HSYK seçimlerinin tartışması yavaş yavaş diniyor. Ama bunun kadar önemli olan bir konu, bu tartışmaların arkasında tortu bırakıp bırakmayacağı…
Adalet Bakanı Sadullah Ergin muhtemelen bu niyetle, değişim sürecini destekleyen ancak yürütme yüksek yargı ilişkisi konusunda hassas davranan ve son HSYK seçim süreciyle ilgili kimi eleştirileri olan, bizim de aralarında bulunduğumuz bir grup gazete yazarıyla bir araya geldi.
Ergin etkili ve etkileyici bir bakan…
Adalet Bakanlığı’nda son derece iyi bir performans gösterdi. Tutarlı, açık, etkili bir bakanlık örneği sergiledi.
Kabul etmek gerekir ki, Türkiye’de değişim sürecinin en keskin alanlarından birisi yargıdır.
Yargı bu süreçte sadece bir özne değil, aynı zamanda bir nesne… Değişimi, açılan davalar üzerinden taşıdığı kadar, değişim tarafından kuşatılan, daha doğrusu değişim sürecinde kutuplaşan bir yapı…
Adalet Bakanlığı da bu yapının tam merkezinde durmaktadır.
HSYK’nın son iki yıl içindeki türlü “kadro temizliği” ya da “yeniden kadrolaşma” girişimleri bu iki durumunun, yargı-siyaset-bakanlık ilişkisinin en açık örneklerinden birisi…
HSYK siyasi iç kavgaların merkezini oluşturduğu oranda Adalet Bakanlığı son iki yılın en kritik ve önemli bakanlıklarından birisi haline geldi.
Sadullah Ergin başkanı olduğu HSYK’da çıkan krizleri akıllı bir şekilde dindirmeyi, değişim sürecine tersten yapılacak müdahaleleri yine krizler çıkarmadan demokratik ve akılcı bir üslupla engellemeyi bildi.
Öylesine ki, bakanın HSYK’daki varlığı bu kurulun bağımsızlığını etkiler fikrinin meşru olarak son derece yaygın olduğu bir ülkede, bakanın varlığı tersine bu kurulun taraflı davranmasını engelleyecek bir işlev gördü.
Adalet Bakanlığı’na önem kazandıran, diğerleri arasında bir başka unsur da bakanın ve teşkilatının anayasa değişikliği paketinin hazırlanmasında, yüksek yargının elden geçirilmesinde etkili bir rol oynamasıydı.
Tüm eleştirilere rağmen gerek Anayasa Mahkemesi yapısının değiştirilmesinde, gerek HSYK’yla ilgili yapı ve seçim düzenlemelerinde, tüm örnekler ve ülkenin durumu dikkate alınarak, doğru bir tercih yapıldı.
Buna Ergin’in önemli katkısı oldu.
Şimdi gelelim HSYK seçimlerine…
Daha önce yazdık eğer HSYK Seçim Yasası Meclis’ten geçtiği gibi çıksaydı, bugünlerde yaptığımız tartışmaları yapıyor olmayacaktık. Zira çoğulcu bir yapıyı öngören bu sisteme göre muhtemelen YARSAV’ın da başka grupların adayları da seçilmiş olacaktı. Ergin bu durumun seçimlerden çok önce altını çizen siyasetçi olmuştu.
Yaptığımız görüşmede bunu tekrar hatırlattı Ergin.
Mealen “Çoğulcu değil çoğunlukçu bir sistemi Anayasa Mahkemesi zorladı ve ortaya çıkan sonuç çoğunlukçu oldu…” diyordu.
Doğru…
Ancak bu durum kimi yürütmenin HSYK seçimlerinin yönlendirip yönlendirmediğine dair kimi soruların sorulmasına engel değildi.
Bakanlığa yönelik pekçok eleştiri yapılmıştı.
Seçimlerde gayri resmi bir liste oluşturduğu, gücünü kullandığı, bürokratları aday yaptığı, yürütmenin HSYK’yı bu yolla ele geçirmeye çalıştığı söylenmişti…
Nitekim görüşmede, yeni düzenlemenin, seçimlerin ve meşruiyetin öneminin altı çizilerek iki öbek etrafında toplanan o sorular soruldu.
İlk öbek soru şuydu: Adalet Bakanı seçim listesi hazırladı mı, hazırlanan bir liste kendisine sunuldu mu?
Yanıt açık ve net bir biçimde “Hayır” oldu bakanın… Karışmadık dedi.
İkinci öbek soru şöyleydi: Neden bakanlığınızın bürokratlarının aday olmasını engellemediniz?
“Anayasa ve yasalar aday olma hakkını herkese veriyor, buna müdahale söz konusu olamazdı. Bu konuda bir telkinde bulunsak bile bize siz ne karışıyorsunuz derlerdi…” şeklinde oldu yanıtı…
Bakanın samimi ve ikna edici açıklamalarda bulunması önemlidir…
Ancak bakanı da aşan, hatta onun da kabul ettiği, yüksek yargı idari kültür ilişkisi ciddi bir sıkıntı olmayı sürdürüyor.
HSYK’yla ilgili gelişmelerde bundan böyle hükümet de muhtemelen ve umarız daha dikkatli olacaktır…
YeniŞafak, 27.10.2010
