AK Parti iktidarları Türkiye’nin pek çok kronik sorununda oldukça önemli iyileştirmelere ve reformlara imza attı. Sanırım Ak Parti’nin en zayıf ve geri kaldığı alanlardan biri Alevilik meselesi oldu. Gerçi Dersim için yapılan özür ve TRT’de Muharrem ayında özel program gibi anlamlı ve sembolik önemi yüksek hamleler yapıldı. Diğer taraftan, 2009’dan beri AK Parti Alevilerin talep ve beklentilerini anlamaya ve meseleyi ortaya koymaya yönelik çok sayıda toplantı ve çalışma yaptı. Ancak, bu hazırlıkların çözüm getirici sonuçları pek alınamadı. Medyaya yansıyan haberlerden anlaşılan o ki, Davutoğlu Hükümeti konuyla ilgili olarak yeni bir girişimde bulunmuş. Tabiri caizse yeni bir Alevi Açılımı ufukta görüldü. Bu yeni sürecin, konuşma ve toplantıların çokça yapıldığı, ama çözüm ile sonuçlanmayan bir kısır döngüye girmesine izin vermemek lazım.
Alevi meselesiyle ilgili sadece AK Parti ve Hükümetleri değil sivil toplum kuruluşları da çok sayıda çalışma yaptı ve hala yapmaktalar. Liberal Düşünce Topluluğu yaptığı bu çalışmaların ürünü olarak geçenlerde “Alevi Meselesinde Çözüme Odaklanmak” başlıklı bir rapor yayınladı. Hükümet bu yeni süreçte kendi yaptığı çalışmaların yanında sivil toplum örgütlerinin görüş ve değerlendirmelerinden de yararlanmalıdır. Topluluğun yayınladığı Rapor oldukça kısa ancak derli toplu ve çözüme odaklı bir perspektifle hazırlanmış. Raporda bilhassa Alevilerin üzerinde geniş uzlaşı oluşturduğu talepler ve bunlara dair çözüm önerilerine yer verilmiş. Sorunlar dört ana grupta toplanmış. Bunlar; 1) Cemevleri ve Dedelerin Hukuki Statüsü, 2) Eğitim Sisteminde Alevilik, 3) Eşit Yurttaşlığa İlişkin Talepler, 4) Çeşitli Talep ve Hassasiyetler başlıklarından oluşuyor. Ben burada Raporu da dikkate alarak kendi önerilerimi ifade edeyim.
Ele alınması en kolay olanı en sonuncusu. Bu başlıkta Alevilerin, hassasiyetlerden kaynaklanan Muharrem ayının tatil edilmesi veya TRT’de Alevilik konusunun daha fazla işlenmesi gibi taleplerine yer verilmiş. Alevilerin tarihsel ve sosyolojik hassasiyetlerinin gözeten bir dil ve perspektifin işleri hayli kolaylaştıracağını düşünebiliriz. Üçüncü başlık, Alevilerin kamuda ve toplumda maruz kaldıklarını düşündükleri ayrımcılıkla ilgili şikâyetlerini içeriyor. Bu sorunların çözümü daha uzun vadeli olmakla birlikte kamuda hemen çeşitli düzenlemeler yapılabilir. Ayrımcılığa karşı çeşitli denetleme ve şikâyet mekanizmaları oluşturulabilir, önyargı ve negatif algıya karşı eğitimler verilebilir.
İkinci başlık altındaki meselelerin büyük kısmı aslında okullardaki zorunlu din dersinin kaldırılması gibi tek bir hamleyle çözülebilir. Bana kalırsa devlet okullarında her iki mezhep için de seçmeli din derslerine gerek yoktur. Aileler pekala çocuklarına kendi istedikleri yerde ve şekilde din eğitimi aldırabilirler. Alevilik seçmeli dersi önerilerden biri, ancak bu dersi kimin ve hangi müfredata göre vereceği gibi çeşitli sorunlar bu önerinin kapısında beklemektedir. Bunun yerine ailelerin belirlediği bir yerden alınan bu dersi Bakanlığın çeşitli şekillerde finanse etmesi veya desteklemesi gibi çözümler üzerinde düşünülebilir.
İlk başlıkta toplanan mesele ise devletin sağlayacağı çeşitli mali ve idari imkanlardan yararlanılabilmesi için Cemevlerinin nasıl bir hukuki statü içinde tanımlanacağı ile ilgili. Burada Aleviler bir kısmı Cemevlerinin ibadethane olarak tanımlanmasını talep ederken, Hükümet “İrfan Merkezleri” gibi bir tanımlamadan yana görünüyor. İkisinden farklı olarak, kanunda “ibadethaneler ve Cemevleri” şeklinde bir düzenleme yapmanın çözümü kolaylaştırabileceğini düşünüyorum.
Her öneri tartışılabilir, ancak bu süreçte en önemli nokta çözüme odaklı bir perspektifi korumaktır.
Yeni Yüzyıl, 01.04.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/alevi-meselesinde-cozum-1854