Türkiye’de köşe yazanların işi bazen çok kolay, çünkü yıllardır çözemediğimiz o kadar çok konu var ki bunlar zamanlı zamansız tekrar tekrar hatırlanır. Alevilik konusu da Ak Parti’nin 2009’da başlattığı ama bir türlü sonuçlandıramadığı Alevi çalıştayları vesilesiyle sık sık gündem oluyor.
Sonuçlanamamasına ve henüz yasal hiçbir adım atılamamasına rağmen sürecin Türkiye için öğretici olduğu bir gerçek.
Bu süreçte Alevilik Cumhuriyet tarihi boyunca hiç olmadığı kadar gündem oldu ve Türkiye Alevilik ve Alevilerin problemleri hakkında ciddi bir bilgi birikimine ulaştı. Yine Aleviler hem kendilerini tanıma hem de sorunlarını kamuoyunda paylaşırken nasıl bir dil kullanılması gerektiği konusunda çok şey öğrendi. Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen Alevilerin sorunları hala yerli yerinde duruyor ve bu durum Aleviler arasında ciddi hayal kırıklığı yaratıyor.
Alevilerin inançsal talepleri işin sadece bir yönü, bu taleplere “İslam bölünür” diye karşı duranlar farkında olmadan Aleviler ile İslamiyet arasındaki bağı zayıflatırken, zaten bunu temenni eden çevrelerin eline malzeme vererek büyük bir vebal altına giriyorlar.
Alevilerin sosyo-ekonomik-kültürel ve siyasi sorunları da var. Alevilerin çoğunluğu eşit vatandaş olduklarına inanmıyor ve Türkiye her anlamda büyüyüp, gelişirken kamuda ve piyasada açıkça ayrımcılığa tabi tutulduklarını, dışlandıklarını ve paylaşımdan pay alamadıklarını düşünüyor.
Bu algı gerçekliğinden bağımsız olarak her türlü olumsuzluğun kimliğe indirgenmesine yol açıyor. Siyasilerin bunları birer “hayal ürünü” olarak görmeleri ya da hafifsemeleri ise bu ruh halini düzeltmekten çok öfkeye sebep oluyor.
Siyaseten sıkışmışlık ve CHP’ye iteklenmek ise bir başka problem.
Eğri oturup doğru konuşacak olursak çözümsüzlüğün tek tarafı olarak Ak Parti ve muhafazakârları görmek ahlaken doğru değil. Alevilerin sorunlarının çözümsüzlüğünden nemalanan geniş bir kesim var ve bunlar çözüm istermiş gibi yaparken bile çözümü engellemek için her yolu deniyor.
Kürt sorununun çözümünde muhalefet Ak Parti’yi nasıl yalnız bırakmışsa, bu konuda da –sözde açıklamalarla- yalnız bıraktı. O kadar ki Alevilerin hemen her kesiminin üzerinde uzlaştıkları Diyanet’in lağvedilmesi fikri, CHP tarafından bilinmiyormuş gibi davranılmış ve geçmiş yıllarda kurulan Anayasa Değişikliği komisyonlarında, DİB’in yetkilerinin daha da artırılması hatta gayrimüslimlerin de DİB’e bağlanarak kontrollerinin sağlanması dahi istenebilmiştir.
CHP’nin bu ikili tavrının Aleviler tarafından farkına bile varılmamış, bilenlerse konuyu hiç açmamış, iktidar ve MHP de herhalde hoşlarına gittiği için konuyu gündeme bile getirmeyerek; “Ey Aleviler siz laiklikten dem vurup, DİB kaldırılsın istiyorsunuz ama desteklediğiniz CHP tam tersini istiyor” diyemedi.
Ve maalesef Alevilerin bir kısmı çaresizlik içinde bu ve benzeri durumları görmelerine rağmen iktidara güvenemedikleri ve bugüne kadar ciddi herhangi bir yasal adım atılmaması nedeniyle bu çevrelerin tutarsızlıklarına açıkça ses çıkaramıyor ve muhalefet edemiyor.
Ak Parti’nin bu sorunun çözümünü geciktirme lüksü yoktur. İlerleyen zamanlarda bu gecikmenin Türkiye’ye getirebileceği maliyetleri iyi düşünmek ve çok geç olmadan adım atmak gerekiyor.
NOT: Türk basın hayatına yeni bir renk getirmesini dilediğim Karar Gazetesi’nin köşe yazarlarından birisi olarak bu köşenin bana ayrıca bir sorumluluk verdiği bilinci ile şimdilik her çarşamba, siz değerli okurlarımıza farklı pencereler açabilmek umuduyla hepinize merhaba!
Karar, 09.03.2016
http://www.karar.com/yazarlar/senol-kaluc/alevilerin-sorunlari-nerede-duruyor-171