Radikal İki’de 4 Ağustos’ta yayımlanan ve değerli tarihçi Cemil Koçak’la beni hedef tahtasına koyan Umut Özkırımlı imzalı yazıdaki bazı iddialara ve analizlere cevap vermek isteyişim sebebi, yazıyı ve yazarı ciddiye almaktan çok gazete okuyucularını aydınlatmak.
Gezi eylemlerinde radikal sol örgütlerle Atatürkçü- CHP ’li kitlelerin beraberliğinin söz konusu olduğu bana göre kesin. Bunu, alanda yapılan tüm anketler gösterdiği gibi ana siyasi aktörlerin tavrı da kanıtlıyor. MHPdemokratik meşruiyet endişesiyle, BDP ise barış sürecinin zarar görebileceği korkusuyla tabanını uzak tuttu. AKP tabanı zaten kendisine yönelik bir eylemler sürecinde yer alamazdı. Dar bir dindar grup ile yine az sayıdaki başka görüşlerden kimseler de ana kitlenin rengini değiştiremezdi. Bu durumda Gezi’nin kitlesel tabanı CHP değilse nedir, açıklayın, görelim.
Türkiye’de solun şiddete karşı net bir ret tavrı alamamasından şikayetçi olduğumu zaman zaman dile getiriyorum. Bundan niye rahatsızsınız? Şiddeti onaylıyor musunuz? Yoksa sadece polis şiddetine mi karşısınız? Ben süreç boyunca gerek konuşmalarımda gerek yazılarımda haksız ve orantısız polis şiddetini kınadım ve sorumluların cezalandırılmasını istedim. Aynı zamanda sivil şiddete de karşı çıktım. Bu tavır mı ilkeli ve ahlaklı, yoksa şiddete bakışta ayrım yapıp bir şiddeti kınarken öbürünü yüceltmek mi?
Sol, geniş bir yelpaze ve sosyal demokrat sol dışındaki solun şiddete sevdası malum. Solun şiddet aşkını eleştirdim ve eleştirmeye devam edeceğim. Ama bu bütün solun yok olmasını istediğim anlamına gelmez. Tam tersine, mütemadiyen, istikrarlı bir demokrasi için kuvvetli bir muhafazakâr siyasi bloka ilaveten kuvvetli bir sosyal demokrat blokun da var olması gerektiğini her fırsatta dile getiriyorum. Siz böyle bir ayrıma taraftar değilseniz demokrat olan solu, olmayan soldan nasıl ayırt edeceğiz?
Parka süreç esnasında sizin girebilmeniz işgal olmadığını değil, yalnızca işgalcilerle aranızda bir fikir ve tavır benzerliği olduğunu kanıtlar. Bırakın parkı, yüzbinlerce insan Taksim’den aylardır uzak durmaya çalışıyorsa, ortada bir yanlışlık var demektir.
Fikirlerimden rahatsız olanların kaçak güreşmeyi bırakıp doğru dürüst cevap vermesini bekliyorum. 1980’lerin başlarında ve ortalarında, yani 20’li yaşlarda liberal olmuş olsaydım yazacaklarım o zaman yazdıklarımdan elbette farklı olurdu. Ama 1980’lerde yazılanlarla bugünlerde Gezi üzerinde yazılanları sanki aralarında bir zaman ve perspektif farkı yokmuş gibi sunarak Gezi eleştirilerimi ve değerlendirmelerimi geçersizleştirmeye çalışmak benim nazarımda yalnızca şark kurnazlığının bir göstergesidir.