Buna karşılık yıllardır bizi ayakta utan aile düzeni ise çatırdıyor. TÜİK verilerine göre 2001 yılında Türkiye’de 91994 çift boşanırken 2018’de bu sayı 142488’e ulaşmış. 2009 yılından beri de 100 binli rakamların altına hiç düşmemiş .
Artık aileler evlilikleri ayakta tutacak güce de anlayışa da sahip değil. Eskiden çiftler ebeveyn ve çevre baskısı ve desteği ile evliliklerini sürdürme çabası içinde iken artık bu devir bitti. Bugün evliliklerin hızla yıkılmasında aile ve çevrenin de ciddi bir katkısı var. Sırtlarına zamanında hiçbir sorumluluk yüklenmemiş gençler hayatın sıkıntılarını omuzlamayı, ortak bir mücadele olarak görmek yerine bir yük olarak görüyor.
Diğer taraftan kadının ve erkeğin değişen rollerine de toplum ayak uydurabilmiş değil. Kadını eskisi gibi eve ve çocuğunun başına davet eden muhafazakar çevreler bile artık bunun olamayacağının farkında ama bir çözümleri de yok. Üç çocuk istemek, çocuk rızkı ile gelir demek kolay ama o üç çocuğun getirdiği mali yükü karşılayacak bir ekonomi de sosyal ilişkiler ağı da bugün yok artık.
***
Vereceğim rakamlarla içinizi karartacağım ama maalesef tablo bu ve gidişat çok kötü.
2002 yılında Türkiye’de kayıtlara geçmiş intihar sayısı 2301 (1392 erkek, 909 kadın), 2018’de ise bu sayı 3161 (2391 erkek, 770 kadın) olmuş. 2012 yılından itibaren intihar sayısı 3 binin altına hiç düşmemiş.
2016-2017-2018 yıllarında şiddete kurban giden kadın sayısı polis kayıtlarına göre 932. Bu rakamın çok daha yukarıda olduğunu düşünmek için haklı gerekçelerimiz var. Kayıtlara intihar ya da normal ölüm olarak geçen bazı ölümler de bu rakama dahil edilmeli.
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatiklik Genel Müdürlüğü’nün 2016 raporuna göre “Türkiye’de kasten adam öldürmeyle ilgili 17856 dosya açıldı. Bir başka ifadeyle Türkiye’de her gün en az 48 tane kasten adam öldürmeden dava açılıyor. Trafik kazası gibi taksirle adam öldürme suçları da eklenince rakam 31 bini geçiyor. Açılan dosyadaki sanıkların yaş dağılımına bakıldığında, 492 tanesi 12-15 yaş, 1145’i ise 15-18 yaş aralığında. Bir başka ifadeyle 1637’si 18 yaş altı. Katil olarak işlem görenlerin cinsiyet dağılımına baktığımızda ise 1704’nün kadın olduğu ortaya çıkıyor. 705’i ise yabancı uyruklu.” http://www.gazetevatan.com/cinayette-rekor-artis-1077437-gundem/
Umut Vakfı’nın ulusal ve yerel medya yansımalarından hazırladığı 2017 Şiddet ve Cinayet Haritası’na göre “2015 yılında Türkiye genelinde bireysel silahlı 2175 olay medyaya yansırken 2016 yılında yaklaşık yüzde 25 artışla 2721 olay yaşandı. 2017 yılında ise bir önceki yıla göre yüzde 28, 2015’e kıyasla yaklaşık yüzde 61 artışla 3494 bireysel silahlı olay meydana geldi. Bireysel silahlanmayla yaşanan bu olaylarda, 2187 kişi öldürülürken birçoğu ağır 3529 kişi de yaralandı.” http://www.sivilsayfalar.org/2018/01/26/2017nin-korkutucu-siddet-cinayet-haritasi/
İşsizlik rakamları (4 milyon 487 bin) ile yukarıdaki rakamları birlikte düşündüğümüzde tablonun vahameti daha da büyüyor.
Peki, bu verilere bakarak ne yapmalıyız diye soran, araştıran bir kurumumuz var mı? Üniversitelerimizi zaten konu dışı tutuyorum, onlar hangi yakıcı konuda işini yaptı ki?
Onlardan çıksa çıksa ancak Doğu İlleri ve Varto Tarihi gibi propagandist eserler çıkar. Doğru-yanlış yakıcı sorunlarımızı anlamaya çalışan da İsmail Beşikçi gibi ömrünü hapislerde geçirebilir.
Kürtlere ve HDP’ye PKK ile aranıza mesafe koyun demeyi bilen devletimiz ve siyasiler acaba bu konu ile ilgili –güvenlik gerekçesi ile hazırlananlar hariç- konuyu anlamak ve çözüm yolları bulabilmek için kaç tane alan çalışması yaptı-yaptırdı. Bir de Aleviler var, hani Sayın Bülen Arınç’ın 17 yıldır somut hiç bir adım atılmamasına rağmen “kendimizden görüyoruz.” dediği…
Ben de ne çok şey istiyorum, okumuşluk işte. İnsan biraz okuyup liberalleşince böyle saçmalıyor doğal olarak.
Karar, 28.08.2019