek yüzlerini. Çok çirkinler, hakikati deforme ederek yüzlerine geçirdikleri maskenin arkasından kolayca yalan söylüyorlar. En sevdikleri oyuncakları ölüm! Nitekim kendileri ölmekteler.
Bireysel hayatımızı, doğal toplumsal düzeni, siyasî yapıyı bozan müdahaleci yapının ortadan kaldırılması elzemdir. Fakat bu yeterli olmayacaktır. Bu yapının tasfiyesiyle ortaya çıkacak boşluğu doldurmak isteyen başka zinde güçlerin ortaya çıkması muhtemeldir. Bunun önüne geçmek için yenilenmek gereklidir. Sağlam bir restorasyon başlatılarak özgürlüğü esas alan ve toplumun her kesimiyle diyaloğa geçerek yapılacak çalışmalar olumlu sonuçlar doğuracaktır. Kurulacak istişare mekanizmalarını bozmaya yönelik hareketler olabilir ama kazandığımız tecrübeyi kritik akılla birleştirerek gerçek bir senteze ulaşabiliriz.