Balyoz yargılamaları esnasında delillerin, özellikle dijital olanlarının gerçekliği üzerine tartışmalar yapıldı. Bugün geldiğimiz noktada anlıyoruz ki, benim de aralarında bulunduğum, kamuya bir şekilde seslenme imkân ve araçlarına sahip bazı kimseler bu konuda yeterli hassasiyeti göstermedi. Askerî vesayetten duyulan korku yaşların yanında kuruların yanmasına yol açan hataları gözden kaçırmamıza sebep oldu. Ali Yasin Türker bu durumdaki insanlardan biri. Bugün köşemde Türker’in kardeşi Yasemin Türker Kaya’nın konuyla ilgili mektubuna yer vererek kamuyu bilgilendirmek istiyorum.

Atilla Bey Merhaba,

Kamuoyunda Balyoz davası olarak bilinen davada ağabeyim Deniz Kurmay Albay Dr. Ali Yasin Türker, Türk hükümetini cebren devirmeye teşebbüs suçunu işlediği sabit görülerek 16 yıl hüküm aldı. Söz konusu hüküm Yargıtay tarafından da onandı. Suçsuz olan ağabeyimin yargı erki tarafından bu kadar ağır bir cezaya maruz bırakılması sayesinde, yaşadığımız ülkede vatandaş olarak güvenliğimizin ne kadar zayıf olduğunu ailece kavramış olduk.

İddianame ve karara göre darbe faaliyetlerinin yürütüldüğü dönem olarak gösterilen 2002 sonu ve 2003’ün başı döneminde binbaşı rütbesinde olup, 3 yıllık yurt dışı göreve hazırlanması için Deniz Kuvvetleri’nde görevlendirilen ağabeyim, tümüyle ilk kez ast-üst ilişkisi yaşadığı komutanlarıyla iki ayda ‘kaynaşıp’ darbe faaliyetine girişmiş. Darbe faaliyetleri içinde olduğu iddia edilen dönemdeki hastane kayıtları ameliyat olduğunu ve görevde olmadığını kanıtlıyordu. Ancak mahkeme heyeti de savcılar gibi bu belgelere bakmaya ihtiyaç dahi duymadı ve ‘teknolojinin geldiği aşama dikkate alındığında…’ dedi ve ‘sanığın ifadelerine itibar etmedi’.

Bu davaya hukuken 12 Eylül 2011 tarihinde Savcılık tarafından gönderilen ifadeye çağrı daveti ile katılıp 16 Eylül 2011 tarihinde ifade sonrası tutuklanan ağabeyim gibi bu davada hüküm giyen 134 Deniz Kuvvetleri mensubu yaklaşık 100 kişi iddia olunan suç tarihlerinde yüzbaşı ve binbaşı rütbelerinde idi. Basında bir kesiminin sıkça dillendirdiği meşhur Seminere, davada yargılanan Deniz ve Hava Kuvvetleri mensuplarından katılan olmamıştı.

Peki, ağabeyim ne ile suçlanıyordu? Üç dijital dosyada veya üst verisinde isminin geçmesi ile. Bu word dosyalarında herhangi bir ıslak, elektronik imzası yok ve bu dosyaların çıktısı alınmamış. Balyoz davası imzasız, çıktısı alınmamış dijital dosyaların ‘delil’ olarak kabul edilmesi ile açılmıştır. Bu dijital dosyaların kullanıcı yollarında yer alan kullanıcı isimlerinden hareketle sanıklarla dosyalar arasında illiyet bağı kurulmuştur. Hâlbuki günümüzde bilgisayarla kullanıcı düzeyinde tanışık herkesin bildiği üzere, bilgisayar dosyalarının kullanıcı adları ya da yazar bilgileri istendiği zaman istendiği şekilde değiştirilebilir. Kaldı ki TSK tarafından Mahkeme’nin talebi üzerine gönderilen yazıya göre, sanıkların neredeyse tamamının TSK tarafından verilen kullanıcı adları dijital dosyalarda mevcut kullanıcı adlarından farklı olduğu halde, Mahkeme kararında bu hususa hiç değinmemiştir.

Yargılama sürecinde İddia Makamının Mahkemeden yaptığı yaklaşık 400 talebin kabul edilme oranı % 99’u aşarken, sanıkların yaklaşık 1000 adet talebinin sadece % 0.7’si kabul edilmiştir. Halk deyişiyle ifade edersek ‘binde bir’ kabul edilen savunmanın bir talebi, Mahkemenin Gn. Kur. Bşk.lığından sanıkların bilgisayar kullanıcı adlarını istemesi olmuştur. Yukarıda belirttiğim gibi Genelkurmaydan gelen cevap ise, ‘normal’ bir yargılamayı pek çok sanık adına değiştirebilecekken, mahkeme tarafından hiç dikkate alınmamıştır.

Ağabeyimin de isminin yer aldığı Balyoz Davasında 3. İddianame, Donanma K.lığında 06 Aralık 2010 tarihinde yapılan aramada bulunan 5 numaralı hard diskte yer aldığı iddia edilen dijital dosyalara dayandırılmaktadır. Bu hard disk ile ilgili Savcılık ya da Mahkeme Heyeti tarafından yargılamada herhangi bir Bilirkişi Raporu alınmadan hüküm kurulmuştur. Savunmanın aldığı en az beş raporda sahtelikler bilimsel olarak net olarak ortaya konulmuş olmasına rağmen Mahkeme tarafından bu raporlar dikkate alınmamıştır. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine (Kamuoyunda Poyrazköy davası olarak bilinen davanın görüldüğü mahkeme) üç kişilik TÜBİTAK heyeti tarafından 5 numaralı hard diske ilişkin olarak hazırlanan 20 Ocak 2014 tarihli Dijital Adli Analiz Rapor, ‘hard diske kullanım dışına ayrıldıktan sonra müdahalede bulunulduğunu, dosya eklemesi yapıldığını’ tespit etmiştir. Bu tespit, daha önce Balyoz sanıklarının talebi üzerine adli bilişim uzmanları Mark Spencer (Arsenal) ve Koray Peksayar tarafından iki ayrı incelemede ortaya konan bulguları teyit etmektedir. Sistem saati gerçek zamanı göstermeyen ikincil bir bilgisayardan 5 no.lu hard diske eklenen dosyaların tamamı, savcılıkça suç unsuru olarak gösterilen dokümanlardan oluşmaktadır. Ağabeyimle ilgili dijitaller de bu dosyalar arasındadır.

Ağabeyim açısından Balyoz Davası’nda somut durum şudur: 3 dijital dosya ile suçlanmaktadır. Bu dijitalleri hazırladığı iddia edilen dönemde ameliyat olmuştu ve görevi başında değildi. Hazırladığı iddia edilen dosyadaki kullanıcı adı ile arasında bir illiyet bağı mevcut değildir ve hazırladığı iddia edilen dosyaya ilişkin güçlü manipülasyon kanıtları ortadadır. Ağabeyimin her hangi bir evrakta ıslak imzası yoktur, hakkında parmak izi, ses kaydı ya da dinleme gibi kanıtlar bulunmamaktadır. İddianamede darbe yapılacağı iddia edilen tarihte ise 3 yıllık yurt dışı görevi için İspanya’da (2003-2006 yılları arasında) görevlidir. Tutuklandığı döneme kadar, yasal mesleki sorumluluklarını yerine getirmek, Boğaziçi Üniversitesinde Endüstri Mühendisliği Doktorasını bitirmek ve iki çocuğunu yetiştirmek dışında bir faaliyette bulunmadığını, onu tanıyan bütün yakınları, meslektaşları ve arkadaşları bilmektedir. Bu nedenle bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını talep etmekteyiz.

Saygılarımla,

Yasemin Türker Kaya

Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.