Türkiye, her zaman olduğu gibi gündelik siyasetin izbe sokaklarında vakit kaybederken çok önemli sorunlarımız ise yine yerli yerinde duruyor. Emek ve zamanımızı bu sorunların çözümüne harcamak yerine israf ediyoruz.
AK Parti kendi bekası ile ülkenin bekasını uzun süredir birleştirdiği için eskisi gibi halkın sorunlarına çözüm üretmek vasfını yitirmiş gözüküyor ve daha sakıncalısı kendisine içerden ya da dışarıdan yapılan en ufak bir eleştiriyi dahi kaldıramayacak bir ruh hali içinde. Belki de en büyük sorun partinin Erdoğan’a yardımcı olmaktan çok ayak bağı olması.
Tabii ki bunda Erdoğan’ın tutumu da büyük etken. Kendisi dışında çok fazla inisiyatif kullanılmasına müsaade etmediği ve partinin de her konuda işaret bekler bir hal içinde olması politika üretebilecek isimlerin de etkisizleşmesine yol açıyor.
Parti içindeki sorunlar yetmezmiş gibi icracı konumdaki kamu görevlilerinin çoğu da işlerini yapmak için Erdoğan’ın dikkati çekmesini bekler bir haldeler. Hâlbuki yetki ve görevleri kanunca belirlenmiş. Trafik denetiminin adam gibi yapılabilmesi için bile Erdoğan’ın “ne oluyor” demesini bekliyoruz…
Türkiye’nin acilen bu açmazdan çıkması gerekir. Cumhurbaşkanının her konuya zaman harcaması kadar abes bir durum olamaz. Öyle olacaksa bunca kamu çalışanına ne gerek var?
***
Türkiye için hiç hayra alamet olmayan durumlardan birisi de siyaseten bir sıkışmışlık içinde olmamız. Halkın önünde ümit verebilecek herhangi bir siyasi figür ya da oluşum yok. Siyaset daha çok Erdoğan üzerinden yürüyor. Erdoğan da çoğu kez kendisine karşı oluşan bu kampı ustaca lehine kullanıyor.
Yaşanan ekonomik sıkıntılara, işsizliğe, gelecek kaygısının en üst seviyeye çıkmasına rağmen hala Erdoğan siyasetimizin en güçlü ismi…
Bugün Türkiye’nin geleceğini büyük ölçüde orta kuşak belirliyor ve Türkiye’deki orta kuşağın muhafazakâr-milliyetçi tabanının ezici bir çoğunluğu Erdoğan’a aşık ve Erdoğan’ın şahsı ile kendi bekalarını birleştirmiş durumda. Ve bu sınıf seçim sonuçlarını belirleyebilecek kadar da güçlü.
***
Ya yeni kuşaklar?
İşte burada bir soru işareti var. Erdoğan gençlik şurasında gençlere hitap ederken doğru bir şekilde “girişimci olmalarını, memurluk hayalini kurmamalarını” söyledi.
Ancak geçen 16 yılda gençlerin geleceğe ümitle bakmalarını ve devlet dışında şanslarını aramalarını sağlayacak –tüm yatırımlara rağmen- ciddi bir alt yapı değişikliğinin olmadığı ise acı bir gerçek. 16 yıllık kesintisiz iktidara rağmen eğitim sistemi yap-boz tahtasına dönmüş durumda. Defalarca sınav sistemleri değişti, tüm müfredat değişikliklerine rağmen okullarımız hala gerçek hayattan kopuk.
Sayısız üniversitemiz var ama bunların çoğu uzatmalı lise konumunda. Verdikleri eğitim piyasa şartları içinde bir gelecek vaat etmiyor. Sürekli artan vasıfsız bir işgücümüz var. Çalışan nüfusumuzun yarısından fazlası asgari ücretle çalışıyor.
Beyaz gömleklilerimizin de büyük kısmı bekledikleri şartlara sahip değil. Girişimcilik ise tüm desteklere rağmen dar kalıpları yıkamıyor.
Ekonomik şartlar, gençlerin ayakta durmasını zorlaştırdığı için evlenseler bile büyüklerinin gölgesinden kurtulmalarına izin vermiyor.
Bu hal içinde önümüzdeki yıllarda oy kullanma yaşına gelecek gençler ve şu an yirmili otuzlu yaşları süren nüfusumuz büyük bir yılgınlık içinde ve karamsar. Bu genç nüfusun büyük bir kısmı orta kuşak gibi herhangi bir ideoloji ya da liderle duygusal bir ilişki içinde de değil. Bu nedenle oylarının büyük bir kısmı yüzer-gezer.
Erdoğan’ın tüm telkinlerine rağmen ailelerin çok çocuk yapmamasını buna bağlayabiliriz. Genç nüfus muhafazakâr bile olsa dünyaya büyüklerinin baktığı gibi bakmıyor. Rızkın Allah’tan geldiğine inansa da daha iyi bir yaşam arzu ediyor.
2019’un anahtarı da sanki bu genç nüfusun elinde ve kim başkan olmak istiyorsa bu kitleyi etkileyecek bir söylem geliştirmesi gerekecek. Yoksa bizim gibi orta ve eski kuşakları etkilemenin yolu basit.