2013 yılı AK Parti’nin şimdiye kadar yaşadığı en zor yıl oldu. 28 Şubat yıllarının, tezgahta sürekli darbe planlarının durduğu 2000 başlarının ya da kapatma davasıyla kapısına kilit vurulmasının eşiğinden döndüğü yılın bile bu kadar zor olmadığını söyleyebiliriz. Girdiğimiz yeni yıl ise, önümüzde bekleyen en az iki seçim nedeniyle “dananın kuyruğunun kopacağı” yıl olmaya aday…
Hükümetin yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla başlatılan kuşatma harekatını “yerli işbirlikçilerin de kullanıldığı uluslararası komplo” olarak takdim etme ve kitlelerin anti-emperyalist duygularını harekete geçirerek geri püskürtme stratejisi izlediğini görüyoruz.
Ama krizden çıkış ve yıpranan itibarı toparlamak için karşı saldırı ile yetinilmeyeceğine, başka stratejilerin de devreye sokulmak üzere olduğuna dair işaretler var.
Çözüm sürecini aktifleştirmek
Krizden çıkış için devreye sokulacak bir numaralı siyasi enstrümanın çözüm sürecini aktifleştirmek olacağı anlaşılıyor ki, bu çok makul… Zira şu anda ortaya çıkan saflaşmaya bakıldığında Cemaat, CHP’den MHP’ye, oradan İşçi Partisi’ne ve bilumum sol güçlere kadar çok geniş bir yelpazeyi arkasına almış durumdayken, iktidarın ittifak kurabileceği tek güç, Kürtler ve Kürt siyasi hareketi olarak görülüyor. Dolayısıyla, önümüzdeki dönem hükümetin Kürt siyasi hareketi ile ilişkilerini sağlamlaştırmaya, Kürt halkının desteğini pekiştirmeye, daha da önemlisi çözüm sürecinin heba olmamasına her şeyden fazla önem veren geniş kamuoyunu yanına çekebilmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.
Bu da çözüm sürecini aktifleştirmeyi, daha cesur adımlar atmayı gerekli kılıyor. Ayrıca, bu alanda sağlanacak ilerlemelerin uluslararası kamuoyunda yıpranan imajı bir ölçüde iyileştireceği ve AK Parti’yi AB nezdinde kolay kolay “gözden çıkarılamaz” bir siyasi güç haline getireceği de unutulmamalı.
Çözüm sürecinin hızlandırılmasına bağlı olarak devreye sokulacak bir başka enstrüman da adı af olmayan bir af olacak gibi görülüyor. Böylece, zaten uzun süredir toplumun geniş kesimlerinde yaygınlaşan “hesaplaşmayı bitirmek ve beyaz bir sayfa açmak” talebi karşılanmış olacak. Bu yolla gerek dağdaki PKK’lıların inmesi ve KCK davasında haksız yere mağdur edilenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi, gerekse darbe davalarında yapılan kimi hukuki hataların telafi edilmesi mümkün olacak.
AB’ye odaklanma
Devreye sokulacak bir başka politikanın işaretini ise Başbakan’ın yeni yıl konuşmasında aldık.“2014 yılı, Avrupa Birliği tam üyelik müzakerelerinin ve yeni demokratikleşme reformlarımızın hız kazanacağı bir yıl olacak” dedi Başbakan
AK Parti’nin tabanını konsolide etme ve ittifaklarını sağlamlaştırma amacıyla atacağı bu adımları“yolsuzlukların üstünü örtmek için yapılan gayri samimi siyasi manevralar” olarak niteleyip eleştirecek çok ses çıkacak şüphesiz.
Ama onlara şunu sormak gerek:
Ya ne yapmasını tercih ederdik? Hükümetlerin başları sıkışınca demokrasiye ve reformlara sarılması, “başka şeylere” sarılmasından çok daha iyi değil midir?
Gerek çözüm sürecinin hızlanması, gerek toplumsal barışı sağlayacak üstü örtülü bir affın çıkması, gerekse hükümetin yüzünü yeniden AB’ye dönüp reformları hızlandırması, ne sebeple yapılmış olursa olsun, toplum açısından bir kazanç, geri alınamayacak bir ilerleme olur.
Yalnız bir problem var: Eğer iktidar “paralel yapıyı tasfiye” için harekete geçtiğinde bu tasfiye harekatı hukuk içinde kalarak yürütülmezse Başbakan’ın söylediği “AB’ye odaklanma” hedefi lafta kalır. Zira Avrupa Birliği’nin hukuk devletinin varlığı ciddi şaibe altında olan bir ülkeyle tam üyeliğe doğru adım atmaya istekli olacağını hiç sanmıyorum.
Hükümetin, yargıyla girdiği kavgada ortaya çıkan “bağımsız yargıya müdahale” tablosunu siyaseten taşınabilir hale getirecek tek şey, hedef aldığı yargı mensuplarının tarafsız olmadığını bin an önce ispatlamak, “paralel yapı”yı somut olarak görünür hale getirmektir.
Açıkça taraf olmuş bir yargının bağımsızlık hakkını da kaybettiği güçlü bir argüman olarak savunulabilir o zaman. Karşımızdaki tablo ancak o zaman geniş kitleler tarafından anlayışla karşılanabilir ve mazur görülebilir.
Bu yazı Bugün Gazetesi’nde yayınlanmıştır.