Başbakan öfkesini açığa vurmanın da bir kendini ifade etme yöntemi olduğunu söylüyor. Doğrusu, hiçbir şekilde heyecanlanmayan, gerektiği yerde sıcak tepki vermeyen politikacıları ben de sevmiyorum.
Ama AKP’li yöneticiler, asıl sıcak tepki vermeleri gereken yerlerde aşırı bir serinkanlılık gösterirken, olmadık yerde öfkeleniyorlar.
Osman Durmuş’un Söyledikleri Çok mu Önemliydi?
MHP milletvekili Osman Durmuş’un, “Sizi beyaz gömlekliler sizi! Üç beş kuruşu görünce kendinizi ne sanıyorsunuz? Peygamber olarak anılan bir Başbakan’ın eşini nasıl kabul etmezsiniz?” diyerek yaptığı konuşma Meclis kürsüsünde yapılan konuşmaların en kötülerine bir örnekti. Osman Durmuş’un konuşmasında fikir de yoktu, espri de yoktu, hatta hakaret ve sataşma da yoktu. Öylesine boş bir konuşma idi.
AKP’liler askerlerle iyi geçinmeye, onlara ters düşmeyecek politikalar izleye çalıyorlar. Askerlerin bulunduğu resmi törenlere hanımları ile gitmiyorlar, ordu evlerine girmiyorlar, YAŞ kararlarına, askeri atamalara karışmıyorlar. Askerler istemiyor diye Başbakan’ın hanımı GATA’da yatan bir ahbabını ziyarete gidemiyor. Bu kaba davranış karşısında zamanında sessiz kalan Başbakan, öfkesini konuyu çirkin bir şekilde Meclis kürsüsüne getiren MHP milletvekiline karşı gösteriyor.
Başbakan, bu konuşmayı ciddiye alarak cevap vermeseydi, bu konuşma muhtemelen ertesi gün gazetelerde bile yer almayacaktı. Hele Başbakan’ın “Her şeyden önce, arkadaşımız, peygamberlik zincirinin bittiğini bilmiyor” demesi de bahsi geçen konuya yabancı olduğunu gösteriyordu.
İşin aslının AKP Aydın il Başkanının, “Biz Başbakanımızın aşığıyız. Başbakanımız bizim için adeta ikinci peygamber gibidir” sözüne dayandığı anlaşılınca, bu sefer de öfkenin hedefi Aydın İl Başkanı oldu. Bu söz MHP’lileri abarttığı gibi Meclis kürsüsüne getirilecek bir anlama sahip değildi, sadece bildiğimiz yalakalığın bir tezahürü idi. Adamın bunun için linç edilmesi doğru olmadı. Bu tür yalakalıkları linç gerekçesi yaparsak, ülkede konuşacak insan kalmaz.
Avni Doğan’ın Hırçınlık Sebebi
AKP’li bakanlar ve milletvekilleri sorun çıkmasın diye askerlerin bulunduğu toplantılara hanımlarını götürmüyorlar. Sonuçta devlet protokolünde neyin nasıl olacağını milletin temsilcileri değil, askerler belirliyor. Bilmiyorum, böylece sorun çözülmüş mü oluyor, yoksa halının altına mı süpürülmüş oluyor. Aslında iktidar partisi yöneticileri bu durumu içselleştirebiliyor değiller, durumu kabullenmiş gibi görünüyorlar, ama öfkeleri olmadık bir yerde ortaya çıkıyor.
AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan bu durumdan rahatsız, ama rahatsızlığını ne kamu oyu önünde ne de parti içerisinde ifade edemiyor. Avni Doğan seçim bölgesi Kahramanmaraş’ta yaptığı konuşmada, “Bu memlekette kimin kızının başı örtülü, hepsini fişlemişler. Kimin çocuğu İmam- Hatip’e gidiyor hepsini fişlemişler. Kim muhafazakar, kim ramazanda oruç tutuyor hepsini fişlemişler. Eee şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar” diyerek sıkıntısını ifade etmeye çalışıyor.
Bu konuşmadan dolayı Avni Doğan 4 ay partiden ihraç cezası ile cezalandırıldı. Avni Doğan’a karşı yapılan bu haksızlığa, AKP içerisinden tepki verme cesaretini gösteren olmadı.
Ahmet Aydoğmuş’un Hırçınlık Sebebi
Ahmet Aydoğmuş milletvekili seçildiğinde kim bilir neler hayal ediyordu. En azından kendini seçip Meclise gönderen çocukları üniversite giriş imtihanlarında haksızlığa uğramış, kazandığı üniversitede üniversite kapısından kovulmuş insanların hukukuna sahip çıkmayı düşünüyordu. Milletvekili yeminini ettikten sonra aylar yıllar geçtikti, gördü ki, bir şeyler yapabilmek için kendine bir türlü sıra gelmiyor. Meclis kürsüsüne çıkmak için partilerin sözcüleri var, hep onlar konuşuyorlar, kendilerine de partinin aldığı grup kararına göre oy vermek kalıyor. Salı günleri parti grubu toplanıyor, orada da seçmenlerinin sorunlarını ya da parti içi sorunları dile getirmek mümkün değil. Orada da parti başkanı konuşup gidiyor, kendilerine de alkışlamak kalıyor. Her ne kadar hava alanlarında VİP muamelesi görse de, bayram törenlerinde generallerin arkasına atılıyor, askerlerin bulunduğu kutlamalara eşsiz davet ediliyor.
Bunlara sesini çıkaramayan, isyan edemeyen milletvekili Ahmet Aydoğmuş, seçim bölgesine geldiğinde iktidarlarına karşı çıkanlara “kanı bozuklar” diyerek seçmenlerine karşı kendini ispat etmeye çalışıyor.
Ahmet Aydoğmuş da bu sözlerinden dolayı 2 ay partiden ihraç cezası aldı. Meclis genel kurulunda konuşamayan, parti grubunda konuşamayan, Kızılcahamam’da konuşamayan milletvekilleri, belli ki bundan sonra seçmenleriyle de konuşamayacak.
Mehmet Halit Demir’in Hırçınlık Sebebi
AK Parti Mardin Milletvekili Mehmet Halit Demir, Mardin Valisi Hasan Duruer’in, Üniversitede düzenlen forumda alkollü içki servisi yaptırmasına tepki gösterdi.
Partisinin il dayanışma toplantısında konuşan Milletvekili Mehmet Halit Demir, “Bakıyorsunuz, üniversitemizin Rektörlük binasında Valiliğimiz tarafından gerçekleştirilen ‘Türkiye Avrupa Birliği Formu’nun açılış kokteylinde bir taraftan öğrenciler ders görüyor, diğer taraftan eğitim kurumunda içki servis ediliyor. Bu tasvip edilecek bir şey değildir. Bunu valiliğimiz yapmış olsa bile tasvip etmemizin imkânı yok. Bu eğitime karşı da bir darbedir” diyor.
Milletvekili Mehmet Halit Demir, Valinin “Mardin’de yüzde 80 elektrik kaçağı var” demesine de kızmış, hırsızlığın hoş görülmemesinden dolayı Valiyi suçluyor.
Mehmet Halit Demir Vali Duruer’in, “Fakirlik ve cehalet arttıkça çocuk sayısı artıyor, insanlar bilgili ve zengin olduğu oranda da çocuk sayısı azalıyor” demesini de hoş karşılamamış, “Bu ne biçim zihniyettir? Ya böyle bir şey olabilir mi? Gerçekten bu ilin bir ferdi olarak bunlara sessiz kalmak, bunlara üzülmemek mümkün değil. … Sayın valinin kamuoyunu da rahatsız eden basına yansımış bu sözleriyle ilgili en kısa sürede düzeltme yapacağına inanıyorum ve bu yönde olan beklentimi de dile getirmekte fayda görüyorum” diyor.
Mehmet Halit Demir kaç kere Meclis genel kurulunda konuştu, Mardin’in hangi sorunlarını dile getirdi bilmiyorum. Parti toplantılarında ve parti grubunda da resmi kuruluşların kutlamalarında alkollü içkilerin yasaklanması konusunda bir tavrını da hatırlamıyorum. Çok çocuklu, dar gelirli ailelerin çektiği sıkıntıların çözümü konusunda hangi projeleri teklif ettiğini de bilmiyoruz. Kaçak elektrik kullanımının faturasını kimlerin ödediği konusunda da aydınlatıcı fikirlerinden haberimiz yok. Bildiğimiz Sayın milletvekilinin öfkeli olduğu ve valiyi tenkit ederek hemşerilerine karşı kendini ispat etmek gayretinde olduğudur.
AKP’liler Aysun Kayacı’ya Neden Bu Kadar Kızdılar?
CNNTURK’te ekrana gelen Reha Muhtar’ın “Çok Farklı” programına konuk olan usta tiyatrocu Zeliha Berksoy, “Cahillerin oyuyla demokrasi olmaz!” dedi ve Türk halkının 50 yıllık bir süreç içerisinde cahil bırakıldığını belirterek çağdaş eğitim seferberliği yapılmasını önerdi (07.05.2009).
Böyle düşünenler Zeliha Berksoy’dan ibaret değil. Bunlar bunları kötü niyetle de söylemiyorlar. Edindikleri kültür bunları böyle konuşturuyor. Tek parti ideolojisinden bu kültürü edindiler ve öğrendiklerinden kuşku duyma alışkanlıkları da yoktur. Bildikleri tek doğrudur ve tartışılmaz. Bunlar sanatçı olurlar, ilim adamı olurlar, politikacı olurlar, asker olurlar, ama düşünce şekilleri değişmez. Sonsuz bir özgüvenleri vardır.
Bir magazin programında bu kültürden aldıklarını tekrarlayan Manken Aysun Kayacı “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi? AKP’yi ayak takımı iktidara getirdi” gibi bir sözü ağzından kaçırdı.
Demokrasi düşmanlığının hakim kültür olduğu ülkede, Aysun Kayacı’nin bir magazin programında söylediği sözler sanki Türkiye’de ilk defa söyleniyormuş gibi tartışma konusu oldu.
Genellikle serinkanlılığı ile bilinen Dengir Mir Mehmet Fırat, Kayacı için “edepsiz civciv” dedi. Dengir Mir Mehmet Fırat işi şakaya alarak biraz daha hoşgörülü bir cevap verebilirdi. Kayacı’ya “teneke kafalı, edepsiz, mahlûk” diye hakaret edenler de oldu. Başbakan bile, Aysun Kayacı’ya çattı.
AKP’liler Aysun Kayacı’yı fena korkuttular. Bir televizyon programına telefonla bağlanan Aysun Kayacı, “Lütfen beni ülke düşmanı olarak göstermesinler. Artık hiçbir şey söylemeye cesaretim yok. … Konuştukça her şey çok daha kötüye gidiyor. Lütfen, profesörler, hocalar birileri bana yardım etsin. Çünkü korkuyorum. Ben söylemek istediklerimi söylemeyi beceremiyorum”(Milliyet, 06.04.2008) dedi.
İktidar sıkıntı içerisinde, milletten aldığı yetkiyi kullanamıyor, devlet içerisine kök salmış direnç noktalarını aşamıyor. Başbakan çareyi karikatüristleri mahkemeye vermekte görüyor, gazete patronlarına köşe yazarlarını terbiye çağrısı yapıyor, darbecilere karşı kendilerine verilen desteği “gaz verme“ olarak değerlendiriyor. Buna karşın, AKP’liler hâkim güçlere karşı serinkanlılıklarını korumakta hiç zorlanmıyorlar. Meclis Milli Savunma Komisyonu Başkanlığına seçilen milletvekiline ordudan itiraz geliyor, hiç öfkelenmeden hemen değiştiriyorlar.
25.03.2010